Başlıktaki bu ifade dayanağı hadis-i şerif olan İslâmî bir kural. Evet, hak her zaman yüce, üstün ve büyüktür.
Ancak hak, büyüklüğü, yüceliği ölçüsünde cesur ve gözünü budaktan esirgemeyen kahramanlar da istemektedir.
İşte ömrü hak ve hakikatle yoğrulmuş, onun için yaşamış, onun yükselmesi, yücelmesi için çırpınmış örnek bir hakikat kahramanlarından biri de Bediüzzaman Said Nursî’dir.
Mehmed Âkif’in, “Kanayan bir yara gördün mü yanar, tâ ciğerim / Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim / Adam aldırma da geç git diyemem, aldırırım / Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar, kaldırırım”, “Zalimin hasmıyım, amma severim mazlûmu” mısralarında ifade ettiği gibi, her şeye rağmen hakkı tutup kaldıran, daima mazlûmun yanında olan bir İslâm kahramanı Bediüzzaman…
1876’da Bitlis’in Hizan kazasının Isparit nahiyesinin Nurs Köyünde dünyaya gelen bu büyük insanın hayatı, öylesine harikulâde ve orijinalliklerle doludur ki, hak ve hakikat için çırpınan her insanın onun bu cansiperâne mücadelelerinden öğrenecekleri çok şeyler vardır.
Kâinatın Efendisi (asm) sadece hak için yaşar, hakkın yücelmesi, yükselmesi için didinir, öfkelenecekse o çiğnendiğinde öfkelenir, o yerini bulduğunda da sevinirdi.
Halife olur olmaz hakkın mücadelesinde tavizsiz olduğunu belirten Hz. Ebû Bekir, hakkı çiğnenen zayıfın hakkı alınıncaya kadar yanında en güçlü insan olduğunu söylemişti.
Hakkın yerleşmesi için kendini yiyip bitirircesine çırpınan Hz. Ömer, en küçük bir haksızlığa, zulme fırsat vermezdi. İlhamını doğrudan Asr-ı Saadetten alan Bediüzzaman da hakkı ikàmede Resûl-i Ekrem (asm) ve onun sadık arkadaşlarını takip etmiş, “Hakkın hatırı âlîdir. Hiçbir hatıra fedâ edilmez” demiş ve onu daima başlar üstünde tutmaya çalışmıştır.
Sözlükte hakkın birçok anlamı olduğunu görüyoruz. Doğru, gerçek; adalet; bir kimseye ait olan yetki ve iktidar gibi.
Hak, var olan, sabit olup inkârı mümkün olmayan mânâsında Cenâb-ı Hakk’ın bir ismidir aynı zamanda. Bunun içindir ki hakka sahip çıkma, onu ayakta tutma büyük bir önem taşır.
İslâma, Kur’ân’a da hak dendiğini biliyoruz. Nitekim yukarıda bahsi geçen İslâmî kuralın Buharî’deki ifadesinde “Hak yücedir” yerine “İslâm yücedir” ifadesi yer almakta, âdetâ İslâmla hak özdeşleştirilmektedir. İslâmdan daha yüce hangi “hak” vardır?
Hakikat denilince de bir şeyin aslını, esasını, mahiyetini anlıyoruz. Hak gibi gerçek, doğru, sabittir hakikat.
İşte hayatı hak ve hakikat üzerine, onun başlar üstünde tutulmasıyla geçen büyük bir kahramandır Bediüzzaman.
Dipnot:
1- Buharî, Cenâiz: 79.
21.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|