Allah’ın iki kitabı vardır Biri Kur’ân-ı Kerim, diğeri de kâinat kitabıdır. Kur’ân kelâm sıfatından gelen teşriî âyetleri, kâinat da irade sıfatından gelen çalışma, tertip düzen, cömertlik, dürüstlük gibi tekvinî âyetleri içerisine alır. Bunlara uymak başarının yegâne yoludur.
İşte bu kâinat âyetlerinden biri de tutumluluk, yani iktisattır. Cenâb-ı Hak Hakim ismi gereği her şeyde en hafif sûreti, en kısa yolu, en kolay tarzı, en faydalı şekli takip etmiş; israfa, abesiyete, lüzumsuzluk ve faydasızlığa zerre kadar yer vermemiştir.
İşte bir anlamda aşırılıklardan uzak orta yolu ifade eden iktisad da kâinatta hükmeden bu âyet ve kanunlardandır.
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ifrat ve tefritten uzak hayatıyla bunu en güzel şekliyle uygulamaya koymuştur.
İnanan kimseler olarak Kur’ân’ın yaşayan şekli ve kâinat âyetlerine en mükemmel bir ayna olan o Yüce Resûle uymak, bütün hareket ve davranışlarımızda onu ölçü almakla mükellefiz.
Mesnevî-i Nuriye’de dikkat çekildiği gibi vücudumuz olduğu gibi ihsan edilen bütün nimetler bizim mülk ve malımız olmadığı için onlar üstünde istediğimiz gibi tasarruf etmekte serbest değiliz. Ancak Allah’ın hoşnut olacağı tarzda kullanabiliriz. “Evet, bir misafir, ev sahibinin iznine ve rızasına muvafık olmayacak derecede, yemeklerde ve sair şeylerde israf edemez.”1
Şu halde “Yiyin, için, fakat israf etmeyin”2 emrine bu açıdan bakmalı, bütün emir ve yasakların insanların dünya ve ahiret mutlulukları için olduğunu unutmamalıyız.
İşte tutumlu yaşamayı gerektiren bu mutluluk esaslarında ikisi: Zekâtın farz, faizin haram kılınması. Bu dünyanın bir tarafında açlıktan kıvranan, diğer tarafta tokluktan bıkan; bir tarafta çalışmaktan elleri nasır tutan, diğer tarafta faize verdiği para sebebiyle keyf çatan insanlara bakınca bu emir ve yasaklarını ne kadar yerinde ve önemli olduğunu daha iyi anlıyoruz.
Tabakalar arasında uçuruma sebep olan, “Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne!” “Sen çalış ben yiyeyim!” şeklindeki bencillik kokan iki cümlenin kökünü İslâm zekâtı farz, faizi haram kılarak kökünden kesip atmış; iki tabaka arasında köprü kurmuş; kin, nefret, düşmanlık, baskı ve acımasızlığı ortadan kaldırırken bunların yerine sevgi, saygı, merhameti yerleştirmiş; uyumlu, tek vüvut olan bir toplum tesis etmiştir.
Evet, İslâmın prensipleri dünyayı da Cennete çevirecek özelliktedir.
Dipnotlar:
1. Mesnevî-i Nuriye, s. 92-93.
2. A’râf Sûresi: 31.
22.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|