Vatandaşların zihnini meşgul eden "siyasî denklem"e dair bir soru da şudur: "Seçimlerde yüzde 3–5 civarında oy alan bir partinin iktidara gelme şansı var mıdır? Böyle bir parti dirilir veya canlanabilir mi?"
Burada kat'î bir yakîn ile ifade edelim ki, bir parti eğer kök ve misyon sahibi ise, genel oy oranı yüzde 3–5'lere düşse dahi, o parti zaman içinde yükselebilir, iktidara gelebilir, hatta tek başına iktidar dahi olabilir.
İşte size bunun bir ispatı...
14 Mayıs 1950'de yapılan genel seçimlere üç parti ile bağımsızlar katıldı.
Alınan yüzdelik oy oranları itibariyle sıralama şu şekilde kesinleşti:
Demokrat Parti (DP) : 52,68
C. Halk Partisi (CHP) : 39,45
Bağımsızlar : 4,76
Millet Partisi (MP) : 3,11
Kesin ve net tablo bu şekilde olmasına rağmen, ileriye yönelik tahlillerde bulunan Bediüzzaman Said Nursî, Demokrat Partinin düşmesi halinde, onun yerine ya Halk Partisinin, ya da Millet Partisinin iktidara geleceğini, aynı netlik içinde ifade eder.
Yalnız, çok önemli ve dikkat çekici bir diğer nokta şudur: Bediüzzaman, Demokratların düşmesi halinde, Halk Partisi iktidara gelse bile, bunun tek başına bir iktidar şeklinde olmayacağını özellikle vurgular ve hükmî ifadeyi kullanır: "Bu asil Türk milleti, ihtiyarıyla o partiyi katiyen iktidara getirmez." (Emirdağ Lâhikası–II, s. 422)
İşte, bundan da önemli ve hepsinden ziyade dikkat çekici bir nokta daha var ki, o da şudur: Üstad Bediüzzaman, Demokratların düşmesi halinde, onun yerine tek başına iktidara gelebilme şansına sadece ve sadece Millet Partisinin sahip olduğunu söylemektedir.
Oysa, Millet Partisi o tarihte sıralamanın en altında olup, oy oranı da yüzde 3,1 civarındadır. Halk Partisi ise, yüzde 39'larda...
Son derece dikkat çekici bir husus değil mi? Yani, burada yüzde 52 oy alan bir partinin iktidardan düşmesi halinde, onun yerine yüzde 39 oy oranına sahip olanın değil de, yüzde 3,1 oy oranına sahip olan partinin, hem de tek başına iktidara geleceği ifade ediliyor ki, buna şaşmamak ve hayretle karşılamamak elde değil. (Mukadder bir suâle cevap: Vaktiyle yüzde 3'lerde olan MP iktidara gelebildiğine göre, iki yıl önce yüzde 5'lerde görünen DP neden iktidara gelemesin?)
Lâkin, hayret ve şaşkınlıkla karşılasak da, yaşanan vakıa aynen ifade edildiği gibi tahakkuk etti. Zira, o tarihten günümüze kadar gelen 55 yıllık süreçte, Demokratlar iktidardan defalarca düştükleri, daha doğrusu düşürüldükleri halde, Halk Partisi hür seçimlerle (tek başına) iktidara bir türlü gelemedi. Geldiyse de, ya darbe, ya muhtıra sayesinde, ya da koalisyon ortağı olarak gelebildi.
Bu partinin iktidara en çok yaklaştığı dönem, 1977'de yapılan genel seçim dönemi olup (yüzde 42 civarı), ne o tarihten önce ve ne de o tarihten sonra bu oy nisbetini bile bir daha yakalayabilmiş değil. Ki, bundan sonra da o aynı başarıyı gösterebilme şansı hiç görünmüyor. Dolayısıyla, bu partinin varlığına ancak muhalefet cephesinde rastlamak mümkün görünüyor.
Tarihin doğruladığı gerçek
Tarihin tekzip etmediği, aksine doğruladığı Said Nursî'nin açık ifadelerine göre, tek başına iktidar olan Demokratların düşmesi halinde, onların yerine ancak (yüzde 3,1'lik oy oranına sahip) Milletçiler gelebiliyor.
Bu acib halinde örneklerine ise, 1983 ve '87 seçimleri ile 2002 ve 2007 seçimlerinde şahit olduk.
Başkasının indî mülâhazası ne şekilde olursa olsun, bizim açımızdan önemli olan Üstad Bediüzzaman'ın tesbitleridir. Onun tesbit ve telâkkisine göre, tek başına iktidara gelen bir parti eğer Demokrat değilse, o parti Milletçilere dayanıyor demektir. "Şimdilik dört parti var" ölçüsüne göre, ortada bir başka alternatif de yoktur, yahut görünmüyor.
O halde, 1983'te tek başına iktidar olan ve Demokrat Partinin devamı olmadığı kesinlik kazanan ANAP, fikrî ve siyasî çekirdek kadroları itibariyle Millet Partisi mânâ ve mahiyetine bürünmüş bir parti olduğu söylenebilir.
Aynı şekilde, 2002'de yine tek başına iktidara gelen ve "Biz yepyeni bir partiyiz" iddiasında bulunan AKP de, Demokrat misyona sahip çıkan bir parti olmadığından, yukarıdaki ölçü ve kıstaslara göre, yine Millet Partisinin "gömlek değiştiren" bir versiyonundan başka bir şey değildir.
Bu partinin, özellikle ikinci seçimde DP lideri rahmetli Menderes'in resmini kullanması ve onun mirasına konmaya çalışması, aynı partinin misyonuna da sahip çıktığı anlamına gelmiyor, gelmez de... Ne yazık ki, bazı kimseler bu noktada derin bir yanılgı içinde bulunuyor.
Gerek ANAP ve gerekse AKP'nin tâ Millet Partisine kadar gidip bağlanan unsurları ve köprüleri var. Meselâ, bugün AKP'yi ayakta tutmaya çalışan medyatik unsurları ve fikrî kadroları takip ettiğinizde, karşınıza mutlaka ve mutlaka Büyük Doğu, Sebilürreşad, Ehl–i Sünnet, Serdengeçti ve Büyük Cihad gibi "dinî ağırlıklı" mecmualar ve onların fikir kadroları çıkacaktır. Ki, bunların tamamı 1950'lerde Milletçidirler.
Keza, şöhretli isimleri takip ettiğinizde de, yani eski MP'den bugünkü AKP'ye geçişi sağlayan "köprü şahsiyetler" itibariyle tabloya baktığınızda, karşınıza özellikle Büyük Doğu Cemiyetine mensup Necip Fazıl (cemiyetin lideri), Cevat Rifat Atilhan (bir dönem parti başkanı), Osman Nuri (MP, onun evinde kuruldu), Abdurrahim Zapsu (Cüneyt Zapsu'nun dedesi), Eşref Edip (MP'nin fahri lideri Fevzi Paşa hayranı), Yılmaz Öztuna (Eşref Edib'in damadı?), Osman Yüksel ve Haluk Nurbaki gibi muhterem şahsiyetler çıkacaktır. (Bu damarın manevî boyutunda ise, hiç şüphesiz "İstanbul'daki ihtiyar hoca" yer alıyor.)
Bütün bu muhterem zevâtla—tıpkı Üstad Bediüzzaman'ın ifade ettiği gibi—din ve iman kardeşiyiz; fakat, siyasette değil.
Son bir not ile nihayet verelim: Üstad Bediüzzaman Afyon hapsinde iken kurulan Millet Partisi dahil olmak üzere, zaman içinde kurulan bu partinin bütün versiyonları, ancak ve ancak Nur Talebelerini de yanlarına çekerek siyasette yükselebilmişler. Buna muvaffak olamadıkları zamanlarda ise, sönüp gerilemekten kurtulamamışlar. Bununla beraber, Bediüzzaman'ın yokluğundan istifade ile onun dostlarının çoğunu partilerine transfer eden Milletçilere, Bediüzzaman Hazretleri hiç yüz vermemiş, onlara iltifat etmemiş ve onlarda gördüğü "din siyasete âlet edilecek" tehlikesi karşısında 35 senedir terk etmiş olduğu siyasetle daha ziyade alâkadar olarak, has talebelerine Demokrat Partiyi adres gösterme cihetine gitmiştir. (Bkz: Son Şahitler–II, s. 358, 359; Age–III, s. 241)
25.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|