Bediüzzaman’ın vefatının 49. yıl dönümü ve Bediüzzaman’ın dâvâsının basında bayraktarlığını yapan Yeni Asya’nın 40. yayın yılı…
Bediüzzaman, “Doğrudan doğruya Kur’ân’ın bâhir (açık) bir bürhanı ve kuvvetli bir tefsiri ve parlak bir lem’a-i i’câz-ı mânevisi (mânevî mû’cizeliğinin bir parıltısı) ve o bahrin (denizin) bir reşhası (damlası) ve o güneşin bir şuâı (ışıkçığı)” diye nitelendirdiği telifi Risâle-i Nur Külliyatındaki hakikatleri, neşriyat yoluyla insanlara ulaştırmaya çalışır. Ülkeyi ve milleti ilgilendiren meseleler hakkında kamuoyunun doğru ve istikametli bir biçimde bilgilendirilmesini ve aydınlanmasını hedefler.
“Demokrasinin zembereği” diye nitelendirdiği efkâr-ı ammenin (kamuoyunun) “tehditlerle, korkularla, hîlelerle başka bir mecrâya çevrilmesi”ne ve milletin sathî ve geçici de olsa “muhâkeme-i aklîyesi”nin kapatılıp yanlışlara sürüklenmesine karşı, basın yoluyla milleti ikaz vazifesinin gereğini telkin eder. (İşârât’ül İ’câz, 164)
“YALAN VE KEŞMEKEŞ”
YAYINLARA KARŞI…
Gazetelerin, “hava-i gıll-û gış” diye tanımladığı gizli kin ve kötü niyetlerle süsleniş müzevirlik ve koğuculuk dolu yalan ve dolan propagandalarına karşı, yine aynı basın yoluyla mücadelenin gereğini belirtir.
Ortalığı karıştıran ve gerçekleri çarpıtan, toplumun sosyal dengesini ve âhengini bozup milleti istikametten ayırarak inhiraf uçurumuna iten, “mücriflik”le fikirleri müşevveş eden, “şemâtetle” kötülükleri telkin edici karmakarışık ve karıştırıcı yayınlara karşı, “matbuat lisânı”yla konuşmanın ehemmiyetini belirtir. Gazetelerin “bedraka-i efkâr” olup millete yol göstericisi olmasının lüzumunu beyân eder...
Bediüzzaman, Osmanlının ardından “dünyayı dine tercih rejimi” tâbir ettiği yeni rejimdeki “dinden tecrit” cereyanını, herkesten evvel haber verir. “Bin 1338’de (1922’de) Ankara’ya gittim. İslâm ordusunun Yunan’a galebesinden neşe alan ehl-i imânın kuvvetli efkârı içinde, gâyet müthiş bir zındıka (dinsizlik) fikri, içine girmek ve bozmak ve zehirlendirmek için dessâsâne çalıştığını gördüm” tesbitinde bulunur.
Ancak ne yazık ki tepeden dayatılan “devrimler”i millete mal etmeye uğraşan ve “dünyayı dine tercih rejimi”nin propagandasını yapıp “matbûat şerefi”ne kadeh kaldırıp içen gazetecilerin tahrifatlarıyla toplum tahrip edilir. Âile hayatının bozulması maksadıyla müstehcenliğin özendirilmesi, güzellik yarışmalarının teşviki, açık saçık resim, roman, film ve tiyatro oyunlarının tervici mâlum basın tarafından başlatılır.
Bediüzzaman ise “Eyvah, bu ejderha imânın erkânına ilişecek!” teşhisiyle her şeyin hikmetini bildiren Kur’ân’dan alınan kuvvetli delillerle “o zındıkanın başını dağıtacak derecede” mücâhedeye başlar. (Lem’alar, 239)
Bu büyük ve temel hizmetin yanı sıra, sosyal hayata ve siyasete dair değerlendirmelerde bulunur. Özellikle “garâzkârane münâkaşata (tartışmalara)” taraf olan gazetelerin, “yalan ve ifratperverâne keşmekeş” yayınlarla yaydıkları fesadın önüne geçmek, “feverân eden efkâr-ı umumiye ile zihnî aldatmaların, mugâlataların (demagojilerin) dağılması ve hakikatin meydana çıkması” için basın aracılığıyla milletin bilgilendirilmesinin zarûretini ifâde eder.
GAZETELER “EFKÂR-I
AMMENİN MÜREBBİSİ” OLMALI
Bütün bunlara karşı Bediüzzaman her vesileyle dönemin idârecilerine mektuplar yazar, ikaz vazifesini yapar. “Efkâr-ı ammenin mürebbisi (terbiyecisi)” olan gazeteler vasıtasıyla hem millete hem de “baştakilere” gerçekleri bildirmek için bütün imkânları kullanır.
Osmanlı devrinde “Volkan”, “Serbestî”, “Tanin” gibi gazetelerde makaleler yazdığı gibi, yeni dönemde de “Ehl-i Sünnet”, “Büyük Doğu”, “Sebilürreşad”, “Büyük Cihad” gibi gazete ve mecmualarda Risâle-i Nur ve Nur Talebelerinin haklı dâvâsı ile ilgili müdafaaların ve beraat kararlarının neşrine çalışır. Risâle-i Nur’la ilgili haberlerin çıktığı gazeteleri aldırıp sözkonusu hizmet ve haberleri okutur…
“Gazetelerde neşrettiğim umum makalâtımdaki (makalelerimdeki) umum hakâikta (hakikatlerde) nihayet derecede musırım (ısrarlıyım)” iddiasıyla, yanlış yayınlara karşı, “Ben de gazetelerde, onları reddeden makaleler neşrettim” açıklamasını yapar. Gazetelere istikamet, doğrularda sebat ve milleti yanıltan yanlışlara karşı teyakkuz dersini verir. (Divân-ı Harb-i Örfî, 50-51)
Bu meyanda ictimaî ve fikrî tartışmalara dair konuları büyük bir vûkufiyetle kaleme alır…
Bediüzzaman’ın basına alâkası hep devam eder…
23.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|