Bulgaristan’da, Türkoloji Bölümünde dersteyim. Sofya Üniversitesinde… Misafir öğretim üyesi olarak;
Türk Edebiyatında Çocuk Saymacaları.
Karagöz ile Hacivat’ı anlatıyorum...
Bulgar gençler ise:
Bu derste de bir fırsatını bularak:
Ülkemize, bize, özellikle de dünyanın başkenti olarak gördükleri İstanbul’a olan hayranlıklarını ballandıra ballandıra o bozuk Türkçeleri ile anlatmaya çalışıyorlar.
Uzunca süren bir blok dersten hep beraber teneffüse çıkıyoruz. Millî edebiyatımızı yabancı gençlere anlattığımdan da olabilir kendimi çok mutlu hissediyorum.
Ama bu mutluluğum teneffüse çıktığım anda tuz-buz oluyor!
***
Türkiye’den kara haber var.
Bölüm başkan yardımcısı:
“Eli baltalı bir katil bir hakeminizi öldürmüş, bir çoğu da yaralı” diyor.
Donup kalıyorum.
Gücüm üzülüyor…
Az önceki övüncüm tuhaf bir hüznedönüşüyor.
Derby maçlarından biri vardı o günlerde.
Fanatik bir taraftarın vahşetidir diye düşünüyorum.
Hızla bilgisayarın başına geçtiğimi hatırlıyorum!
Okuduğum haberin tuhaflığı beni daha da allak-bullak ediyor.
Alpaslan Arslan isimli bir avukat Danıştay’a girerek üyelere saldırmış.
Güyâ:
Tekbirler de getirerek(!)
Emin Çölaşan’ın hanımı öyle diyor, gözleri ile görmüş diye geçiyordu haber kaynakları!
Öldürülenin “hakem” değil “hakim” olduğunu öğrenmenin gudubet yanı; memleketimin yeniden karışması, dışarıda insana daha bir farklı dokunurmuş…
***
Şeytan taşlamaktan Kâbe’yi ziyârete fırsatı olamadı bu memleketin.
Her neye elini atarsa kurutan şom ve uğursuz kitleler yine iş başındaydı!
Bir avuç çetenin, kedinin fareyle oynadığı gibi oynamaktan çekinmediği 70 milyonluk devâsa bir ülke yine kan-revân içindeydi.
O gün:
Aklım, bir türlü almıyordu.
Elini kolunu sallayarak..
Silahlı bir adam…
Nasıl olurdu da; Danıştay’ı, köy düğününü basan gözü dönmüş gençler gibi basabilirdi.
***
Birçokları gibi biz de çok safmışız meğer…
Meğer, daha ne dolaplar dönmüş bu memlekette!
Ancak:
Tek tesellimiz yok!
Çok ümidimiz var.
En azından dokunulmaz zannedilenlere dokunabilen bir polis gücümüz ve bir adalet anlayışımız var.
Dağı delerek yol bulan bir geçmişin tekrarını yaşadığımızdan hiç şüpheniz olmasın.
Karanlıklarla çevrilişimizi simgeleyen bir Ergenekon’dan başka bir şey değil bu!
Bu sebeplerle;
Hepimiz dik ve temiz kalmaya mecburuz:
Bürokrat, asker-sivil; basın, halk!
Hepimiz…
02.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|