Seçim değerlendirmeleri devam ediyor. Kırıcı ve sert bir seçim sürecinin ardından ortaya çıkan tablonun bütün siyasete mesajı var. Zira hiçbir parti göz dolduracak muhtevada oyunu arttırmış değil.
Ancak sonuçların, son genel seçimlerin üzerinden henüz 20 ay geçmişken, bu denli erozyona uğrayan iktidar partisi için özellikle ciddî bir “uyarı” taşıdığına herkes müttefik. Mahallî seçimlerde büyük etkisi olan “iktidar nimeti”ne, bakanların, milletvekillerinin seçim bölgelerini âdeta abluka altına alıp olağanüstü yüklenmelerine ve merkezî yönetim ile yüzde 75’i ellerinde tutan yerel yönetimlerde iktidar gücünü hoyratça harcamalarına rağmen iktidar partisinin oy düşüşü, bu seçimin açığa çıkan en bâriz hususiyetlerinden.
Geriye gidiş, iktidarda olduğu halde mahallî seçimlerde oy kaybeden ANAP’ın durumunu hatırlatıyor. 12 Eylül’ün yasaklı ortamında darbelerin “izni”yle kurdurulup kapatılan Adalet Partisi’nin “tapulu arazisi”nde iktidara getirilen bu partinin söz konusu oy kaybının ardından bir türlü tutunamayıp birkaç seçim sonrasında siyaset sahnesinden silinmesini andırıyor.
Başbakan’ın bizzat yürüttüğü ve bütün gücüyle asıldığı, her türlü seçim yardımı ve siyasî avantajların kullanıldığı seçimde AKP’nin Türkiye genelinde yüzde 8’e yakın erozyona uğraması; başta eski ve yeni Meclis başkanlarının seçim bölgeleri ve bazı büyükşehirler olmak üzere önemli belediyeleri CHP’ye ve MHP’ye kaptırması, yıpranma sürecinin hızlandığını gösteriyor.
“MAĞDURİYET SİYASETİ”NİN SONU
Gerçek şu ki AKP baştanberi hep “mağdurları” oynadı ve hep bu taktikle büyük kitleden oy aldı. Seçimlerinde AKP’ye oy patlaması yaptıran, başarıları değil, demokrasiye vaki dıştan dayatmalardı. Siyasî iktidar, demokratikleşme, inanç özgürlüğü, din eğitimi ve öğretimi, temel hak ve hürriyetlerdeki başarısızlıkları, “ne yapalım, yapmak istedik, ama yaptırmadılar” söylemiyle oya tahvil etti.
“Velev ki siyasî simge de olsa” çıkışıyla yasadışı başörtüsü yasağını anayasayla kaldırma yanlışına girdi; peşinden yasağın daha da katmerleşip yasakçılar nezdinde “yasallaşması”na karşı, aynı “mağduriyet” mâzeretine sığındı.
Bilindiği gibi Fazilet Partisi’nden kopan “yenilikçiler”in Ağustos 2002’de kurdukları AKP, üç ay sonra 3 Kasım 2002’de iktidara gelmesinin en etkili amili “mağduriyet” olmuştu. Okuduğu bir şiirden dolayı dört ay hapis yatan partinin Genel Başkanı Erdoğan’ın Başbakan olmadığı ilk seçimlerde halk “mağduriyet”e oy vermişti.
Peşinden Baykal’ın desteğiyle Erdoğan’ın önünü kapayan anayasa ve yasa maddeleri değiştirilip CHP’nin arka çıkmasıyla yolu açıldı. AKP, Meclis’te tek başına anayasayı değiştirebilecek güce sahip oldu; lâkin 12 Eylül ihtilâlinin darbeyi ve darbecileri koruyup kollayan demokrasi dışılıkları ayıklamadı, 28 Şubat post-modern darbe sürecinden kalma temel hak ve hürriyetleri, din eğitimi ve öğretimini kısıtlayan yasaklı yasaları kaldırmadı.
İşin ilginç yanı, 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde gece yarısı yayınlanan e- muhtıranın ardından Anayasa Mahkemesinin “367 kararı” yine Meclis’in üçte ikisini dolduran iktidarın “mağduriyeti”ne dönüştürüldü. Ardından yapılan seçimlerde millet nezdinde “dindar Cumhurbaşkanını seçtirmediler” propagandası alabildiğine istimal edildi…
ANAP’IN AKIBETİNE UĞRAMAK..
“Mağduriyet stratejisi” devam etti. AKP seçimlerinde yüzde 47 oyla Meclis’in yüzde 65’ini elde etti. Ne var ki geçen süre zarfında bütün demokratik irâde zaaflarını “Çankaya’ya” bağlayan iktidar partisi, Çankaya’yı da elde etti ama başarısızlıkları başkalarına ihâleyle “mağduriyet taktiği”ni sürdürdü.
Yeni dönemde de demokratikleşmede arpa boyu ileri gidilemedi. “Mağduriyet”le seçilen yeni Cumhurbaşkanı’nın atadığı yeni rektörler, başörtüsü yasağını daha da yaygınlaştırdılar.
Neticede seçmen her türlü desteği verdi, iradesini emânet etti; tarihte çok az iktidara nasip olan güçlü iktidarı verdi. Fakat AKP iktidarı bunun gereğini yapmadı, yapamadı. Emânetin gerçek sahibi milletin taleplerini hep göz ardı etti; hâricî ve dahilî güçlere şirin gözükmeye çalıştı… Nihayet AKP’nin “yaptırmadılar” mazereti ve “mağduriyet oyunu”nun arkası geldi. 29 Mart seçimlerinin en ciddî dersi ve mesajı bu. Halen yüzde 40 oyla iktidarda olan AKP, milletin hakkını ve hukukunu korumalı, emanet ettiği demokratik iradenin hakkını vermeli…
Aksi halde ANAP’ın akıbetine uğramaktan kurtulamaz…
01.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|