Uluslararası İlişkiler Profesörü İlter Turan, ABD’nin, Irak’tan, Türkiye üzerinden çekilmesinin büyük kolaylık sağlayacağını, Türk hükümetinin de yardım etmeye hazır olduğunu ifade ettiğini hatırlatarak, “Amerika’nın Irak’tan çekilmesi, varlığının sıfırlanması anlamına gelmeyecektir” dedi.
OBAMA, ERMENİ MESELESİNDE TAVRINI
DEĞİŞTİRMİŞTİR
Obama’nın Ermeni soykırım tasarısı ile ilgili tutumunun ne olacağını değerlendiren Turan, “Obama, Türkiye’yle olan ilişkilerin öneminin idraki ve Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili bilgi eksikliğinin giderilmesi sonucu, durumu yeniden değerlendirmiş olabilir” dedi.
ABD’nin dış politikası değişti
Amerikan Başkanı Barack Obama’nın gelişini Uluslar arası ilişkiler Profesörü İlter Turan’la konuştuk. Obama’nın gelişinin sebeplerini analiz eden Turan, Türkiye-Amerikan ilişkilerine dair analizlerde bulundu. Turan, orta öğrenimini Türkiye ve ABD’de tamamlamış, Oberlin Koleji’nde siyasal bilimler lisansını Columbia Üniversitesi’nde de yüksek lisansını almıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden profesörlüğe yükselmiştir. Turan, Ekim 1998-2001 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin rektörlük görevini üstlenmiştir. Hali hazırda aynı üniversitenin Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesidir. Turan’ın mukayeseli siyaset, Türk siyasal hayatı, siyasal davranış, siyasal kültür, uluslar arası ilişkiler ve dış politika konularında yayınlanmış İngilizce ve Türkçe kitap ve makaleleri bulunmaktadır. Ayrıca Turan, Amerika Eski Başkanı Bush’la bir televizyon röportajı da gerçekleştirmiştir.
“Irak Savaşı’nda istişare edilmeyen Türkiye’ye nasıl oluyor da Amerika Başkan gönderiyor?” soruları sıkça sorulmaya başladı. Sizce sebep ne?
merika, Irak Savaşı’nda, sanki başka ülkelere danıştı da bir tek Türkiye’ye danışmadı gibi bir izlenim, ülkemize haksızlık olur. O dönemdeki Amerikan yönetimi Irak’ta bir sorun olduğuna karar verdi, askerî harekât planladı ve herkesi Amerika’ya katılmaya dâvet etti. ABD’de, yönetimin değişmesiyle, dış politikada işgörme biçiminde de bir değişiklik meydana geldi. Amerika, ilgileneceği meselelerin yakınında yer alan Türkiye ile ilişkilerini arttırmaya karar verdi. Yoksa, Bush da Türkiye’yi ziyaret etmişti. Dünyada Amerikan başkanı bir tane, ancak iki yüze yakın ülke var. Başkanın bu ülkelerin hepsini ziyaret etme şansı olmuyor. Yeni Başkan Obama’nın ikinci ziyaretini Türkiye’ye yapması, ülkemize verdiği önemin bir işaretidir.
Ancak Bush, NATO zirvesi sırasında Türkiye’ye gelmişti?
NATO zirvesine katıldı, ancak zirveden önce gelerek ülkemize resmî bir ziyaret gerçekleştirdi.
Obama’yı Türkiye ziyaretine zorlayan Amerikan dış politikasındaki meseleler nelerdir?
Sorun alanlarına bakmak lâzım. Bunlardan birincisi; Birleşik Devletlerin Irak’tan çekilmeye karar vermiş olmasıdır. Amerika için, Irak’tan, Türkiye üzerinden çekilmek büyük bir kolaylık sağlayacaktır. Türk hükümeti de bu konuda somut bir talebin olmadığını, ancak yardım etmeye hazır olduğunu belirtmiştir. Bunun ötesinde daha da önemli olan Amerika’nın Irak’tan çekildikten sonra Irak’ın çökmesini ve parçalanmasını önlemektir.
Amerika, Türkiye’nin bu konuda belirli bir rol
oynamasını mı isteyecek?
Türkiye, istikrarsız bir Irak’ı kendi çıkarları adına istemez. Eğer Irak’ta bir istikrarsızlık olursa, bu Türkiye’de sınırdan ülke içine giren denetlenmesi zor insan hareketleri, çeşitli ülkelerin Irak meselesine dahil olması isteğiyle bölgede farklı aktörlerin söz sahibi olması gibi sorunlara neden olur. Burada Türkiye ile Amerika arasında büyük bir çıkar birlikteliği var. Bu arada, şunu da söylemekte yarar var: Amerika’nın Irak’tan çekilmesi, varlığının sıfırlanması anlamına gelmeyecektir...
Obama’nın ziyareti öncesi merak edilen başka bir konu ise Ermeni Soykırımı Tasarısı’nı tanıyacağı konusunda verdiği vaadlerin görüşmelere nasıl yansıyacağı. Türkiye’nin, eğer böyle birşey gerçekleşirse, İncirlik Üssü’nü kapatabileceği söyleniyor...
Öncelikle bilmemiz gereken, Birleşik Devletler’deki başkan adaylarının, seçim sırasında seçmene sundukları vaadlerin, sorumluluk makamına geldikten sonra doğuracağı sonuçların ağırlığı karşısında bunları yeniden yorumlayabildikleridir. Obama, Türkiye’yle olan ilişkilerin öneminin idraki ve Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili bilgi eksikliğinin giderilmesi sonucu, durumu yeniden değerlendirmiş olabilir. Diğer siyasetçiler gibi, Obama’nın da sözünü neden yerine getirmediğine dair gerekçelere ihtiyacı vardır.
Bu gerekçe ne olabilir?
Türkiye Ermenistan ilişkilerinde açılımlara gidilmesi. Sınırlarımız kapalı olduğu için, Ermenistan önemli mahrumiyetlere uğruyor. Ermenistan ihtiyaçlarını Gürcistan üzerinden temin ediyor, fakat Gürcistan üzerindeki Rus baskısı ve saldırısı bazı ulaşım kanallarını tehlikeye sokuyor. Bu açıdan bakıldığında bile, Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin iyileştirilmesi için bir takım baskı gerekçeleri ortaya çıkmış oluyor. Benim tahminim, Amerikan Başkanı Obama Türkiye’yi soykırımla itham etmekten kaçınacaktır. Şayet Türkleri itham eden bir değerlendirme gerçekleşirse, Türk hükümetinin, doğacak infial karşısında ABD işbirliğini kapsamlı bir şekilde götürmesi çok zor olacaktır. Olay sadece İncirlik Üssü’nün kapatılmasıyla sınırlı kalacak nitelikte olmayabilir.
Etkilenecek diğer işbirliği alanları nelerdir?
Irak’tan asker çıkışı, Irak’ın güvenliği, Suriye-Amerika ilişkilerinin iyileştirilmesi, Arap-Filistin meselesinin halli, Gürcistan güvenliğinin sağlanamaması durumunda Batı’yı gelecekte besleyecek enerji nakli hatlarının tehlikeye girmesi, İran’ın nükleer silâh edinmesi karşısında alınacak tavır... Bu gibi maddeleri bir araya koyduğunuzda, ortaya önemli bir paket çıkıyor.
Bazı analistlerin iddia ettiği gibi, Ergenekoncuların istediği gibi, Amerika Türkiye’nin Avrasya blokuna kaymasından mı endişe ediyor?
Türkiye’de Avrasyacılığın güçlü olduğuna dair izlenimim yok. Tam tersine, azalan AB ilgisi son dönemde yeniden artıyor. Dolayısıyla, Amerika’nın temel endişesinin Avrasyacılık olduğunu düşünmüyorum. Ancak son dönemlerde Türkiye’nin dış politikasını yönlendiren temel kavramların ne olduğuna dair bir belirsizlik hasıl oldu. Benim bildiğim, Amerika, Türkiye’yi Atlantik Camiası içinde, Avrupa ayağında yer alan bir ülke olarak düşünüyor. Eğer bu ziyarete bir anlam yüklenecekse, o da Türkiye’nin Atlantik Camiasının ayrılmaz bir parçası olduğunun teyidi olabilir.
Avrasyacılığın etkin olmadığını söylüyorsunuz, ancak Ergenekon soruşturması devlet içinde bazı güçlerin bunun gerçekleştirilmesi için uğraştıklarını gösteriyor...
Ergenekon’da, bazı kişilerin, seçimle iş başına gelmiş iktidarın yerine kendi iradelerini hakim kılacak iç politika mücadelesi içine girdikleri görülüyor. Ergenekon, bir dış politika mücadelesi olmamakla birlikte, Ergenekoncuların demokratik olmayan ülkelerle işbirliğini arzulamaları ve böylece aleyhlerine işleyen demoratikleşme sürecini yavaşlatabileceklerini düşünmeleri, şaşılacak bir durum değildir.
Ermenistan’la Türkiye arasında bir kriz çıkması Amerika’ya zarar verir mi?
Böyle bir krizin çıkması mümkün değil. Zaten Ermenistan’la sınırımız kapalı. Kriz, ancak Ermenilerin yerleştiği Batılı ülkelerle çıkabilir. Ermenistan’la ilişkilerde Türkiye’yi tatmin edecek gelişmeler olmamasına rağmen, Amerika, Türkiye’nin anlayışlı davranması konusunda ısrar ederse, önemli rahatsızlıklar ortaya çıkabilir.
Amerika’nın, Türkiye’yi Atlantik Camiası içinde Avrupa Topluluğu’na ait bir ülke olarak düşündüğünü söylediniz. Peki, Amerika Türkiye’nin AB müzakerelerinde önemli bir sorun teşkil eden Kıbrıs konusunda ne yapabilir?
Sizin de dikkatinizi çekmiş olmalı ki, Yunan Dışişleri Bakanı ABD’ye, “Eğer siz iki devletli bir formülü destekleyecek olursanız, biz de Türkiye’nin AB üyeliğini veto ederiz” şeklinde bir haber göndermiş. Böyle bir beyana ihtiyaç duyulması, görüşmelerde, bu konunun ele alınacağı ihtimalini güçlendiriyor. Veya Amerika’nın Türkiye ziyareti sırasında Kıbrıs konusunda bir jest yapma ihtimalini gündeme getiriyor. Benim görüşüm, Amerika’nın Kıbrıs konusunda yapabileceği pek birşey yok. Annan Planı’nın esasını korumak kaydıyla, Amerika’nın, BM’nin öncülüğünde geliştirilecek bir çözüm planını desteklemesi Türkiye için tatmin edici olacaktır.
İsrail’in, Amerika’nın önemli bir müttefiki olduğunu biliyoruz. Başbakan’ın Davos çıkışından sonra, Türkiye ile İsrail arasında bir serinlik olduğu görülüyor. Obama’nın ziyaretinde İsrail-Türkiye ilişkileri de konuşulacak mıdır?
İsrail’le Türkiye arasındaki ilişki, Amerika-Türkiye ilişkisi değildir. İkisi de farklı ülkelerle olan diplomatik ilişkilerdir. Dünyada, Amerika diye bir ülke olmasa dahi, muhtemeldir ki, Türkiye İsrail’le ilişki kurardı. Zannediyorum, Arap-İsrail barışının sağlanması noktasında görüşmeler olacaktır. Birleşik Devletlerin Türkiye-İsrail arasındaki serinlik konusunda telkinlerde bulunacağını zannetmiyorum, ama işbirliğinin devam etmesi konusunda temennileri olabilir.
Amerika, Türkiye’nin Ortadoğu’daki konumunu nasıl düşünüyor?
Geçmişte birçok iddia ortaya atılmıştı. Amerika, Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde Türkiye’yi ılımlı İslâm ülkesi olarak, modernleşmenin modeli ve itici gücü şeklinde sunmak istiyordu. BOP, Amerika’nın dünyayı yeniden şekillendirme gücünü abartan, gerçeklerle ilişkisi güçlü olmayan, itinayla hazırlanmamış bir projeydi. Daha Bush yönetimdeyken iflâs etti. İzlediğim kadarıyla ve Obama yönetiminin ifadelerine bakıldığında, BOP düşüncesi yok. Verilen mesajlar, Türkiye’nin AB’nin bir parçası olarak görüldüğü, ılımlı İslâm ülkesi değil, nüfusu Müslüman olan laik-demokratik bir cumhuriyet olduğu yönündedir. Ilımlı İslâm çağrıştırmalarının yeni yönetim tarafından terk edildiğini düşünüyorum.
Bu bağlamda Amerika, Türkiye’nin AB üyeliği
konusunda daha aktif rol üstlenecek denilebilir mi?
Esas itibariyle, AB’ye kimin üye olacağına dair Amerikan açıklamaları, Avrupa’da fazla memnuniyet uyandırmıyor. Amerika, Türkiye’yi destekleme konusunda zaten değişiklikler yapmıştı, daha sessiz bir politika uygulamaya başlamıştı. Şu sıralarda, zaten Avrupa’nın geçirdiği bunalımın, hızlı genişlemenin yarattığı hazımsızlıktan kaynaklandığı tartışmaları yeni yeni unutulmaya başlandı. AB yeniden genişleme tartışmalarına girerken bu genişlemede hangi ülkelerin yer alacağına dair müzakereleri yeniden gündeme dönecektir. Tam bu noktada, Amerika kapalı kapılar arkasında Türkiye’nin, Avrupa’nın güvenliği açısından çok önemli olduğunu vurgulayacaktır. Enerji hatlarının Türkiye’den geçmesinin Batı için daha güvenlikli olacağı gerçeğini hatırlatacaktır. Avrupa, şiddetli bir iktisadî bunalım yaşarken, gelişmekte olan büyük bir ülkeyi kendi bünyesine katmak isteyeceği ihtimali de yükselmiştir. Bu çerçeveden bakıldığında, Avrupa’nın Türkiye’ye bakış açısında bir yumaşama olacağı kanaatindeyim. Türkiye’nin üzerine düşen demokratik adımları hızla atması gerekmektedir.
Askerin Türkiye siyaseti üzerindeki etkisi açıktır. Peki, Çuval Hadisesinden sonra Amerika-TSK ilişkilerindeki gerilim Obama ziyaretinden sonra giderilmiş olacak mıdır?
Askerin görüş bildirmesi, dünyanın her yerinde olabilecek bir durumdur, ancak önemli olan seçilmiş iktidarların inisiyatifi elinde bulundurmasıdır. Çuval meselesinde bizim bilmediğimiz çok boyutlu bir durumun var olduğu kanısındayım. Bu vahim hatanın hafızalarda yer etmesi kolaydır, ancak silinmesi zordur. İki tarafın da geçmişin tatsız olayı üzerinden ilânihaye geleceği gölgelemekte ısrar edeceğini düşünmüyorum.
Eski Başkan Bush’la yönetimdeyken televizyon röportajı gerçekleştirdiniz. Aranızda özel bir şey geçti mi?
Hayır. Amerikan başkanlarının programları çok sıkıdır. Bana on dakika ayrılmıştı. Bush’a beni tanıttılar. Oberlin Kolejinde okuduğumu söylediler. “Güzel bir okul, bana vakit ayırdığınız için teşekkür ederim” dedi ben de “Ben teşekkür ederim” dedim. Siz başkanla başbaşa kalmıyorsunuz ki. Mülâkatın biteceğini bile işaret ediyorlar. Görüşmemiz bittikten sonra danışmanları bir sonraki programı için alıp götürdüler.
Bush’tan sonra Obama’nın başkan olması
Amerika’da neyi değiştirecek?
Dış politika açısından Obama politikalarını müttefikleriyle konuşarak şekillendirme ve yürütme yolunu seçmiş gibi görünüyor. Şiddet ve zor kullanmaktan kaçınacağına dair analizler var. Bir de entelektüel olarak çok daha donanımlı izlenimi veriyor. Belki üslûp açısından Clinton dönemindeki bir Amerikan yönetimine doğru gidiyoruz.
Sizinle yapılan bir röportajın başlığında, Amerikan yönetiminin değişmesiyle ilgili, “Beyaz Saray’ın IQ’su yükselecek” başlığı çıkarılmış, böyle mi düşünüyorsunuz?
O cümleyi ben kurmadım. Benim üslûbum değil...
Entelektüel düzey olarak Obama’yı daha iyi
bulduğunuzu söylediniz ama?
Düzey demedim, donanım dedim. (Gülüyoruz)
Bush’un yönlendirmeye açık bir başkan olduğu anlamına gelir mi bu?
Obama sorunlarla ilgili çok boyutlu, daha etkin sentezler yapabilir.
Bush yapamadı mı?
Mukayeseli konuştuğumuzu anlamak lâzım. (Tekrar gülüyoruz)
|