Cumhurbaşkanımız sayın Abdullah Gül’ün Irak ziyareti nihayet gerçekleşiyor. Son zamanlarda Irak ile özellikle Kuzey Irak Yönetimi ile ilişkilerde girilen hızlı iyileşme süreci, bu ziyaretle zirvesine ulaşıyor.
Türkiye’nin Irak politikasının temel prensibinin, bu ülkenin bütünlüğünün korunması olduğu her fırsatta dile getiriliyor. Amerika da bölgede istikrar ve güvenliğin en temel unsurunun buna bağlı olduğunun farkında.
Irak’ın kontrolünü daha uzun süre elinde tutamayacağını anlayan Amerika, şimdi hem onurlu bir şekilde çekilmenin, hem de sonrasında iç savaşla kaosa sürüklenen bir ülke bırakmamanın hesaplarını yapıyor. Çekilme takvimi belli: 2010 yılı Ağustos ayı sonuna kadar birliklerin büyük bir kısmı ülkeyi terk ederken, 35 ila 50 bin kişilik birlik birbuçuk yıl daha ülkede kalacak. 2011 sonunda da tamamı Irak’tan ayrılmış olacak.
ABD’nin Irak savaşı hakkında “Fiyasko” ve “Kumar” adlı iki kitap yazan Thomas Ricks, “Siyasal bir devrim oluşturulması amaçlandı. Güvenlikte iyileşme sağlandı, ama Irak’ın temel sorunlarından hiç birisi çözülemedi” diyor.
Gerçekten de Amerika sonrası Irak’a ilişkin üç temel sorun yerinde duruyor: Irak’ın hükümet şeklinin nasıl olacağı; ana mezhep ve etnik grupları arasındaki ilişkiler ve petrol gelirlerinin bunlar arasında nasıl paylaştırılacağı.
Bu ülkedeki durum ülkemizi de yakından etkileyecek. Türkiye açısından Irak’la ilişkilerin ekonomik boyutu da çok önemli. Özellikle Irak’taki güvenlik sorununun çözümlenmesi, Irak ekonomisinde patlama sağlayacak.
Bu ülkenin yeniden inşası çalışmaları ABD ve İngiltere başta olmak üzere bütün müttefik ülkelerin ağzını sulandırıyor. İnşaat sektöründe Türkiye’nin uluslar arası başarıları herkesçe biliniyor. Zaten halen Kuzey Irak’ta seksenden fazla Türk şirketi bu işleri yapıyor. İki ülke arasında ulaşılan ticaret hacmi 2,5 milyar dolar.
Tabi Türkiye’nin Irak ilişkilerinde Kuzey Irak Yönetimiyle ilişkiler ve esasen PKK’nın tasfiyesi önemli yer tutacak.
Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin 5. Dünya Su Forumu sebebiyle yaptığı İstanbul ziyaretinde “Nisan ayı içinde PKK’ya silâh bırakma çağrısı yapacakları” yolundaki sözleri, Cumhurbaşkanımızın iyi gelişmeler olacağı açıklaması ve şimdi Irak ziyaretinin zamanlaması, ülkemizin hassas olduğu bu konuda da mesafe kaydedilmekte olduğunu gösteriyor.
Cumhurbaşkanı Gül, Irak’ta bütün taraflarla görüşmeler yapıyor. ABD sonrası Irak’ta denge kurulamazsa hangi tarafın egemen olacağı belli olmadığı için, bu konuda dikkatli bir yaklaşımın benimsenmesi şart. Şu anki siyasal yapı Şiî çoğunluğun egemenliğinde. Sünnî azınlığın bu durumu hazmetmesi zaman alacak. Ayrıca Arap ve Kürt nüfusun arası da iyi değil. Özellikle Kerkük meselesi gerilim noktası oluşturuyor.
Irak’ın toprak bütünlüğü korunurken, Kuzey Irak’ta Kürt nüfusun oluşturduğu ve ABD’nin himayesi, petrol kaynaklarına sahip olması ve Türkiye ile ticarî ilişkileri sayesinde güçlenmekte olan özerk yönetimin de ikna edilmesi gerekecek. Bütün bunlar Cumhurbaşkanı Gül’ün Irak ziyaretinde masaya yatırılacak.
Temennimiz Irak’a bir an önce istikrar ve huzurun gelmesi. Bu aynı zamanda ülkemiz için de PKK meselesinde önemli adımlar atılması ve yeni ekonomik kaynaklar anlamına gelecek. Ama ondan da önemlisi, Türkiye, bölgedeki istikrar odağı olma fonksiyonunu güçlendirecek.
24.03.2009
E-Posta:
|