Darbe planı yapmakla suçlanan ve aralarında emekli paşaların da olduğu çok sayıda ‘sanık’ hakkında hazırlanan “2. Ergenekon iddianamesi” de yetkili mahkemece kabul edilip resmî belge haline geldi.
Geçmiş yıllarda yapılan fiilî darbelere imza atanlara hâlâ hesap sorulmamış olması gerçeğini bir yere not edip, son yıllarda darbe planı yapanlar hakkında başlatılmış olan sürecin, bundan sonra darbeye niyetlenenleri insafa getirmesini dileyelim. Nedense ‘darbecilik’ bazıları için bulaşıcı hastalık gibi. İşlerini güçlerini bırakıp, darbe planlayan emekli ya da görev başındaki ‘bürokratlar’a başka ne demeli?
Ergenekon süreci esnasında gözaltına alınan bazı ‘ünlü isimler’i sorgusuz sualsiz savunanlar, acaba aynı düşüncelerini bugün de devam ettirebiliyor mu? “Yok, inanmayız. Bunca yıl ülkeye hizmet eden isimler bu işlere bulaşmaz” deyip, yanlışa sarılanlar son günlerde sessizliğe büründü. Elbette yüzde yüz yanlışları hâlâ savunmaya devam eden az sayıda ‘ünlü kişi’ yine de var. Ama sesleri başlangıçtaki kadar gür çıkmıyor. Bunlardan birisi şöyle demiş: “Darbe iyidir, kötüdür; bunu düşünmek suç değildir. Elverişli vasıtaları elinizde bulundurup, onunla icraya başlarsanız suç oluşur. Yani hazırlık hareketi suç olmaz. Hukuk dünyası bunu tartışıyor. Zaten darbe başarılı olursa, yasama ve yürütmeyi eline geçirir, suç olmaz.” (Vatan, 26 Mart 2009)
Ne âlâ yorum! Darbeyi düşünmek ve planlamak, hazırlık yapmak suç değil. Eh, başarılı darbe yapma da zaten suç değil? Peki geriye ‘darbe suçu’ diye ne kalır?
Elbette bu temelsiz yorumu yapanlar da bir bakıma haklı. İşin başında ‘başarılı darbe’lere imza atanları yargılayıp mahkûm etmedikten sonra her defasında ‘başarılı ya da başarısız’ darbe planı yapanlar olur. Geçmiş yıllarımız da buna şahittir. 1960, 1980 ve 28 Şubat post-modern darbeleri gibi ‘başarılı olan darbeler’ yanında, başarısız olan darbelere de teşebbüs edilmiştir. Hatta bu uğurda idamlar da olmuştur, ama dikkat çekmek lâzım; sadece ‘başarısız olan darbeciler’ idam edilebilmiştir! ‘Başarılı’ olan darbeciler ise kanunları kendilerine göre hazırladıkları için ‘ömür boyu dokunulmazlık’ kazanmışlardır.
Mahkemece kabul edilen ve neredeyse iki bin sayfayı bulan iddianamede akla ve hayale gelmeyen iddialar var. Bu iddiların değil tamamı, çeyreği ispatlanırsa Türkiye’nin çok ciddî tehlikelerden geçerek bu günlere geldiği anlaşılır. İddianameye göre, emekli bir paşa, sadece ‘iç işleri’ne değil; ‘dış işleri’ne de el atmış. KKTC’deki gelişmeleri ‘birinci elden’ öğrenmeye kendisini yetkili ilân etmiş. Sadece öğrenme yetkisiyle de yetinmemiş, KKTC mensubu bir ‘bürokratı’ “Devleti yönetenlere fazla bilgi verme, onları geçiştir” demek sûretiyle yönlendirmeye çalışmış.
İddianameye göre değişik tarihlerde yapılan ‘karanlık eylem’leri de aynı ekip doğrudan ya da dolaylı olarak organize etmiş. Söz konusu eylemlerin belirli ‘mihraklar’ca yapıldığı daha ilk günden belliydi, ama bunu bazılarının anlaması ve kabul etmesi için demek ki “2. Ergenekon iddianamesi”nin hazırlanması gerekiyordu.
Türkiye’de darbeler döneminin kalıcı olarak kapanması için başta siyasetçiler olmak üzere medyaya ve iş dünyasına çok ciddî görevler düşüyor. Cesur siyasetçiler sadece bugünün darbecilerini değil; geçmiş darbelere imza atanların da mutlaka yargılanmasını temin etmelidirler...
28.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|