Duün 12 Mart'tı. Tıpkı 28 Şubat “postmodern darbesi” gibi “demokrasiye balans ayarı” yapan “muhtıra”nın 38. yıl dönümüydü.
Türkiye hâlâ, millet irâdesinin temsilcisi Meclis’in içinden çıkan hükûmeti “darbe şantajı”yla görevinden eden müdahâlelerin getirdiği antidemokratik tortularla, darbelerin kirli kalıntılarıyla dolu.
Şu işe bakın; üzerinden onca yıl geçtiği halde, Türk demokrasisi hâlâ demokrasiyi rafa kaldıran, Meclis’i ve siyasî partileri kapatan, yine bir kanlı darbe mahsulü anayasayı ilga eden 12 Eylül ihtilâli ürünü Anayasa ile muallel. Darbecilerden hesap sorulmadığı gibi, darbecilerin getirdiği anayasa ile “yönetiliyor.”
Başta iktidar ve anamuhalefet partileri olmak üzere boş polemiklerle oy devşirmeye çalışan siyaset, yerel seçimler öncesinde milletin “geçim derdi”ni tartışmadığı gibi, darbeleri ve darbelerin izlerinin nasıl silineceğini de tartışmıyor. Darbe kalıntıları Türkiye’nin üzerine âdeta bir kâbus gibi çökmüş. Fakat ne Başbakan, ne medyadaki rakibi muhâlefet, bunu gündeme getirmiyor.
Siyaset ufkunu kaybetmiş. Meydanlarda incir çekirdeğini doldurmayan meselelerde veryansın eden Başbakan, Türkiye’de darbelerin politik, hukukî ve sosyal kalıntılarının temizlenmesi için en ufak bir vaadde dahi bulunmuyor. Darbe kalıntılarının ülkenin üzerinden kaldırılması, mahallî idarelerin yer yer yaptığı darbe kalıntısı yer adlarının, darbecilerin isimlerinin bazı cadde, okul ve parklardan kaldırılmasıyla kalıyor.
AKP, DARBELERİ
SORUŞTURMAKTAN SAKINIYOR
İzmir İl Genel Meclisinin 12 Eylül darbesinin mimarı “Kenan Evren” ismi ile “12 Eylül” isminin İzmir’deki bazı okullardan kaldırılması kararı, Türkiye’de demokrasi kültürü ve sivil siyaset açısından elbette son derece önemli. Ancak aynı kültür ve irâdeyi ne yazık ki millet irâdesinin temsilcisi siyasî iktidar göstermiyor, gösteremiyor.
12 Eylül’ün anayasası, 28 Şubat’ın yasaları yürürlükte; bütün etkisiyle demokratik hayatı ve millet irâdesini kelepçeliyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin haklı çıkardığı ve sırf 12 Eylülcülere dâvâ açtığı için mesleğinden atılan savcı Sacit Kayasu’nun ifâdesiyle, Türkiye 27 Mayıs’ı, 12 Mart’ı, 12 Eylül’ü, darbelerin, darbecilerin yargılanmasını değil, seçimi tartışıyor. Siyaset meydanlarda karşılıklı atışmalarla seçim sürecini dolduruyor.
12 Eylül darbesini yapan ve kendine “Millî Güvenlik Konseyi” adı veren darbe yönetiminin ve bu yönetim dönemindeki hükûmetlerin ve atanmış “Danış Meclisi”nin “her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiasının ileri sürülmeyeceği ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamayacağı” garâbetini getiren Anayasanın “geçici 15. maddesi” 29 yıldır duruyor.
Sadece siyaset değil, yargı da ne yazık ki bu konuda hâlâ çekingen. Oysa Kayasu’nun tesbitiyle, AİHM’in kendini haklı bulan kararı, savcıların önünü açmış. Millet irâdesini kayıt altına alan darbecilerin yargılanmasına dair “zaman aşımı”nı kaldırmış.
AB’yi ihmal eden AKP siyasî iktidarı, ne yazık ki “mutâbakat aramak” perdesinde demokratikleşmeyi sürekli öteliyor, temel hak ve hürriyetleri gündemine bile almıyor.
Buna bağlı olarak siyasî partiler ve seçim kanununu, YÖK yasasını, ceza kanununu, basın yasasını, düşünce ve ifâde özgürlüğünü, hukuk devletini esas alan ve yargının işlevini ve verimliliğini arttıran yargı reformunu, kamu görevlilerinin insan hakları konusundaki eğitimlerini, eğitimin demokratikleştirilmesini, bütün vatandaşların insan hakları ve temel özgürlüklerinden yararlandırılmasını; vicdan ve din özgürlüklerini sağlayan yasaları çıkarmıyor, yetersiz yasaları düzeltmiyor. Özellikle “kapatma dâvâsı”yla “kapatılmama kararı”ndan sonra bu alanlara girmekten sakınıyor…
ÖNCE DARBELER SORGULANSIN…
Diğer yandan, “din ve ahlâk eğitimi ve öğretiminin kişilerin kendi isteğine ve küçüklerin kanunî temsilcilerinin talebine bağlı olarak devletin denetim ve gözetimi altında yapılması” hükmünü getiren mevcut Anayasanın 24. maddesine açıkça aykırı olarak, Kur’ân kurslarında çocukların Kur’ân öğrenimini engelleyen “yaş yasağı” devam ediyor. Hâlâ din eğitimi ve öğretimi önünde bir yığın bariyer var.
En önemlisi, darbeyi ve darbecileri yargılayacak “yeni anayasa”yı bir başka bahara” bırakan AKP hükûmeti ve Meclis grubu, IMF ile yaptığı görüşmelere, yerel seçimlere yönelik çalışmalara verdiği değerin ya da vergi yasalarına harcadığı zamanın onda birini darbe izlerinin silinmesine harcamıyor.
Bağımsız Eğitimciler Sendikası Genel Başkanı Gürkan Avcı’nın değerlendirmesiyle, özgürlük ve demokrasi kelimelerini ağzından düşürmeyen AKP hükûmeti, bu hususta samimiyetini sergilemiyor; yerel yönetimler kadar bile olamıyor. İzmir örneğinde olduğu gibi mahallî yönetimlerin demokrasi adına attıkları olumlu adımlara bir adım ilâve etmiyor; edemiyor.
Başta iktidar partisi AKP ve anamuhalef CHP olmak üzere medyanın parlattığı politikanın mensup-ları 28 Şubat’ın yıl dönümünde DP Genel Başkanı’nın ifâdesiyle meydanlarda “hormonlu mitigler”de “maganda üslûbu”yle meşgul oldular…
Bu arada siyasî geçmişinde uzun süre Menderes’i kötüleyen politikaları tâkip eden Erdoğan’ın Aydın’da “Bu ülkede milletin hür irâdesiyle seçilmişler idam edildi; onların kanıyla, onların canıyla demokrasi bedeli ödedik” diye sahip çıkması ise bir başka çelişkiyi ele veriyor. Bir yandan “sıfır kilometre” parti olduklarını ve hiçbir partinin devamı olmadıklarını söyleyip diğer yandan resmini Menderes’in resmi yanına basıp “muhafazakâr demokrat” yakıştırması arasında “ne deve ne kuş” ya da yerine göre “deve” yerine göre “kuş” politikasıyla kamuoyunu yanıtlamaya devam ediyor.
Fark şu: DP’nin ilk icraatı Ezân-ı Muhammedînin aslına çevrilmesi oldu. Mekteplere din dersleri konuldu. Radyoda ilk kez Kur’ân ve mevlid okundu. Yüzlerce imam hatip okulu, yüksek İslâm enstitüsü ve binlerce Kur’ân kursu açıldı. Dinî özgürlükler getirildi.
AKP’nin ilk işi ise “Kamu İhâle Yasası”nı çıkarmak oldu ve defalarca değişiklik yapıldı. Peşinden bugün tartışılan ihâleler, yolsuzluk iddiaları geldi…
Başbakan AKP’yi demokrat ve “Demokrat Parti mirasçısı” göstereceğine, önce demokrasiyi katleden, DP ve devamı partilerin elinden milletin verdiği irâdeyi gasbeden darbeleri sorgulasın; evvela darbecileri hesaba çekip yargılayacak anayasal ve yasal düzenlemeler yapsın…
Millet bunun için irâdesini emânet etti…
13.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|