Geçtiğimiz hafta ülkemizi ziyaret eden ABD’nin yeni Başkanı Barack Obama, kanlı başkan Bush’un tüm dünyada uyandırdığı nefret hislerini ortadan kaldırabilecek mi? Hüseyin Barack Obama, Neoconların dünyadaki ABD algısını değiştiren kanlı icraatlerinin izlerini silmek için kararlı olduğunu, Guantanoma’yı kapatma kararıyla göstermek istemişti.
Hüseyin ismi, İslâm dünyasının aklını başından alacak kadar cezb edici. ABD de bu durumdan sonuna kadar faydalanmak isteyecektir. Obama’nın Türkiye ziyaretini biraz da bu zaviyeden değerlendirmek gerekir. Dolayısıyla bu cezbenin verdiği sarhoşluğa kapılmadan önce yeni Başkan’a bazı soruları yöneltmek ve onun bu hususlardaki icraatlarını da görmek gerekiyor. Meselâ, barış yanlısı Başkan, samimiyetini göstermek için tarumar ettiği Irak’tan çekilecek midir? Kanına girdikleri, katlettikleri masumlar için af dileyecek midir? Afganistan için neler yapacaktır?
Bu soruların cevabını ilerleyen zamanlarda hep birlikte göreceğiz. Obama’nın Türkiye ziyareti ile ilgili birçok yorum yapıldı. Bu yorumlardan biri de, Obama’nın ziyareti sırasında İslâm dünyasına yönelik olarak verdiği mesajların “Medeniyetler Çatışması’nın Sonu”na işaret ettiği şeklindeydi. New York Times gazetesi, başyazısında “Başkan Obama, Türkiye ziyareti sırasında Amerika’nın İslâm dünyası ile ilişkilerini yeniden ayarlamaya doğru önemli bir ilerleme sağladı. 11 Eylül sonrası zehirleyici medeniyetler çatışması mitolojisinden uzaklaştı” yorumu yaptı.
Mehmet Altan’ın bir yazısında, dünyada 11 Eylül’ün bizde de 12 Eylül’ün ruhunu ve özünü kapitalizmin oluşturduğunu yazdığını hatırlıyorum. Bu yorumdan hareketle, trilyonlarca dolarını son krizde kaybeden ABD’nin sahip olduğu imparatorluğun devamı adına yeni projeler geliştirmesi, kurtuluş yollarından birinin de İslâm dünyası ile iyi geçinmekten geçtiğini görmüş olması bir kehanetten ibaret değildir. ABD son kozlarını oynamaya devam edecektir. Bu kozlara, Müslüman kökenli siyahî birinin başkan olması da dahildir. Mesele, onların bu paradoksal hamlelerinin bizler tarafından nasıl görüleceği, bunların kazanca dönüştürülüp dönüştürülemeyeceği ile ilgilidir.
Batı’da ne tez, ne de koz biter. Şu bir gerçek ki, kapitalizm sahip olduğu “faydacılık” prensibinden asla vazgeçmiyor. Bilindiği gibi, kapitalist sistem, önce feodalizmin sonra da sosyalizmin sonunu getirdi.
Son olarak Rusya’daki komünist rejimin çökmesiyle dünyanın tek hakimi oldu. Öyle ki, Francis Fukuyama gibi bazı düşünürler “Tarihin Sonu” teziyle tarihsel süreci noktaladılar. Çünkü, Fukuyama’ya göre, insanlık tarih boyunca aradığı en etkin sistemi liberal kapitalizmle bulmuş ve yeni bir arayışa gerek kalmamıştı. Ancak, “Medeniyetler Çatışması” teziyle ortaya çıkan Samuel Huntington’un öngörülerini gerçekleştirmek isteyen gözlerini hırs bürümüş kapitalistler, dünyanın birçok yerini ateşe vermekle kalmadılar, son krizle olduğu gibi dünyayı ekonomik bunalıma sürüklediler. Bugüne kadar rollerini çok iyi oynayan kapitalist aktörler şimdi de “medeniyetler ittifakı” adı altında son oyunlarını sahneliyorlar.
Medeniyetler ittifakı… Dünya barışı… Huzur dolu bir dünya… Kulağa hoş geliyor değil mi? Daha önce İslâm’la terörü bir arada göstermeye özen gösteren, “haçlı seferleri, ” “Faşist İslâmcılar” gibi söylemleriyle nefretler uyandıran bir Bush yerine; gülümseyen, barış mesajları veren Hüseyin Obama…
Burada temel soru şudur: İttifak; kuvvette mi olacak, hak ve adalette mi? Menfaat odaklı bir birliktelik mi oluşturulacak, fazilet kaynaklı mı? Cidal mi, barış mı? Bir şeyler olacak; ama, haydi hayırlısı…
14.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|