Tarih, 1991 yılının bahar ayları. Birinci Körfez Savaşının sona erdiği günler. Gazetemizin merkez binası henüz Cağaloğlu'nda.
Bir gün, vakit ikindi sonrası; yani akşam üzeri. Normal mesai saati bitmiş, ancak bizim o günkü işimiz henüz bitmemişti. Çalışmaya devam ediyoruz. Aynı zamanda, tek başına kalmışız ve gelen telefonlara da bakmak durumundayız.
Gazete binasından ayrılmak ve eve gitmek üzere son hazırlıkları yapıyorduk ki, tam o esnada bir telefon daha geldi. Arayan kişi, kırık bir Türkçe ile konuşuyordu. Belli ki, yabancı biriydi. Kendisini daha bir dikkatlice dinleme ihtiyacını hissettim.
Telefondaki sesin sahibi, kendini şu şekilde tanıttı: "İyi akşamlar. Benim adım Biyon. Aslen İsveçliyim. İstanbul İkitelli'de Sabah–atv medya grubunda çalışıyorum. Burada tercümanlık (Türkçe–İngilizce) yapıyorum. Sizden bir konuda yardımcı olmanızı istiyorum. Onun için aradım."
Kendini bu şekilde tanıtan ve bir talebi olduğunu ifade eden İsveçli Biyon (Bijon) ile aramızda şu konuşma geçti:
MLS: Sayın Biyon, size nasıl yardımcı olabilirim acaba?
Biyon: Efendim, ben epey zamandır takip ettiğim gazetenizin bir değerli yazarıyla şahsen gelip görüşmek, tanışmak istiyorum. 2. sayfada yazıyor, ismi Bediüzzaman Said Nursî. (Üstad'ı hayatta biliyor...)
MLS: Said Nursî mi dediniz?
Biyon: Evet, evet o; Nursî dedim. Kendisiyle görüşüp–tanışmak için, bana yardımcı olabilir misiniz? Daha doğrusu bir randevu sağlayabilir misiniz?
MLS: Sayın Biyon. Ben size yardımcı olmaya çalışırım da... Ama, doğrusu merak ettim, niçin özellikle Bediüzzaman? Hani, gazetemizin başka yazarları da var. Bunların arasında Bediüzzaman'ı tercih etmenizin özel bir sebebi mi var?
Biyon: Özel bir sebebi var elbette. Anlatayım... En baştan anlatayım, izninizle.
MLS: Estağfirullah... Ne demek... Memnuniyetle... Buyrun sizi dinliyorum.
Biyon: Sabah gazetesi yazı işleri masasına diğer gazeteler gibi Yeni Asya da geliyor. Aylardır, bu gazetelerin hemen hepsini okuyor, takip ediyorum. Fakat, son zamanlarda en çok okuduğum ve istifade ettiğim gazetelerin başında Yeni Asya geliyor. Yeni Asya yazarlarından da birinci sırada Bediüzzaman geliyor.
MLS: Önce, neden Yeni Asya?
Biyon: Her şeyden önce edepli bir gazete. İçinde açık–saçıklık yok. Pespaye reklâmlar da yok. Bu yönüyle, bizim "çöplük" dediğimiz dünyalık gazetelerden ayrılıyor. Ayrıca, gazetenin yayın politikasında dinci radikalizme de yer yok. Hep özgürlükten, demokrasiden yana, dengeli bir düşüncenin varlığını görüyorum.
MLS: Doğru. Peki, yazarlar arasında en çok Bediüzzaman'ın yazılarını takip ve takdir etmenizin sebebi ne? İzah eder misiniz?
Biyon: İzah edeyim... Evet, en çok Bediüzzaman'ın yazdıklarını okuyor ve takdir ediyorum. Hatta, yazılarını hayranlık derecesinde takip ettiğimi söyleyebilirim. Çünkü, o bambaşka yazıyor. O, bir başka türlü yazıyor. Nasıl anlatayım, bilemiyorum...
MLS: Lütfen anlatın. Onun yazılarında sizin ilginizi çeken ne? Okuyunca, neler görüyorsunuz?
Biyon: Neler görmüyorum ki... Bir kere, herşey dine, ilme ve mantığa göre anlatılıyor. Hem din, hem ilim, hem mantığın aynı noktada birleştiği türden yorumlara ilk defa şahit oluyorum. İzahlar ve yorumlar, mükemmel; okuyunca insanın dünyasını sarıyor. İnsanî duygularını harekete geçiriyor. Muazzam bir ufuk açıyor. Çok aydınlık pencereler açıyor. İnsanın aklına gelen bütün sorulara cevap veriyor, kalbine gelen şüpheleri dağıtmakla kalmıyor, kalbi de tatmin ediyor. Hele, benim gibi arayışta olanlara, bu yazılar tam ilâç gibi geliyor.
MLS: Yani, siz Bediüzzaman'ın yazılarını okuyunca aradığınızı bulmuş mu oluyorsunuz? Tam tatmin mi oluyorsunuz?
Biyon: Evet, aynen öyle. Tam tatmin oluyorum. Dahası da var. Şöyle ifade edeyim: Ben, bir konuda Bediüzzaman'ın yazdıklarını okuyunca, kendi kendime diyorum ki: "Bu konu, ancak bu kadar güzel, ancak bu kadar mükemmel ve doyurucu anlatılabilir."
MLS: Dolayısıyla, böylesine mükemmel şeyler yazan bir fikir sahibiyle görüşmek, tanışmak istiyorsunuz. Size hak veriyorum. İnşaallah yardımcı olmaya çalışırız.
Biyon: Yardımcı olursanız, inanın buna çok sevinirim... Hatta, tanışmayı sabırsızlıkla beklediğimi de ifade edebilirim.
MLS: Sabırsızlıkla, diyorsunuz. Neden?
Biyon: Evet, sabırsızlıkla. Çünkü, onun yazılarını okudukça, dünyamın değiştiğini, duygularımın tazelendiğini fark ediyorum. Mutlu oluyorum. Hayatı daha çok sevmeye başlıyorum. Hıristiyanım, ama o yazılar sayesinde İslâm dinini sevmeye başladığımı, Hz. Muhammed'e kalben ısındığımı hissediyorum. İnanın, ezan sesini dahi sevmeye başladım. Hele, sabah ezanları... Sabahları ezan okunur okunmaz, yatağımdan kalkıyor, odamın penceresini açıyor ve ezan bitinceye kadar ayakta saygı duruşunda bekliyorum...
MLS: Dünyanızda büyük değişim var.
Biyon: Hem de nasıl. Tam bir arayış içindeyim ve aradıklarımı Bediüzzaman'ın fikirlerinde buluyorum.
MLS: İnanıyorum size. Zaten, Bediüzzaman da, bir yazısında sizden, sizin gibi hakikati arayan kimselerden bahsediyor.
Biyon: Bizden mi? Ne diyorsunuz?
MLS: Birkaç makalesinde, İsveç, Norveç ve Finlandiya'da, sizin gibi "din–i hakkı arayan" kimselerin varlığından söz ediyor, Bediüzzaman.
Biyon: İnanın şimdi çok duygulandım. Demek bizden bahsediyor. Kendim, aynen onun tarif ettiği kimselerden biriyim. Hak dinini arıyorum... Yalnız, şimdi aklıma geldi: Acaba, Bediüzzaman İsveç'e ne zaman gitti? Yaptığı araştırma için orada ne kadar kaldı? Çünkü...
MLS: Sevgili Biyon. Bütün bunları, in- şaallah geldiğinizde görüşelim, konuşalım. Haftaya, sizi şu gün, şu saatte bekliyoruz.
Biyon: Tamam, memnuniyetle gelirim. Teşekkürler. İyi akşamlar.
(Devamı, bir sonraki yazıda.)
23.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|