Seçim sonrası Obama’nın gelişi, “Ergenekon soruşturması”nın yeni dalgalarının Türkan Saylan spekülasyonuna ve televizyonlarda günlük hastalık raporuna indirgenmesi, DTP’nin “Türkiye Meclisi” operasyonu, siyasetin seçim muhasebesi ve kabine değişikleri ortasında iktidar partisinde başlayan suçlamalar, Türkiye’nin yeni anayasa ve demokratikleşme ihtiyacını bir defa daha gündemin gerisine itmekte.
Hatta Rojin’in “baskı”dan yakınarak TRT Şeş’ten ayrılmasından, trilyonlarca lira harcayarak Eurovizyon yarışması için seçtiği, Avrupalıların bile açık saçık giyimine şaşırdığı Hâdise’den şikâyetine kadar birçok magazinel günübirlik garnitür gündem de bu “gündem kararatması”nı koyulaştırmakta.
Türkiye’nin klasiği haline gelen ve demokrasilerde pek rastlanmayan Genelkurmay Başkanı’nın ilk kez içinde “irtica” olmayan ve “mütedeyyinliğe” vurgu yapılıp dindar vatandaşlarını dinlerinin gereğini yaşamalarına saygıyı esas alan açıklamaları da Türkiye’nin demokratikleşme gündemine dönmesini engellemede kulanılmakta. Sun’î gündemler, yalnız demokratikleşmeyi değil, daha önce de revize edilen yüzde 4’lük büyümenin de yanlış çıkması üzerine yüzde 3.6 küçülmeyi, carî açık ve enflasyon rakamlarını yeniden değiştiren, işsizliği resmî rakamlarla yüzde 13.5 olarak yükselten ekonomik kriz kıskacı ve IMF ile varılan anlaşmanın sürekli ötelenmesinin ardındaki amacı da örtbas etmekte…
ANKARA “ABD’NİN TALEPLERİ”NE
ODAKLANMIŞ…
Ankara, Sarkozy gibi “AB içindeki AB ve Türkiye karşıtları”nın kışkırtmasıyla AB’yi bırakmış, “ABD’nin talepleri”ne odaklanmış. AB’nin “ilerleme raporları”nda ilettiği, Türkiye’nin “AB müktesebatının üstlenmesine ilişkin ulusal program”da ve “Katılım ortaklığı belgesi”nde deklâre edip söz verdiği demokratileşmeyle değil, okyanuslar ötesinden gelen emr-i vakilerle meşgul…
Obama’nın ardından Amerikan Genelkurmay Başkanı Oramiral Michael G. Mullen başta Irak ve Afganistan olmak üzere, Obama’nın önerdiği “savunma işbirliği” dosyalarıyla geliyor.
Öncelikle Irak’taki 130 bin Amerikan işgal askeri ile ağır silâh ve mühimmatının Türkiye üzerinden tahliyesi, Türkiye’nin Irak’ın bölünüp parçalanmasıyla ülkeden koparılan Kuzey Irak’ta oluşturulan ve Amerikan işgal güçlerinin üsleneceği “yerel devlet”i korumasyı üstlenmesi ile Afganistan’a muharip ek askerî birlik gönderilmesi talebini detaylandıracak.
Peşinden de Bush’un Savunma Bakanı olan Obama’nın atadığı Neocon Savunma Bakanı Robert Gates, her iki ülkede işgal ve sömürüyle çıkmaza dönüşen ve hâlâ hergün onlarca sivilin katledildiği Irak’taki Amerikan çıkmazını aşmak ve giderek kötüleşen güvenlik durumuna çözüm bulmak için Ankara’ya gelecek…
Belli ki Genelkurmay eski Başkanı Büyükanıt’ın dikkat çektiği gibi ABD, Türkiye’yi NATO’nun “asker deposu” gibi görüyor. Ve ne yazık ki buna mukabil Ankara, Rasmussen benzeri krizlerle ancak hatırladığı AB sürecini âdeta unutmuş; Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un zeminini hazırladığı ve Obama’nın Ankara’da “telkin” ettiklerinin dışına bir türlü çıkamıyor.
DARBE AKTÖRLERİ
SORGULANMIYOR…
Bu yüzden gündemde, demokratikleşme değil, ABD’nin talepleri yer alıyor. Başta sivil “yeni anayasa”, inanç ve düşünceyi ifâde özgürlüğü olmak üzere temel hak ve hürriyetler, her fırsatta dile getirilen yargı reformu, her defasında tıkanan ve halktan kopan siyasetin demokratikleşmesi için siyasî partiler ve seçim yasasının AB standardlarna ulaştırılması yine gündem dışı…
Oysa Türkiye’nin önünde ciddî bir demokratikleşme sorunu var. Zira Türkiye hâlâ “darbe anayasası”yla yönetiliyor; son beş-altı yılın “darbe teşebbüsleri”ni sorguluyor; ancak toplumun üzerinden bir silindir gibi geçip toptan sindiren, depolitize eden, hak ve hürriyetleri tahrip edip altıyüzbin kişiye işkencede bulunan ve olgunlaşması için aktörlerinin itirafıyla beşbin insanın ölümünü bekleyen 12 Eylül’ü hâlâ hesaba çekmiş değil.
Millet irâdesinin temsilcisi Meclis’i, siyasî partileri kapatan, meşrû hükûmeti deviren darbe anayasasında darbeleri ve darbecileri koruyup kollayan “geçici maddeler” 29 yıldır yürürlükte. Ne 12 Eylül ihtilâlinin, ne 28 Şubat “postmodern darbe”sini dayatan darbeciler sorgulanmıyor, yargılanmıyor; ortalıkta dolaşıyorlar…
Ve verilen onca söze rağmen olayların hayhuyuna kapılan siyasî iktidar, bir türlü Türkiye’nin gerçek gündemine yönelmiyor. Bir başka bahara bırakılan “sivil anayasa”, üç- dört maddelik “mini paket”le, “makyaj değişiklikle geçiştiriliyor…
Ankara’nın ve siyasetin problemi bu…
20.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|