"Gerçekten" haber verir 18 Mart 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Cevher İLHAN

Türkiye’nin ayıbı



Avrupa Parlamentosu’nun değerlendirdiği “Türkiye raporu”nda birçok hayatî başlık var. Bunların başında hukukun üstünlüğüne dayalı, insan haklarını esas alan “yeni anayasa” ve basına baskı ile düşünceyi ifâde özgürlüğü geliyor.

Ama raporda dikkat çekilen ve AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu temsilcisi Olli Rehn’in “demokratik tartışmanın temellerinden biri” olarak nazara verdiği basın ile kamu yetkilileri arasındaki ilişkiyi ele alan “basın ve ifâde özgürlüğü” sığ bir çerçevede ele alınıyor. Baştan beri siyasî iktidara tam destek veren ve trilyonlarca borcu ötelenen bir medya patronuna getirilen “vergi cezası”yle ihâle anlaşmazlıkları üzerine Başbakan’la başlayan atışmaların yeniden alevlenmesine atfediliyor.

Oysa uzun yıllardır “dostluk ve işbirliği” içindeki iktidar-medya taraflarının son münâkaşası dışında Türkiye’nin basın ve ifâde özgürlüğü sorunu var. Basın ve kamu arasında hâlen AB’nin öngördüğü “açık ve şeffaf tartışma ortamı” sağlanmış değil…

AB standartlarına ulaştırılması istenen “düşünce özgürlüğü” ve bu özgürlüğün yansıması olan “basın özgürlüğü”ne karşı açılan dâvâlar, baskılar, yasaklamalar devam ediyor. Hâlâ sırf düşüncelerinden dolayı gazeteciler ve yazarlar yargılanıp ceza alıyorlar…

DÜŞÜNCE HÂLÂ YARGILANIYOR

Ne var ki mâlûm medya ve mahfillerde, “basın özgürlüğü” denildiğinde salt bazı etnik ve mezhebî ayrılıkçılar ve onları savunanların dâvâları serrişte edilmekte. Bir zamanların lastikli kanunu 163. maddenin yerine ikame edilen, düşünceyi ifâdeyi sınırlayıp “suç” sayan Ceza Kanununun 312. maddesinin yerine konulan 216. maddesiyle açılan dâvâlar gözardı edilmekte.

Halbuki yalnız sözkonusu etnik ve mezhebî farklılıkları yazanlar değil, yüzde doksan dokuzu Müslüman olan ülkede İslâm dininin gereği ve toplumun en az bin yıllık kadim kültürünün tezâhürü olan felâketlerin İlâhî veçhesini açıklayan yazılar da peşpeşe yargılanıp “halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiği” iddiasıyla yargılanmakta.

Bundan on yıl önce meydana gelen ve onbinlerce insanın öldüğü, şehirlerin, kasabaların yıkıldığı Marmara depreminin ardından musîbetin mânevî boyutunu izâh edenlerin yargılanması bunun misali. Depreme “İlâhî ikaz” yorumu yapan Yeni Asya gazetesi yazarlarının yargılanması ve ceza almaları bunun en açık örneği…

Yine yalnız medyanın ve bazı mihrakların ısrarla öne çıkardığı dâvâlar değil, bu dâvâlar da peşpeşe Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) haklı bulunmakta. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir; bu hak, kanaat özgürlüğünü, kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları sözkonusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de ihtiva eder” hükmünü getiren 10’uncu maddesi gereğince, Türkiye’deki yargılamayı ve cezayı haksız bulmakta. İfade özgürlüğünü kısıtladığı için tazminata mahkûm etmekte.

Zira AİHS’in 14. maddesi, Sözleşmede tanınan hak ve hürriyetlerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal ya da başka görüşler, ulusal veya sosyal köken, etnik bir azınlığa mensup olma, servet, doğuş veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayırımın gözetilmeden sağlanmasını gerekli kılmakta…

Bu bakımdan ilgili yasa maddesinde güya AB’ye uyum amacıyla yapılan onca değişikliğe ve suçun maddî unsurlarının değerlendirilmesinde kimseyi hedef almayan hiçbir haksız, incitici saldırı ve şiddeti kapsamayan, tamamen fikrî olan eleştirilere dair on yıldır süren “İlâhî ikaz” dâvâları, Türkiye’nin büyük bir ayıbı.

HÜKÛMETİN GÜNDEMİNDE YOK

Esasen mâlûm depremin ardından dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Genelkurmay Başkanı’nca “İlâhî takdir” olarak yorumlanan, Diyanet ve ilâhiyatçılar’ın “takdir-i İlâhî” olarak değerlendirdikleri bir meselede AİHM’in haksız bulduğu dâvâlar, Türkiye’deki iç hukukun özellikle insan hakları, inanç ve ifâde özgürlüğündeki yetersizliğini yanlışlığını ele veriyor.

Özellikle düşünce özgürlüğüne ilişkin istastikî bilgiler, Türkiye’nin “AB ulusal programı”nda ve “katılım ortaklığı belgesi”nde taahhüd ettiği insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü istikametindeki temel hak ve hürriyetler çerçevesindeki düşünceyi açıklama, yayma, bilim, san'at ve basın özgürlüğündeki kırıklığı su yüzüne çıkarmakta.

Ne var ki “Türkiye raporu”nu kaleme alan Hollandalı parlamenter Ria Oomen-Ruijten’in tesbitiyle; demokratikleşme, özgürlükler ve AB reformlarında son üç yıldır daha da derinleşen yavaşlamayla Ankara, 2005 yılında taahhüt ettiği reformları savsaklıyor.

Bu kırılganlık, ABD’nin “stratejik müttefikliği”ne gark olan, “destek hamûlesi”yle Irak işgaline havaalanları ve limanları açarak her türlü lojistik desteği veren, işgalcilerin silâh ve mühimmatlarıyla nakil ve dağıtımını sağlayan AKP siyasî iktidarının ne denli AB’den ve demokratikleşmeden uzaklaştığını ortaya koyuyor. Ne düşünceyi ifâde özgürlüğü, ne eğitimin demokratikleşmesi ne de diğer insan hakları ile temel hak ve hürriyetler, hükûmetin gündeminde bulunmuyor…

Siyasî iktidar, yamalı bohçaya dönüşen darbe anayasasını toptan değiştirmeye yanaşmıyor. AKP siyasî iktidarı, demokratik açılımları hep erteliyor.

Bu durum belki bir defa daha AKP’ye seçim kazandırır ama Türkiye’ye ve Türkiye’nin demokratikleşmesine kaybettirir. Bunun da kimseye faydası olmaz…

18.03.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (17.03.2009) - “Türkiye raporu” ya da “AKP’nin demokratikleşme karnesi”

  (16.03.2009) - “Pansuman paketler”le krizden kurtarma!

  (14.03.2009) - “Kriz kırım raporu”

  (13.03.2009) - 12 Mart ve darbelerin yargılanması…

  (11.03.2009) - Çatışmacı siyasetin ihmali

  (10.03.2009) - Türkiye, ABD’nin “taşeron”u mu?

  (09.03.2009) - Washington’un Ankara’dan “talepleri”

  (08.03.2009) - Davos sonrası derin kırılma… (2)

  (07.03.2009) - Davos sonrası derin kırılma… (1)

  (05.03.2009) - Türkiye’nin en büyük problemi…

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır

Kurumsal Linkler:
Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl

Reklam Linkleri:
Risale Yorum- Risale Çocuk- Oktay Usta - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Ahmet Maranki- Cevşen - Yeni Asya Barla - Makdis