“Nur hareketini şiddet olaylarıyla ilgili göstermek Ergenekon'un gündeminde, fakat başarılı olamazlar. Türkiye'de statükoya karşı en büyük güç Nur hareketi. Nurcular Batıya, diğer dinlere, demokrasiye açık oldukları ve marjinalize edilemedikleri için Ergenekon'un oyununu bozuyorlar.”
DİNDARLARI KULLANARAK OPERASYON
“Ergenekon yapılanması dindarların içine sızabilir. Laiklik ve Kürt meselesi dışında Ermeniler ve Alevilik, dindarların yumuşak karnı. Bu yönlerden provoke edilebilirler. Dindarları kullanarak dindarlara karşı yapılacak operasyonlara çok dikkatli olunmalı. Ergenekon'un ekmeğine yağ sürülmemeli.”
ERGENEKON NURCULARA NÜFUZ EDEMEZ
“Bu dönemde Ergenekon dindarlar üzerinde oynayacak. Bunun altını çizmek lâzım. Dindarlardaki milliyetçi potansiyeli bilen Ergenekon, önümüzdeki günlerde Ermeni meselesi üzerinden bunu kullanmak isteyecek. Ama Nurculara nüfuz edemez.”
Nurcular, Ergenekon’un oyununu bozuyor
Geçtiğimiz hafta Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü üzerine yapılan ‘İskele Sancak’ programı sonrası saldırıya uğrayan Rasim Ozan Kütahyalı ile konuştuk. Programda, K. Maraş katliâmı dolayısıyla merhum Yazıcıoğlu’nu suçladığı gerekçesiyle kendisine saldırdığı söyleyen İstanbul Alperen Ocakları İl Başkanı Mustafa Kayatuzu’nun iddialarını Kütahyalı yalanlıyor. İskele Sancak Programında BBP’yi temsilen gelen Kemal Yavuz’la sıcak ve medenî bir ilişki kurduğunu söylen Kütahyalı, Kayatuzu’nun gelişiyle stüdyoda bir gerginlik yaşandığını söylüyor.
Taraf Gazetesi yazarı Kütahyalı ile ayrıca Ergenekon meselesini de konuştuk. Kütahyalı’nın dindarlar ve Ergenekon üzerine yaptığı yorumlar çok konuşulacağa benziyor....
Geçtiğimiz hafta İstanbul Alperen Ocakları İl
Başkanı Mustafa Kayatuzu’nun saldırısına uğradınız. Dışardan baktığınızda olayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ne olursa olsun yapılan saldırı İslâm ahlâk ve faziletine sığmayan bir saldırı. CNN’de Reha Muhtar’ın “Çok Farklı” programına danışmanlık yapıyorum. Programda geçtiğimiz haftalarda gençlik meclisi düzenledik. Bu mecliste Alperenler’in olmasını isteyen, ısrarcı olan ve dâvet ettiren bendim. Kayatuzu’nun CNN’e çıkmasına vesile olan benim. Program sonrası bana minnet, teşekkür ediyor. Daha sonra yaşanan tatsız olayı da kendisi gerçekleştiriyor. Bu İslâmdaki vefa duygusuna da sığmaz.
Siz niye CNN’deki programa Kayatuzu’nu dâvet ettirmiştiniz?
Ben “Alperenler faşist, katildir” diyen bir jargona sahip değilim. O çizginin hepsi Ogün Samast’tır denilemez. Ogün onlara dahil bile değildir olsa olsa BBP’ye yönelik tezgâhtır. Ben demokrat bir insan olarak, herkese el uzatan biriyim. İskele Sancak programında BBP’yi temsilen Kemal Yavuz vardı. Bazı konularda anlaşamasak da Yavuz bana ithafen ‘çok özgürlükçü bir yazarsınız’ dedi. Aramızda gayet samimî bir ilişki vardı. Daha sonra televizyona Kayatuzu’nun geldiği söylendi. Herkes neden geldiği yönünde tereddüt etti. Orada “Mustafa’yı tanıyorum. Programa dâvet ettim. Saldırgan biri değildir” diyen bendim. Ancak daha sonra karşılaştığımızda kendisine ‘merhaba’ der demez bir elimi tutup öbür eliyle yumruk atmaya başladı. Uzatılan ele karşı yumruk atmak ahlâkî bir sorundur. Bunun yanında BBP yetkilileri özür dileyerek görevden aldıklarını söylediler, ancak alınmamış. Bu tür şiddete yönelik hareketler bende gram etki yapmaz. Sabah Türkiye’nin güvenlik bürokrasisinden konuştuğum bir yetkili bu olay için “Ogün Samast ne kadar münferitse, bu olay da o kadar münferit” bilgisini verdi. Bu araştırılması gereken birşey...
Ne tür bir araştırmadan bahsediyorsunuz?
Bu arkadaşı birileri yönlendirmiş, provoke etmiş olabilir. Kayatuzu beni yumrukladıktan sonra “Ben indirdim sizin gelmenize gerek yok” demiş. Organize olmuş bir işten mi Ergenekon operasyonundan mı bahsediyoruz? Bunların araştırılması gerekir. Buradan almamız gereken ders, Ergenekon yapılanması dindarları kullanarak içlerine sızabilir. Laiklik ve Kürt meselesi dışında Ermeni ve Alevilik dindarların yumuşak karnı. Bu yönlenden provake edilebilirler.
Organize olmuş bir işten kastınız ne?
Yasin Hayal’in, Ogün Samast’ın, Erhan Tuncel’in Alperen Ocaklarını harekete geçirecek provokatif konuşmalar yapmaları boşuna değildi. Bu kişileri konuşturan güç BBP’ye tezgâh planlıyor. Alperen gençlerindeki bazı duyguları şiddete yöneltmek istiyor. Benim başıma gelen olay onları hedeflerine ulaştırdı. Arkadaş bu işi kendi yapmışsa Ergenekon’un ekmeğine yağ sürdü. Emir almışsa da zaten ortalık berbat demektir.
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu, Ergenekonculara direniyordu. Ergenekon, sürekli Alperenleri sokağa dökmeye oynuyordu. Küçük ve dinamik bir yapıyı sokağa dökmek daha kolaydır. Ülkücüler büyük bir kitle olduğundan bunu yapmak zordur. Zaten ülkücüler Ergenekonculara set çektiler. Eğer Bahçeli’nin Ergenekon’a karşı tavrı olmasa idi Ülkücülerden iç savaş aygıtı çıkarılabilirdi. BBP Ergenekon örgütüne sonuna kadar karşıdır, onun için bunu solcular küçümsemesin. Fakat buna rağmen Ergenekoncularla ideolojik temalar aracılığıyla Alperenleri etkileyebilir. Yazıcıoğlu’nun ölümünden sonra partide bir otorite boşluğu doğdu. Kayatuzu’nu parti görevden aldığını söylüyor, ancak bunu başaramıyor. Ortada kaotik bir durum var. Serseri mayın gibi gezebilecek bir örgütlenmenin önü açılabilir. Onun için BBP’nin güçlü bir liderlik mekanizmasına ihtiyacı var. Yazıcıoğlu’nun ölümünden medet umanlar var. Bu konuda dikkatli olmak gerekir.
Ergenekoncuların dindarların içine ancak
sızabileceklerini söylediniz. Bunu biraz daha açar mısınız?
Ergenekon yapılanmasının İslâmî söylemi istismar ederek dindarlar üzerinde oynadığı oyun ‘Kurtlar Vadisi’dir. Darbe ortamı hazırlamak için kullandığı enstrümandır. ‘Kurtlar Vadisi’yle Ergenekon aynı zihniyete sahiptir. Ergenekon’un ekmeğine yağ sürüyor. Organik bağı var mı araştırılsın. MİT’in Kaşif Kozinoğlu’na hazırlattığı ‘Kurtlar Vadisi’ ile ilgili raporunda geçen, o dönem Milliyet’te de yayınlanan “Raci Şaşmaz ile Osman Sınav, dizide yer alan devlet-mafya-güvenlik güçleri arasındaki ilişkilerle ilgili argümanları Jandarma İstihbarat Başkan Yardımcısı Albay H. A. U”dan almaktadır. U, 9 Ekim 2003’te Jandarma Genel Komutanlığının 0312 278... no”lu telefonundan, Sınav”ın 0532 312... no”lu cep telefonunu aramıştır” satırları ortada. Kurtlar Vadisi dindarları ulusalcı yapıya eklemlemek için oluşturulmuş dizi projesidir. Zihni analiz budur. İllegal hareketleri meşrû gören, Yahudi, Amerikan ve Hıristiyan düşmanlığını arttıran bir projedir. Kitaplarının Jitem tarafından yazdırıldığını itiraf eden Ergün Poyraz; Erdoğan, Gül ve Arınç’ın aslen Yahudi olduğunu söyleyerek dindar kesimi soğutma projesi yürüttü, ancak kitapları dindarlardan çok laik kesim okudu ve psikolojileri daha çok bozuldu. Ama Kurtlar Vadisi tuttu. Kadirî Tarikatı kökenli olmaları nedeniyle ‘bizim çocuklar’ denildi. Şimdi herkes uyanmış durumda. Kurtlar Vadisi Irak filmine gittiği için pişmanlık duyan milletvekilleri ve bakanlar var. Dizinin konsept danışmanının Soner Yalçın olduğunu da unutmamak gerekir...
Kurtlar Vadisi, Kürt sorununu konu alan “Terör” adında yeni bir diziye başlamıştı. Daha sonra dizi birinci bölümden itibaren yayından kaldırıldı...
Feci birşeydi. Dizinin ilk bölümünde emniyet ve MİT düşmanlığı yapıldığı için bu kurumlar tarafından durduruldu.
Sizce Ergenekon’un dindarlarla ilişkisi sadece
Kurtlar Vadisi üzerinden mi yürüyor?
Öncelikle söylemek istediğim Ergenekonla, kontr-Ergenekon taktikleriyle uğraşılamaz Ergenekon’la hukukla, meşrû yöntemlerle mücadele edilmesi gerekir. Sorunuza gelirsek Ergenekon dindarlardaki milliyetçi potansiyeli biliyor ve önümüzdeki günlerde Ermeni meselesi üzerinden bunu kullanmak isteyecektir. İdeolojik olarak dindarlar içinde en kolay nüfus edecekleri grup Alperenler. Nurculara nüfuz edemezler. Bu dönemde Ergenekon dindarlar üzerinde oynayacak. Bunun altını çizmek lâzım.
Karadeniz’deki bir cemaati yönlendirdiği yolunda iddialar var. Siz buna katılıyor musunuz?
O cemaat vasıtasıyla yapılmak istenen provokasyonları dindarlar fark etti ve itibar etmedi. Ben dindarlar üzerindeki Ergenekon oyunlarını bozmak için en çok konuşan adamım.
Devlet içindeki bazı güçlerin güneydoğuda bir tezgâh kurarak, Bediüzzaman posterlerini evlerine asan bir grup çıkarıp, daha sonra ellerine silâh verilerek terörist ilân edilebileceği ve bunun Nurcuların üstüne yıkılabileceği yolunda iddilar ortaya atıldı. Görüşünüz nedir?
Nur hareketini şiddet olaylarıyla ilgili gösterme, Ergenekon’un gündeminde, fakat başarılı olamazlar. Türkiye’de statükoya karşı en büyük güç Nur hareketi. Batıya, diğer dinlere, demokrasiye açık oldukları, marjinalize edilemedikleri için Ergenekon’un oyununu bozuyorlar. Amerika, Yahudi, Hıristiyan, Ermeni düşmanı değiller. Alperenler için de aynı duyarlılık sağlanmalıdır. Dindarları kullanarak dindarlara karşı yapılacak operasyon konusunda çok dikkatli olmak gerekir. Senin Ragıp Zarakolu ile yaptığın röportaj çok güzeldi. Türkiye dindarlarının 1915 büyük felâketi karşısında tutacakları taraf Mason, din düşmanı ittihatçı Talat Paşa olamaz.
Ergekon zihniyeti nasıl bir zihniyet?
“Ben amaçlarım için her yolu mübah görürüm” diyen herkes Ergenekon zihniyetinin ortakçısıdır. ‘Devrim, vatan, İslâm için adam öldürmek şereftir’ diyen Ergenekon zihniyetindedir. Ergenekoncu olmak için organik bağ olması gerekmez. Bizim uğraşmamız gereken ‘amaçlar, aracı mübah kılar’ zihniyetidir. Ermeni meselesinde olduğu gibi ittihatçılar dindarları da zayıf yakalasalardı mahvederlerdi. Bugün toplu dindar kıyımları olmadıysa sayılarının çokluğundandır. Yüzde on olsalardı işleri bitikti.
İstiklâl Mahkemelerinde sayısı henüz
kesinleşmemiş binlerce insan katledilmiş....
İskilipli Atıf Hoca gibi dindarların önderleri katlediliyor. Ben dindarların eskisi gibi derin yapılanmaların oyununa gelmemelerine seviniyorum. Eskiden bir cami yakılsa ve iki kişi çıkıp “Aleviler yaktı” diye bağırsa iç savaş çıkardı. Maraş Katliâmı konusunda Alevi toplumunun Ülkücü hareketin konuya dahli olduğu yönünde algısını da kırmak gerekir.
Maraş Katliâmının yeniden tartışılması gerektiğini mi söylüyorsunuz?
Maraş Katliâmı noktasında bir derin yapılanmanın provokasyonu vardır. Bunu ister CIA yapsın, ister başka istihbarat ancak Alevi halkının algısı başkadır. Demek ki, Alevi konusu aramızdaki uçurumlardan biri. Sünnilerin Maraş Katliâmını açıkça kınaması gerekiyor. Bunun yanında laik devletin teolojiyle işi olmaz. “Alevilik İslâm içi mi?” tartışmalarını laik bir devlet yapamaz. Erbakan’ın deyimiyle 2 milyon insan kendini “patates dininde” görse devlet bu insanların inançlarını tanımak, imkân tesis etmek zorundadır. Aynı zamanda ben zorunlu din derslerinin hiçbir dindara yaradığını görmedim. Zorunlu din derslerinin kaldırılması, Tunceli ve Nevşehir Üniversitelerine Pir Sultan Abdal ve Hacı Bektaş isimlerinin verilmesi, Madımak’ın müze yapılması, Tekke ve Zaviyeler Kanunun kaldırılması ve cemaatlere-tarikatlara yasal zemin açılması reformlarının birlikte yapılması lâzım. Alevilik meselesini halledersek Ergenekoncuların elinden bütün kozlar gider. Madımak’ın müze yapılmasında BBP öncülük etsin, o zaman bana yapılan her şeyi unuturum.
Alperenler içerisinde provoke olma ihtimali var diyorsunuz. Peki size yapılan saldırıyı gündemde tutarak bu provokasyonu hedefine ulaştırmış olmuyor musunuz?
Eğer öyle olsa “Bunlar hep böyleydi. Faşist katiller” demez miyim? Şu an Türkiye’de solcular “Sen bak bunları savunuyordun. Gerçekleri gördün mü?” demektedir. Gelsin BBP, Alevilik konusunda önemli adımlar atsın.
Ergenekonda son perdeyi nasıl
değerlendiriyorsunuz? Ergenekon soruşturması demokratik bir ülkeye yakışır şekilde devam edebilir mi?
Birinci Ordu Komutanının İstanbul Emniyet Müdürlüğünü ziyaret etmesini rezillik olarak görüyorum. Bu anayasal had bilmezliktir.
Rutin görüşmeler şeklinde açıklanıyor...
Birinci Ordunun, Emniyetle rutin olarak görüşeceği bir konu olduğunu düşünmüyorum. Ergenekon soruşturmasında yapılan yanlışlardan birisi ve önemlisi “Saygın insanlarla katiller bir araya nasıl gelir?” söylemidir. 12 Eylül darbecileri de böyle kurtarıldı. Sağcı ve solcu militanlar ortamı ateşliyordu. Öbür taraftan Orhan Aldıkaçtı anayasa hazırlıyordu. İhsan Doğramacı ise YÖK’ün kışla tipi örgütlenmesini kuruyordu. Bir taraftan Çatlı farklı bir iş görüyordu, öbür taraftan sosyalistler... Devlet 12 Eylül darbe ortamını hazırlamak için hepsini kullandı. Belki birbirlerinden haberleri yoktu, ancak aynı harekâtın parçalarıydı. Ergenekon örgütünde de birbirinden habersiz insanlar olabilir. 28 Şubat’ı bir örgüt mantığıyla düşünürsek, bir tarafında Fadime Şahin, öbür tarafında Çevik Bir vardı. Bir tarafta Fadime Şahin, öbür tarafta medya ayağını oluşturan Fatih Çekirge vardı. Ancak burada meselemiz kişiler değil.
Gözaltına alınan veya tutuklanan kişilerin
ardından “Bu kişileri ben tanıyorum yakın arkadaşım. Ergenekon terör örgütünden olamaz” türü ifadeleri nasıl değerlendirmek gerekiyor?
Terör örgütü üyesi olmak illa silâhlı adam olmayı gerektirmez. Aldıkaçtı, darbecilerle işbirliği yapmış mı? Darbenin entelektüel ayağını oluşturmuş mu? Silâhlı olmayanlar aynı cezayı almaz tabiî...
Ergenekon dâvâsı nereye kadar gider?
Nefesi yettiği yere kadar gidecektir. Bizim irademize bağlı olduğunu düşünüyorum. Gerçekçi olmak gerekirse Türkiye’de devlet içine sızmış çetelerden bahsetmek doğru değil, çeteleşmiş devlet sisteminden bahsetmek doğru. Çeteleşmiş bir devlette soruşturma büyük olacaktır. Bu vesileyle anayasa değişikliği yapılıp çeteleşmiş devletten kurtulmak ve Ergenekonun zeminini kurutmak gerekir. Özgürlüklerin önü açılmalıdır.
|