u fani dünyada hayat vazifesini bitirenler ölüm tezkerelerini alıp ebedî âleme uzanan yolculuklarına gidip dururlar. Yolculuk sonsuza kadar uzanıp gider.
Tezkereyi alma şekli ise değişik değişik olur. Kimi kendine göre tam işlerini yoluna koymuşken, kimileri de görev başındayken fani hayatlarını noktalar, ebediyete kanat çırparlar.
Allah Resûlü (asm), “Allah bir kulun bir yerde ölümünü takdir etmişse, onun oraya gitmesine sebep olacak bir ihtiyaç yaratır”1 buyurur.
BBP Başkanı sayın Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatı bize bu hadis-i şerifi hatırlattı. Ecel gizli tutulmuştu. Her an gelebilirdi. Kendisi de bir konuşmasında buna dikkat çekiyor, “Anlık yaşıyoruz. Şu anda varsın, belki bir süre sonra olmayacaksın” diyerek sanki Kaderinin sinyallerini veriyordu.
Söylediği gibi de oldu. Konuşturan Allah konuşturmuştu.
Önemli olan bu gerçeği her an hissedip ona hazırlıklı olmak, alın akıyla emaneti teslim edebilmek! Bildiğimiz kadarıyla inançlı, iradeli, prensipli, ideal sahibi ve dik durmasını bilen bu yürekli insan Haktan gelen dâvete görev başında iken icabet etti, beş arkadaşıyla birlikte şehadete uçtu. Ona ve kader arkadaşları diğer beş merhuma Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyoruz.
Evet, vatanı, milleti, insanlığı seven kişiye düşen faydalı olmak için didinmektir. Allah Resûlü (asm), “İnsanların en iyisi insanlara faydalı olandır”2 buyuruyor. Mal-mülk, makam-mevki, kısacası her şey Allah için hizmete âmâde ise değerli.
Siyasetçinin de hedefi bu olunca daha başka bir kıymet kazanır. Menfaat, makam, şan, şöhret yerine hizmeti esas alan, himmetini milleti yapanlar milletin gönlünde taht kurar, unutulmazlar arasına girerler.
Yirmi yıl Tih Çölünde Arz-ı Mukaddes’i feth için askerini yetiştiren Hz. Musa tam Arz-ı Mukaddes’i alacakken Azrail gelivermesin mi? Şuracıkta bir adım kalmış fethe. Ama emir büyük yerden gelmişti. Rıza göstermekten başka ne yapılabilirdi? Cenâb-ı Hak, Hz. Musa’ya bir sığırın üzerine elini koymasını, elinin altındaki kıllar adedince ömür verileceğini ve sonucun ölüm olacağını bildirince, “Madem sonuçta öleceğim. Gel şimdi al emaneti ey Azrail!” demişti Hz. Musa. Ve fetih Hz. Yuşa’ya müyesser olmuştu.
Hz. Ömer gibi, “İstediğin an gel emaneti al ey ecel!” diyebilecek gönül rahatlığı içinde olabiliyor muyuz? İşler yarım kalmış, tamamlanmış önemli değil. Yarım kalsa da Allah niyetimize binâen tamamlanmışcasına sevap ihsan edecektir.
Şu son Muhsin Yazıcıoğlu hadisesi bir kere daha gösterdi ki, bugün şen şakrak iken yarın yaslı bir ev bırakabiliyoruz geride. Önemli olan, burada yakınlarımız ağlasa da orada bizi güldürecek şeylerin peşinden koşabilmek.
Dipnotlar:
1- Tirmizî, Feyzü’l-Kadir, 1: 417 (Hadis no: 797).
2- Keşfü’l-Hafa, 1:393 (Hadis no: 1354).
31.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|