Türkiye’den bir Hillary Clinton geçti. Ortadoğu turu çerçevesinde Ankara’ya uğrayan Amerikan Dışişleri Bakanı’nın Türkiye’den “talepleri”ne bakılmadan, bir kısım mahfillerce âdeta “kutsandı.”
Ancak Amerika’nın bozulan imajını düzeltmek için Anıtkabir’i ziyaretle başlayan ve bir televizyon programına katılan yeni Amerikan Dışişleri Bakanı’nın bu ilk gezide Türkiye’ye uğraması da magazine boğduruldu.
Mâlum medya, Sudan Devlet Başkanının danışmanın “kapşonlu Anıtkabir ziyareti”yle “Clinton’un jesti”ni mukayese ederek ABD’yi “sevimli” gösterdi ve Sudan’ı karalamaya çalıştı… Ve bu şamata ortasında Clinton’un çantasında nelerin olduğu âdeta gürültüye getirildi. Oysa önemli olan, Amerikan Dışişleri Bakanı’nın hangi “talepler”le geldiğiydi.
Anıtkabir ziyaretini bu denli şişirip abartan iliştirilmiş “yerli” medyanın birkaç cümleyle geçiştirdiği “Washington’un talepleri”ni hükûmet de kamuoyunun gözünden kaçırdı.
Peki Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı Dan Fried ve Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’in eşlik ettiği Hillary Clinton’un Başbakan Erdoğan’la Başbakanlık Resmî Konutunda bir saat kırkbeş dakikalık görüşmesinde hangi konular ele alındı? Cumhurbaşkanı Gül’le neleri konuştu?
Ankara’dan ayrılırken “güvenlik açısından” çöp tenekelerini de beraberinde götüren Hillary Clinton’un bu görüşmelerinin mâhiyeti ne yazık ki doğru dürüst öğrenilemedi…
BAŞLIKLAR VAR, BİLGİ YOK
Başbakanlık’tan yapılan yazılı açıklamada da “görüşmeler” gizlendi; bir nev'î geçiştirildi. “Dost ve müttefik iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin yanı sıra başta Filistin sorunu, Irak, Afganistan ve terörle mücadele konuları olmak üzere önemli bölgesel ve küresel sorunlar ayrıntılı olarak ele alınmıştır” denildi; lâkin bu ayrıntılar hakkında hiçbir bilgi verilmedi.
Clinton da daha sonra katıldığı bir televizyon programında başta Irak’daki Amerikan askerlerinin Türkiye üzerinden çekilmeleri olmak üzere, görüşülen konular hakkında “plânlamanın başındayız” deyip geçiştirdi.
Halbuki sözkonusu başlıklarla birlikte Sinop’ta; “Karadeniz’in İncirlik”i işlevini görecek bir Amerikan üssünün kurulmasından NATO şemsiyesi altında Afganistan’a ek muharip askerî birlik gönderilmesine, İran’a karşı alınacak tavırdan petrol ve doğal gaz projelerine, Nabucco’nun temelini oluşturduğu “enerji dosyası”na kadar birçok konu görüşmenin gündeminde idi…
Görünen o ki ABD, evvelemirde, Irak’ı işgale giden ilk etaptaki 65 bin Amerikan askerlerinin Türkiye topraklarında konuşlanmasını öngören ve TBMM’de kabul edilmeyen 1 Mart 2003 tarihli “hükûmet tezkeresi”nin altı yıldır telâfisinin peşinde.
ABD’nin; Türkiye’nin Irak’ın toprak bütünlüğü hassasiyetini kaale almayıp ülkeyi bölüp parçalayarak kuzeyde bütün bölgenin başını ağrıtacak kukla bir devlet kurdurması, terör örgütüne silâh, para, eğitim vererek palazlandırması, Irak’ta ellerini kollarını sallayarak gezen terörist elebaşların bir tekini dahi teslim etmemesi, Meclis’in reddettiği tezkerenin intikamına yetmedi.
Yine AKP iktidarının Bakanlar Kurulu kararıyla “ABD’ye destek hamûlesi” adı altında başta İncirlik olmak üzere altı havaalanı ve yedi limanı, Amerikan askerlerinin hertürlü silâh, mühimmat, savaş malzemesinin nakil ve dağıtımı için tahsisi de teskin etmedi, kâfi gelmedi…
ABD’NİN TALEPLERİ
“Stratejik müttefik” ABD şimdi de Irak’taki conilerin Türkiye üzerinden çekilmesini teklif ediyor. Yüzbinlerce Amerikan askerinin çekilme esnasında Türkiye topraklarında ne kadar kalacakları, hangi üslerde konuşlanacakları ve çekilme takvimi henüz belli değil.
İşgale giderken yapamadığının rövanşını alma çabasında. Bunun için “ortak düşman” dediği, her türlü lojistik desteği sağlayıp himâye ettiği PKK terör örgütüne karşı Türkiye’nin düzenlediği operasyonlardaki ne kadar işe yaradığı karakol saldırılarıyla tartışmalı olan “istihbarat paylaşımı”nı ileri sürüyor…
Afganistan’da zaten Türkiye’nin 750 kişilik askerî birliğine ilâve olarak, ek muharip birlik talep ediyor. İngiltere’nin imtina ettiğini, Fransa’nın caydığını Türkiye’den istiyor. Amerikan çıkarları uğruna Mehmetçiğin göz göre göre anarşi ve terör belâsının ortasına atılmasını masaya getiriyor.
ABD’nin “talepleri” bununla da bitmiyor. Özbekistan ve Kırgızistan’daki askerî üsleri kaybeden Washington, Türkiye ile İsrail arasındaki “güçlü ilişkiler ve işbirliği”ne vurgu yapıp, “yeni askerî üsler” için Ankara’nın kapısını çalıyor. Ardından Ankara’ya gelen Hillary Clinton ise “üs için ısrarı”nı sürdürüyor.
Belli ki Türkiye, “stratejik müttefiki” dediği ABD tarafından ciddî dayatmalarla karşı karşıya. Ankara’nın İsrail’le ilişkilerini ve işbirliğini daha da derinleştirip Filistin meselesinde İsrail’le paralel politikaları izlemesi, Müslüman komşusu İran’a tavır koyup kayıtsız şartsız Washington’un ve Telaviv’in yanında yer alması, Kuzey Irak’taki emr-i vakiye destek vermesi “bekleniyor.”
Keza, Afganistan’a ek muharip asker yollaması, Amerikan enerji projelerine öncelik tanıması, Kafkasya’da Rusya’ya karşı Amerikan hegemonyası politikalarını izlemesi, Karadeniz’in de ABD kontrolüne girmesi için yeni askerî üsleri tahsis etmesi “talep ediliyor.”
Bakalım AKP siyasî iktidarı, bu “talepler”e ne cevap verecek? Türkiye’yi bölgede yıldız yapan itibar katan Meclis’in 1 Mart tezkeresi iradesinin arkasında durabilecek mi?
09.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|