Çok hareketli, yerinde duramayan, aktif bir çocuktu. Anlatılan menkıbeleri sadece anlatmakla yetinmeyen, yaşayıp öyle anlatan dedesi Hurşid Çavuş’tan iyi bir eğitim aldı. Helâli haramı öğrendi. Kazanılan herşey mutlaka helâl olmalıydı. Onun için de ömrü boyunca bir lokma olsun haram lokma geçmemişti ağzından.
Mahmud Nedim Hocadan da Kur’ân dersi aldı. Sünneti, ahlâkı, âdâbı öğrendi.
Keskin bir feraset ve basirete sahipti. İleri görüşlüydü. Baskıyı kaldırmaz, zorbalığa tahammül etmezdi.
Mükemmeliyetçiydi de. Her şeyin en iyi, en mükemmel yaratıldığı kâinatta en iyiyi, en güzeli aramak gerekmez miydi?
Müthiş bir ticarî zekâya sahipti. Sayılı zenginlerden olabilirdi. O günkü anlayışıyla, “Türkiye’nin en zengini olmalı ve en güzel kızıyla da evlenmeliyim” diyordu.
1943’lü yılllar… Bir taraftan Konya PTT’sinde çalışırken, boş vakitlerinde arttırdığı paralarla ticaret yapıyor, kısa zamanda altı tane ticarî ortaklık kuruyordu. “Yürü kulum” demişti bir kere Allah. Bu gidişle emeline ulaşması hiç de imkânsız değildi.
En göze çarpan özelliği ise okumayı sevmesiydi. Kitap âşığıydı. Evini dolduran binlerce kitap en sadık dostlarıydı. Nice hikâye, roman, edebî, felsefî, psikoljik, klasik eserleri okumuştu. Bir kısmını üniversite talebeleri bile anlamakta zorlanırdı.
Dindardı da. Sabah namazlarını bile Konya’nın Piri Mehmet Paşa Camii’nde kılardı. Cami arkadaşı Konya lisesi öğrencisi Rıfat Filizer, “Kendimi büyük bir bahtiyarlık, büyük bir saadet ve nimet içinde buldum” dediği Risâle-i Nur adındaki eserlerle tanıştıktan sonra bu harika eserleri kendisine de tanıtmak istemiş, fakat o, “Önümde 300 tane kitap var, onları okuyayım. Sonra Risâle-i Nur’u da okurum” demişti. Rıfat da azimliydi, bırakmadı peşini, tam altı ay bu eserlerden okudu, anlattı ve Küçük Sözler’le, Gençlik Rehberi’ni verdi.
İşte onun iç dünyasında inkılaplar yapan eserler bunlardı. Artık ticareti, ortaklıkları bitirecek, evliliği aklından silecek, Nurların karasevdalısı olacak, “İmanı kurtarmak, Kur’ân’a ve Nur’a hizmet gibi mukaddes ve asil bir dâvâ uğrunda hayatımı fedadan çekinmeyeceğim”1 deme noktasına gelecekti. 38 sene önce 2 Nisan 1971’de Hakkın rahmetine kavuşan bu iman ve Kur’ân fedâîsi Zübeyir Gündüzalp’tan başkası değildi. Ruh, kalp ve aklında inkılap yapan bu eserleri okuduğunda neler hissetmişti merhum Zübeyir Gündüzalp? Bunun üzerinde de inşaallah bir sonraki makalemizde duralım.
Dipnotlar:
1- Altın Prensipler, s. 27.
02.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|