Seçime doğru siyasetin hayhuyu arasında günübirlik politik polemiklerle, meydan okumalarla Türkiye’nin gerçek gündemi âdeta ıskalanıyor… Başbakan Erdoğan’la CHP lideri Baykal arasında gerginleşen siyasî arenadaki salvoların gürültüsünde, başta ekonomik kriz ve işsizliğin vâhim boyutlara ulaşması olmak üzere, birçok önemli konu gündem dışı kalmakta.
Bu kargaşa içinde “Türkiye’nin en önemli meselesi ve birinci derecede ihtiyacı” olan demokratikleşmenin ana unsuru “demokratik sivil anayasa” göz göre göre güme gitmekte. Çelişki şurada; bir yandan Türkiye’de demokrasinin AB standartlarıyla uyumlu hale getirilmesi için “yeni anayasa”nın “olmazsa olmaz” olduğu söyleniyor. Diğer yandan “yeni anayasa”dan bahsedilmeyip âdeta unutturuluyor.
Başbakanın geçtiğimiz hafta—beklemediği—bir soru üzerine “Nisan ayında gündeme getirileceğini ve CHP’nin mutâbakatını arayacaklarını” belirttiği bu hususta susması, sonrasındaki mitinglerde ve seçim konuşmasında bir cümleyle de olsa hiç değinmemesi, bunun açık göstergesi…
AKP, her fırsatta gündeme getirip taahhüd ettiği “yeni anayasa”dan neden caymakta? “Türkiye’nin en önemli meselesi” neden siyasetin gündeminde yok?
“YENİ ANAYASA” TAKTİĞİ
İktidar partisinin “yeni anayasa” irâdesindeki tereddütleri arttıran bir başka husus, bizzat hükümet ve parti sözcülerinin ifâdesiyle, daha başta anayasa değişikliğinin yarım yamalak yapılması kırılganlığı… AKP’li Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’nun, katıldığı bir televizyon programda yeni anayasa çalışmaları hakkında bilgi verirken, “Bugüne kadar anayasa 16 kez değişti. 70 madde değişti aşağı yukarı. 30’u daha değişirse 100 madde değişmiş olur; ‘82 Anayasası’ lâfı kalır, Anayasa tamamen değişmiş olur” tarzında konuşması, bunun ilk açığa çıkan ikrarı.
Aslında Kuzu’nun sözkonusu açıklamasının ardından “gerçi anayasa da yamalı bohçaya döner” beyânı, 12 Eylül ihtilâli ürünü anayasayı darbe kalıntılarından kurtarıp baştan sona değiştirme vaadinden vazgeçildiğinin örtülü bir itirafı. Kısacası Kuzu’nun, CHP’yi eleştiri perdesinde “Elimizde bir tek seçenek o kalıyor. O zaman da biz de diyoruz ki, yağmur duâsı gibi darbe duâsına çıkmamız lâzım” şikâyeti, CHP’nin zımnında “yeni anayasa”yı hazırlamadaki demokratik irâde zaafiyetinin açık göstergesi …
Görünen o ki iktidar partisi, kamuoyundaki “yeni anayasa” beklentisini birkaç göstermelik maddenin düzeltilmesiyle geçiştirme niyetinde. Yarısına yakınının değiştirilmesiyle “yamalı bohça”ya dönüşen 82 Anayasasının yerine “yeni anayasa”yı ikame etmedeki başarısızlığını gizleme peşinde. Bu yüzden anayasayı bir bütün olarak ele almayıp “darbe izleri”ni silme irâdesini göstermiyor.
Bundandır ki karşı olduğunu bile bile “CHP’ye havale etme” siyasî manevrasıyla işin içinden sıyrılmayı deniyor. Altı yıldır her demokratikleşmeye dair her meselede olduğu gibi, “Ne yapalım, yapmak istedik, ama yaptırmadılar” mazeretine sığınıyor.
20 -30 MADDEYİ
DEĞİŞTİRMEKLE OLMAZ
Bu arada daha “yeni anayasa” ele alınmadan Çiçek’in, anayasanın 1., 2., 3., 4. maddelerinin yanı sıra 12 Eylül İhtilâli Konseyinin anayasanın koruması ve kollaması altına aldığı kadük “devrim kanunları”na dair 174. maddesine dokunmayacaklarını peşinen ilân etmesi, AKP’nin demokratik irâdedeki kırılganlığının bir başka alâmeti.
Bu peşin caymayla siyasî iktidar, bilumum erkek memurların ve müstahdemlerin şapka takma mecburiyetini getiren, tekke ve zâviyelerle türbelerin seddine, bir takım ünvânların men’ine (yasaklanmasına) ve ilgasına, “bey”, “paşa”, “efendi” gibi lâkap ve unvanların kaldırılmasına, dinî-ruhanî temsilciler dışında bazı kisvelerin giyilemeyeceğine ve beynelmilel erkamın (rakamların) ve Türk harflerinin kabulüne dair, bugün tamamen akim kalan ve uygulanmayan 12 Eylül darbesinin Anayasaya sokuşturduğu antidemokratik tortuları temizlenmekten daha şimdiden sakınıyor…
Anlaşılan o ki bunca yıldır 28 Şubat postmodern darbenin demokrasi dışı dayatmalarını, 12 Eylül darbe tasarruflarını ve darbecileri koruyup kollayan ve “haklarında hiçbir cezaî, malî ve hukukî sorumluluğun ileri sürülemeyeceği” kaydını getiren geçici 15. maddeyi değiştiremeyen AKP siyasî iktidarının demokratikleşmedeki tutukluk, çekingenlik ve acziyetinin bir diğer göstergesi…
Peki, AKP’nin demokratikleşme ve “yeni anayasa” parametreleri nedir? Kuzu’nun dillendirdiği gibi 20 -30 maddesini değiştirmekle darbe anayasası “demokratik ve sivil anayasa”ya dönüşür mü? AKP “yeni anayasa” esaslarını deklâre etmeli. Anayasayı ve Türkiye Cumhuriyeti mevzuatını antidemokratik tortulardan temizleyeceğini millete açıkça belirtmeli…
Aksi halde bu kırılganlık ve zâfiyetle “yeni anayasa”yı yapamaz; yapsa da yarım yamalak haliyle bir işe yaramaz…
24.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|