Dış politikada çok önemli gelişmeler olmadıkça, Salı günleri bu köşede tıp alanında kaydedilen yeni gelişmeleri duyurmak istiyorum. İlk olarak da kanser tedavisi araştırmalarındaki yeni gelişmeleri ele alacağım. Son yıllarda dünyada hızla yayılan kanser hastalığı, ülkemizi de vurdu. Ancak ilginçtir ki; Sağlık Bakanlığımız henüz ülkemizdeki kanserli hastaların tam sayısını bilmiyor. Yalnızca ülkemizde her yıl 500 bin yeni kanser vak'ası teşhis edildiği açıklandı. Dünyadaki kanser araştırmaları maalesef tam bir başarıya ulaşamadı. Bunda uluslar arası ilâç sektörünün bu kazançlı piyasayı kaybetmek istememesinin de payı olduğu yolunda komplo teorileri de var. Ancak biz burada bilim adamlarının canla başla çalışarak son bir yıl içinde sağladığı ilerlemelerden örnekler verip umut aşılamak istiyoruz.
Kanadalı araştırmacılar tümöre set vuran protein von Hippel-Lindau’da (VHL) yapısal değişim sağlayarak, farelerdeki tümör büyümesini engellediklerini açıkladılar. Asıl işe yarayacağı tümörün merkezinde oksijen düzeyi düşüklüğü dolayısıyla faaliyetini durduran VHL proteininin yapısını değiştirerek, oksijen kıtlığı olduğunda dahi çalışmaya devam eden versiyonunu geliştirdiler. Bu yeni VHL’nin yüklendiği böbrek tümörü bulunan farelerde tümörlerde gerileme ve tümör içinde yeni kan damarı oluşumunda sınırlanma olduğunu tesbit ettiler. Araştırmanın başında Toronto Üniversitesinden Profesör Michael Ohh var.
New York’taki Presbyterian Hastanesi ile Weill Cornell Tıp Merkezi tarafından ortaklaşa geliştirilen göğüs kanserine ilişkin bir metastaz testi, doktorların hangi hastalar için saldırganca bir tedavi uygulayacaklarını tam olarak belirlemelerini sağlayacak. Böylece düşük metastaz riski taşıyan bir çok kadın gereksiz ve potansiyel olarak tehlikeli tedaviden kurtulacak. Araştırmacılardan Prof. Dr. John S. Condeelis, bu gelişmenin “göğüs kanseri bulunan kadınların tedavisine bakış açısını dramatik olarak değiştireceğini” vurguluyor.
Tahran Tıp Fakültesi öğretim üyeleri tarafından Kuzey İran’da yapılan bir araştırmada çok sıcak çay içenlerde yemek borusu kanseri riskinin sekiz kat arttığı ortaya çıkarıldı. Gülistan vilayetindeki 300 yemek borusu kanserli hasta ile 571 sağlıklı kişi üzerinde yapılan araştırmada, 70 derecenin üzerinde sıcaklıkta çay içenlerde, 65 derecenin altında sıcaklıkta çay içenlere göre boğaz kanseri riskinin sekiz kat arttığı belirlendi. Araştırmaya göre çayı bardağa koyduktan sonra dört dakika ya da daha fazla bekleyen kişilerde kanser riski iki dakika ya da daha az bekleyenlere göre beş kat daha düşük. Araştırmacılar bunun sebebinin boğaz dokularında tekrarlanan termal yaralanmanın bir şekilde bu rahatsızlığı başlattığını belirtiyor.
Michigan Üniversitesinden Dr. Arul M. Chinnaiyan, prostat kanseri tümörlerinden elde edilen otoantikor imzalarını kullanarak erken teşhis yöntemi geliştirmede çok önemli ilerlemeler kaydettiklerini belirtiyor. Dördü bir arada bulunduğunda prostat kanserini haber veren dört marker tesbit eden araştırmacılar, kısa süre içinde yalnızca bir idrar testi ile bu hastalığı teşhis edebileceklerini haber veriyor. Bu gelişmenin bir diğer önemi de hücre içindeki farklı gen ve protein faaliyetlerine dayalı potansiyel tedavileri belli kanser türleri için geliştirme yolunu açması.
Bütün hastalarımıza Rabbimizin hayırlı şifalar vermesi dileğiyle. Rahmetinden asla umudunuzu kesmeyin.
Not: Bu hususlara ilişkin daha ayrıntılı bilgilere ulaşabileceğiniz İngilizce kaynaklar: http://www.ecancermedicalscience.com ve http://www.cancer.org/docroot/RES/content/RES-7-4-Major-Developments-in-Cancer-Research.asp
31.03.2009
E-Posta:
|