Risâle-i Nur’larla nasıl tanıştınız?
Risâle-i Nurlarla tanışmam Yeni Asya gazetesini tanımamla birlikte başladı. Hani gazetemizin yazarlarından Abdil Yıldırım kardeşimiz önce Yeni Asya’yı tanımış iki sene gazeteyi okumuş sonra Risâle-i Nurları tanımış ya bizimki de öyle oldu. Yeni Asya’yı okumaya başladıktan sonra eserleri tanıdık. Hamd olsun bir daha da bırakmadık. İkisini birlikte hem okuyor, hem tanıtımlarına çalışıyoruz. Risâle-i Nurları ve gazetemizi tanımamda ağabeyim Abdurrahman Zararsız’ın da lisan-ı haliyle örnek olmasının da tesiri olmuştur. Şu anda kendisi gazeteyi almasa da ona duâcıyım. Uzun ömürler diliyorum.
Zamanında imamlık yapıyordunuz. Günümüzde belirli kalıplara sıkıştırılmış bu kudsî mesleğinizde Risâle-i Nurlar size ve çevrenize kazandırdı?
Evet, zamanında on yıl kadar köylerde imam-hatip’ik yaptım. Görevim esnasında hep Risâle-i Nurlardan faydalandım. Cemaate, onların anlayacağı şekilde, hakikatleri Risâle-i Nur penceresi ile anlattım ve Risâle-i Nur ile Üstadımın manevî tasarrufunu hep yanımda hissettim. İlk göreve başladığım yer orman içinde küçük bir köydü. Risâle-i Nur Külliyatını o köyde dağ başlarında, çam ağaçlarının üzerinde seslice okuyordum, sanki Barla’nın Çam Dağında imiş gibi oluyordu, o anları hiç unutamıyorum. Hatta o köy hakkında ara sıra şiir yazardım. Hatırladığım kadarıyla iki mısrası şöyle idi:
Otuz iki hanedir evleri,
Bayıra doğru yerleri,
Odun satmak gelirleri,
Benim köyüm ÇENELER’dir.
Okuyup da yazanı yok,
Birbirine kızanı yok,
Herkesin kendi işi çok,
Benim köyüm ÇENELER’dir.
Günümüzde; müftülük, imam-hatiplik yapan ehl-i iman kardeşlerime de derim ki; Risâle-i Nurlar sizlerindir, medresenin malıdır onları okuyun göreceksiniz, cemaatinizle ve insanlarla muhatap olduğunuzda meseleleri daha ikna edici ve kolayca anlatacaksınız. Bazen şunu anlayamıyorum: Hocalarımız kürsüde konuşurken, İmam-ı Gazali’den, İmam-ı Rabbani’den, Mehmet Âkif Ersoy’dan hatta Batılı bir ilim adamından alıntı yaparken ismini anarak bahsediyor, ama Bediüzzaman Said Nursî’den bir söz aktarırken ismini söylemekten kaçınıyor. “Bir âlim, zamanın âlimi” diye bahsediyorlar. Korkmasınlar şimdi bütün İslâm âlemi ve dünya Risâle-i Nuru ve Bediüzzaman'ı okuyorlar.
Yeni Asya ile tanışmanızdan bahseder misiniz?
Yeni Asya ile tanışıklığım nasip işi; acizane okumaya çok meraklı idim. Rahmetli babam Yozgat Müftülüğünden bir büyük koli kitabı köyümüze getirdi. Bir kitaplık yaptı, kitapları dizdi, hepsini listeledi ve köylülere “Al götür, oku getir” kampanyasını başlattı. Bunu 1969-1970 yıllarında yaptı. Ben de kitapları okudum. O yıllarda şehre ortaokula geldiğimde, elime ne geçerse okuyordum. Hatta “Teksas-Tommiks” diye resimli kitaplar vardı, çok okudum. Elime geçen gazeteyi de okuyordum. Birgün gazete bayiinin önünde gazetelere bakarken, iki kişi konuşuyordu aralarında, işte “Şu Yeni Ortam gazetesi çok iyi fikri bir gazete” diyorlardı. Daha sonra bir “Yeni Ortam” gazetesi aldım ve parkta ağaçların altında okumaya başladım. Bugünkü “Cumhuriyet Gazetesine” benzeyen bir gazete idi. Beni tatmin etmedi. Yeniden arayış içinde iken Yeni Asya gazetesini tanıdım, aldım okudum ve “İşte benim gazetem” dedim. Bu tarih 1971’li yıllar idi. O yıllardan sonra ondan bir daha ayrılmadık, hem okuduk, hem abone çalışmasını yaptık, halen de elden dağıtımına yardımcı oluyoruz Elhamdülillahi haza minfazli rabbi....
Gazetemizin her okura göre bir okuma sebebi var, sizin sebebiniz nedir?
Evet az önce kısmen bahsettim.Yeni Asya gazetesi benim hayata bakışımı netleştirdi, okudukça “Neden yaratıldım, niçin dünyaya geldim, vazifem ne, nereye gidiyorum” sorularıma tam ve ikna edici cevaplar buluyordum. İmam Hatip Lisesinde okumama rağmen İslâmî yaşantıda tenbellik oluyordu. Ama gazetemle birlikte Risâle-i Nurları da tanıyınca, onlardaki hakikatleri ve prensipleri hayatımıza yansıtmaya gayret ettik. İslâmî, imanî, sosyal ve içtimaî meselelerde rehberimiz oldu. “Hürmet başka, hizmet başka” dedik böylece yola devam ediyoruz...
Son olarak gazetemizin yıllardır hiçbir doğrudan şaşmadan ve tehditlere kulak asmadan yoluna devam etmesini neye bağlıyorsunuz?
Bunun sebebi; yayın hayatına çıkış gayesi olan “Risâle-i Nurları neşir, ilân ve matbuat âleminde konuşturma, Risâle-i Nurlara ve talebelerine yapılan itham ve iftiralara müsbet olarak cevap verme” prensibini kendisine rehber etmesi ve her zaman ve her türlü zorluklar ve şartlar altında hak ve hakikatlerden vazgeçmemesi onun en güzel özelliğidir. Gazetemizle çok güzel günler yaşadık ve gördük. Bazen güldük, bazen üzüldük hatta bazen ağladığımız, ciğerlerimizin dağlandığı günler oldu. Yolumuza, haricî ve dahilî çok taş koyanlar, diken dökenler oldu ve en çok da dahili ihtilâflar bizi yaraladı. Ama yıkılmadık dimdik ayaktayız, gelecek günler daha da iyi olacak. Yeni Asya, başkalarının yapay gündemlerinin peşinden gitmedi. Kendi gündemini, kendi oluşturdu. Bu günlerde manşetlerine bakarsanız bunu daha iyi anlarsınız. Başkaları “Yeni Asya bugün ne yazıyor?” diye merak etmeye ve okumaya başlıyor. Gelecek günler daha güzel olacak inşaallah. Bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Artık bu bayrağı siz gençlerle birlikte taşıyacağız.....
|