Tire'deki Demokrat Nur Talebeleri, tıpkı bir zamanlar Emirdağ'daki ağabeyleri Hamzalar, Sadıklar, Tahirler, Mehmetler gibi (Emirdağ Lâhikası, s. 423; 1994) hareket ederek, tebrik ve takdire şâyân bir başarıya imza attılar.
Demokratlar'a hakkıyla bir "nokta–i istinat" olan oradaki Nur Talebeleri, sair yerlere örnek teşkil edecek bir davranış sergilediler ve Demokrat Partiyi beldelerinde yeniden iktidara taşıdılar.
Bu fevkalâde başarılarından dolayı, Tire'deki dost ve kardeşlerimizi tebrik ediyor, aynı ittifak ve imtizaç içinde kalarak daha nice hizmetlere imza atmalarını Cenâb–ı Hak'tan niyaz ediyoruz.
* * *
Bizim seçimden evvel 33 bölüm halinde neşrettiğimiz "Ahrar–Demokratın 144 yıllık serüveni" dizi yazısının mânâsı, diyebiliriz ki Tire'de gayet güzel bir sûrette tecelli etti.
O havalideki Demokrat Nur Talebeleri, yaklaşık altı ay kadar evvel harekete geçtiler ve ciddî bir hazırlık içine girdiler.
Onlar, kök ile gövdeyi ve gövde ile dalları bir güzel şekilde birleştirip kaynaştırmak sûretiyle, meyvenin, mahsulün de en iyisini istihsal etmeye azm ü cezm ü kast eylediler.
Bunda da, Allah'ın inayetiyle muvaffak ve muzaffer oldular.
Onlar, hizmette ileri, ücrette ise geri durmasını bildiler.
Onlar, teşkilâtla birlikte çalışıp çabaladılar, bu hizmette büyük emek ve çaba sarf ettiler; ancak, makam ve mansıba, şöhret ve koltuğa gözlerini dikmediler. Başkanlık makamına "dindar demokratlar"ı getirmeyi tercih ettiler.
İşte, elde muvaffakiyetin en mühim saiklerinin başında da, orada sergilenen bu ihlâs, sadâkat ve ferâgat düstûrları geliyor.
İnanıyoruz ki, aynı düşünce ile yola çıkılsa, aynı ölçüler içinde hareket edilse ve aynı tavır sergilenmiş olunsaydı, Türkiye'nin belki doksan–yüz yerinde benzer neticeler alınmış olacaktı.
Nitekim, benzer bazı tavırların bir ölçüde Yalova, Kırıkkale, Simav ve Midyat'ta da sergilendiği söylenebilir. Bu açıdan, oraları da tebrik etmek lâzım.
* * *
Esasında, bu meselede yapılacak iş gayet açık ve nettir: "Demokratlar'a nokta–i istinat olmak."
Bize yüklenen vazifenin pratikteki en mühim yönü, bu vecize ile ifade edilen ölçü ve kıstasta belirlenmiş durumda.
Buna uyulduğunda, muvaffakiyetleri neticelerin hasıl olduğu meydanda görünüyor.
Bu ölçü ve kıstas hakkıyla bilinmediği zaman ve zeminlerde ise, fikrî kargaşa ve zihin bulanıklığı meydan alıyor. Tabiri câizse, her kafadan bir ses çıkmaya başlıyor.
Böylesi durumlarda ise, yanlışlarla doğrular birbirine karışıyor ve müsbet neticelerin alınması adeta imkânsız hale geliyor.
Türkiye'nin pekçok yerinde, ne yazık ki doğrularla yanlışların birbirine karıştığı, bir diğer ifade ile Demokratlar ile Milletçilerin birbirinde tefrik edilemez hale geldiği son derece karmaşık ve çapraşık bir atmosfer hakim.
Fevkalâde önemli bir diğer husus ise, bilhassa siyaset âleminde Üstad Bediüzzaman ve Risâle–i Nur'un tatil edildiği, unutmaya terk edildiği fecî bir durumla karşı karşıya bulunduğumuzdur.
Oysa, Risâle–i Nur, her yönüyle bu vatanın ve milletin halaskârıdır. Hiçbir şekilde ve hiçbir sahada tatil etmeye gelmez.
Meslek ve meşrebi itibariyle siyasette de bir vazifesi olan Üstad Bediüzzaman'ın yedi–sekiz senedir bu sahada adeta "ademe mahkûm" edilmiş olması, bizleri ciddî endişelere sevk etmektedir.
Rabbim, bize pahalıya mal etmesin; ancak, iktisat uzmanları ve basiretli analistler, bu yılın ortalarından itibaren millet olarak daha da tahammül edilmez bir maddî krizin içine sürüklenebileceğimizi ifade ediyor.
Böyle bir şeyi hiç kimse temenni etmemeli; biz de etmeyiz. Fakat "el–cezaü mincinsi'l–amel" kaidesini de unutmamalı.
Tarihin yorumu 1 Nisan 1949
Türkiye, BM Genel Kurulunun 10 Aralık 1948'de kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesini imzaladı.
Aşağıda ilk beş maddesini sıraladığımız bu beyannameye imza koyan Türkiye'nin, bu maddelere uygulamada riayet ettiği ne yazık ki söylenemez.
Önemli ölçüde mesafe alınmasına rağmen, ülkemizde insan temel hak ve hürriyetleri yer yer çiğnenmeye hâlâ devam ediliyor.
Dileğimiz, bu konuda en iyi ülkeler arasında yer almak ve kabul edilmiş maddeleri sadece sözde değil, özde de sergilemek.
İşte, Türkiye'nin 60 yıl evvel kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesinin ilk beş maddesi.
Madde 1: Bütün İnsanlar hür haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdan sahibidirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler
Madde 2: Herkes, ırk, renk cins, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir akide, millî veya içtimaî menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin iş bu beyannamede ilan olunan tekmil haklardan ve bütün hürriyetlerden istifade edebilir.
Madde 3: Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır.
Madde 4: Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz; kölelik ve köle ticareti her türlü şekilde yasaktır.
Madde 5: Hiç kimse işkenceye, gayr–i insanî ve haysiyet kırıcı cezalara veya muamelelere tabi tutulmaz.
01.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|