Genelkurmay’ın geçen Cuma günü yaptığı mutad “basını bilgilendirme toplantısı”nda, kamuoyu gündemindeki önemli konulardan “İsrail’le askerî ilişkiler” ve Ergenekon süreciyle ilgili olarak, dikkatle üzerinde durulması gereken değerlendirmeler yapılmış.
Askerin “akredite” saymadığı medya organları ve onlardan biri olarak Yeni Asya, bu açıklamaları Anadolu Ajansının haberinden öğrendi.
Yorumlarımız da bu habere dayalı olacak.
Toplantıda konuşan Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, İsrail Kara Kuvvetleri Komutanının bizim Genelkurmay’dan da tepki gören sözleri için bu ülke Genelkurmay Başkanının Org. Başbuğ’u önce telefonla arayıp, sonra mektup yazdığını anlatmış.
Buna göre, İsrail Genelkurmay Başkanı telefonda TSK ile ilişkilere önem verdiğini, Kara Kuvvetleri Komutanının ifadelerinin kişisel görüşleri olup İsrail Silâhlı Kuvvetlerinin görüşünü temsil etmediğini, bu sözlerden hayal kırıklığına uğradığını, gerekeni yapacağını ve üzgün olduğunu ifade etmiş. Daha sonra gönderdiği mektupta da “gerekeni yaptığı” bilgisini eklemiş.
Bu haber kimi gazetelerde “İsrailli komutan özür diledi” şeklinde verildi. Ama Genelkurmay sözcüsünün aktarımında “üzgün olduğu” ifadesi geçiyor. Yani burada da, Peres’in Davos krizi sonrasında “Erdoğan’dan özür diledi” şeklinde yansıtılan, ama bilâhare kendisinin “Özür dilemedim, üzgün olduğumu söyledim” diye düzelttiği durumla benzerlik var gibi görünüyor.
İkincisi, Mizrahi’nin sözlerinin “kişisel görüşleri” olduğu sözünde yeni birşey yok. İsrail ordu sözcünün yaptığı ve Türk tarafının yeterli bulmadığı açıklamada da aynı şey ifade edilmişti.
En çok merak uyandıran “gerekenin yapıldığı” bahsindeki sorulara bizim Genelkurmay sözcüsü cevap vermemiş. Ama aynı suali İsrailli kaynaklara yönelten Zaman gazetesi, “Genelkurmay Başkanı Kara Kuvvetleri Komutanını makamına çağırarak, genel politikalarının aksine konuşmaması yönünde sert bir dille uyardı” cevabını almış. Gazetenin yazdığına göre, böyle bir gelişme İsrail tarihinde bir “ilk”miş (19.2.09).
Demek ki, densiz İsrailli komutanın o sözlerinden dolayı özür dilemesini veya görevden alınmasını bekleyenler boşuna beklemişler. General Mizrahi, yediği fırçayla vaziyeti kurtarmış.
Bizim Genelkurmay bunu yeterli bulduysa ne diyelim? Nihaî takdiri millet ve kamuoyu yapsın.
Gelelim ikinci konuya: Bilindiği gibi, Ergenekon sanığı bazı üst düzey emekli paşaların sağlık sebepleriyle GATA’ya sevki ve ardından tahliyesiyle ilgili olarak kamuoyunda istifham ve soru işaretlerinin ortaya çıkması üzerine Yeni Asya, Demokrat Hukukçular Derneği İkinci Başkanı ve insan hakları savunucusu Kadir Akbaş’ın “Paşaları, bağımsız bir kurul muayene etsin” teklifini manşetten gündeme getirmişti.
Aynı gün Adalet ve Sağlık Bakanlıkları, konuyla ilgili soruşturma başlatıldığını açıkladılar.
Ertesi gün de Genelkurmay sözcüsü Tuğg. Gürak, GATA’ya sevklerle ilgili iddiaların “iyiniyetten uzak kişi ve kurumlara ait olduğunu” söyledi; bu “kampanyalar”ı “etik ve insanî değerlerle bağdaşmayan davranışlar” olarak niteledi.
Eruygur’un cezaevinde düşerek boynunun kırılıp beyin kanaması geçirdiğinin açıklanmasıyla başlayan süreçte beliren ve Bayan Eruygur’un GATA’daki klinik şefiyle yaptığı öne sürülen görüşmeye ilişkin ses kayıtlarıyla güçlenen istifhamlar, “kötü niyet” suçlamalarıyla giderilemez.
Ve “niyet okuyuculuğu”nu açığa vuran bu tür ithamlar, Genelkurmay’ın önceki açıklamalarında vurguladığı “hukuka saygı” yaklaşımıyla bağdaşmadığı gibi, yeni incinmelere sebep olur.
Peki, Tuğg. Gürak’ın, Ergenekon soruşturması kapsamında Genelkurmay tarafından geniş çaplı soruşturmalar başlatıldığı yönündeki haberleri yalanlamasını nasıl yorumlamak lâzım?
Gerçekten, asker Ergenekon'un neresinde?
24.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|