Benim gazetem, hayatımın gündemini belirliyor
Sizi tanıyabilir miyiz?
Salih Oral. 1945 doğumluyum. 1 yaşında iken Tekirdağ’dan İzmit’e gelmişiz. O zamanın İzmit’inde yerleşim genellikle yüksek kısımlarda olduğundan, biz de yüksek yerlerde oturuyorduk. İlkokul ve daha sonrasında sanat okuluna gittim. O zamanlar iş bulmak da kolay olduğundan ve mesleğimiz gereği askere gidene kadar 2-2.5 sene Petrol Ofisinde çalıştım. Askere gittim. Askerlik dönüşü 6 ay kadar Rabak Fabrikasının kuruluşunda çalıştım. Sonra o zaman ki en iyi fabrikalardan olan İpraş’a (şu anda ismiTüpraş olmuştur) imtihanla girdim. İpraş’a alınan, ücretler yüksek olduğundan çalışanlarda da farklı bir davranış biçimleri gözleniyordu.
1960’lı yıllarda namaz kılıyordum, ama tam anlamıyla, lâyıkıyla bu görevimizi yerine getiremiyorduk. İpraş’a girdikten 2 ay sonra namaza kesin olarak başlamayı kararlaştırdım ve başladım. Etrafımızdakiler bendeki bu değişikliği garip karşıladılar. Vazgeçirmeye çalıştılar. Daha sonra ‘Bir hevestir yakında bırakır’ düşüncesiyle peşimi bıraktılar. Bu arada çok kitap okumaya başladım. Günlük okumalarım 3-5 saat olabiliyordu. Açıkçası bir arayış içindeydim. Kitaba doyamıyordum. İçimde bir boşluk vardı, aradığımı bulamıyorum diye. Ailemdeki büyükler de benim bu halimi reddeder vaziyette beni vazgeçirmeye çalışıyorlardı. Bu şekildeki okumalarım bir yandan devam ederken bu arada da evlendim.
Peki bu arada araştırmalar esnasında Risâle-i
Nurları nasıl tanıdınız?
Şu anda beraber olduğumuz Şevki Demirtaş Abimiz vasıtasıyla tanıdım. Bir gün SEKA Camiinde namazda iken o da beni gözüne kestirmiş olacak ki, yanıma yaklaştı ve daha çıkalı birkaç gün olan Yeni Asya gazetesi verdi. O zaman ben Tercüman gazetesi okuyordum, ama yine de bir arayış içindeyim.
Şevki Abi, ‘Bu gazeteyi de alıp bir okur musun?’ dedi. Baktım Yeni Asya’nın dine bakışı farklı. Arayışlarımdaki eksiklikleri sanki dolduruyormuş gibi geldi bana. Şaşılacak bir şekilde, yıllardır takip ettiğim Tercüman’ı bıraktım, Yeni Asya’yı okumaya başladım. Bu olaylar 1970’in Mart ayı başlarında oluyor, o günden beri 1 gün bile Yeni Asya’yı bırakmadım. 3-4 senelik gazeteleri biriktirmiştim. O senelerde bir taşınma meselesi olunca gazetelerinde taşınması gündeme gelince bayağı bir zorluk çektik. Gazeteden sonra Şevki Abi (Allah ondan razı olsun) bana ilk önce Gençlik Rehberi’ni, Tabiat Risâlesi’ni ve devamını vermeye başladı. Böylece Risâle-i Nurları da tanımaya başladım.
Okurken bakıyorum lisanının ağırlığından anlamıyorum gibi geliyor, ama bir hakikat olduğunu da idrak edip aldığım hisseleri düşünmeye başladım. Okuduklarımı anlar gibi oluyor fakat ifade edemediğimi fark ettim. Bu arada Şevki Abiye ‘Abi, ben Üstad’ın hayatını anlatan bir eser istiyorum’ dedim. Peki, dedi. Ama biraz beklemen gerekecek, hemen herkese bu kitaplar verilmiyor. Ben bir sorayım veririm dedi. Birkaç ay sonra bana Tarihçe-i Hayat’ı getirdi. Okumaya başlayınca, ‘Tamam,’ dedim. ‘İçimdeki boşluğu işte bu eser dolduruyor, benim aradığım demek ki buymuş’ dedim. Şevki Abiden bu sefer bütün kitapları istedim. 2-3 ayda bir tanesini getirip Külliyatı tamamlayıp baştan sona bir kere okudum. Arada da sohbetlere gidiyordum ama, risâleleri tek başıma bir kere okudum diyebilirim.
Sohbetlere o zamanlar 6-8 kişi geliyordu. Oradaki ortamı görünce ve ders yapılma tarzını görünce bunların risâledeki hakikatlerin bu şekilde daha anlaşılabileceğini düşündüm. Böylece derslere de büyük bir iştiyakla devam ediyorduk. Şu anda da Yeni Asya bürosunu işletiyorum.
Yeni Asya’yı en iyi nasıl tarif edersiniz?
Önce bir hissiyatımı söyleyeceğim, belki bunun içinden o tarif çıkar. Sabaha çıkıp, namazımı kılıp, kahvaltımı yaptıktan sonra ilk düşüncem, gazetemi alıp okumak. Acaba bugün ne yazıyor? Yani, benim gazetem açıkçası, hayatımın gündemini belirliyor. Böylece gazetem benim o gün nasıl davranmam gerektiğini gösteren yol göstericim oluyor. Bilmem sorunuzun cevabını aldınız mı?
Yeni Asya’nın size ve ailenize kazandırdıkları
nelerdir?
Zaten en mühim mesele bu soruda düğümleniyor. Yeni Asya’nın evimize girmesi benim ve ailemin İnşallah kurtuluşumuza sebep olacağına alâmet olarak görüyorum. İlk zamanlar benim kendi ailemin fertleri tarafından yadırgansa da, daha sonra bu gazetenin çok yüksek hakikatlerden bahsettiğini anladılar ve tebrik etmeye başladılar. Anne ve babam 80’li yaşlarında Yeni Asya’yı ellerinden eksik etmiyorlardı. Yani ikisi de gayet iyi bir okuyucuydu. Tabiî diğer insanlar nazarında, buna uygun (Yeni Asya’nın fikirleri istikametinde) konuşmalar yapmaları tuhaf geliyordu ve kendilerini dinlettiriyorlardı. Bu fikirlerini nereden aldıklarına akıl sır erdiremiyorlardı. Bu yaştaki insanların bu şekilde gündemi takip ettiklerini ve farklı fikirler söylemeleri diğer insanları hayrete sevk ediyordu.
Yeni Asya ile ilgili bir hatıranızı anlatır mısınız?
1975 yılında, İpraş’ta da o günün durumlarına göre işçiler de siyasî yönden ikiye ayrılmış vaziyetteydi. Biz Yeni Asya’dan ve Risâle-i Nurlardan beslendiğimiz için, manevî duygularımız çok kuvvetliydi. O günkü duruma ve olaylara göre Türkiye’nin iyi yöne girmediğini hissediyorduk. Tehlikenin büyüklüğünü ve nereden kaynaklandığını da biliyorduk. Çalışanlar sağ–sol ayrıldıkları gibi diğer fraksiyonlar da ayrılmaya ve olaylar çıkarmaya başladılar ve bu arada fabrikayı durdurdular. Biz sağ tarafta olan işçi arkadaşlarla birlik olup bu olaylara engel olmaya çalışıyorduk. Fabrikanın durmasına engel olamadık. Kilit noktalarını işgal ettiler. Bütün bu olayların nasıl olduğunu, nasıl geliştiğini bizzat İstanbul’a Yeni Asya’ya giderek anlattım. Anlattıklarımın gazetede tefrika edilmesi beni çok memnun etmişti. Basının büyük bölümünde hep yanlı haberler çıktığından, bütün Türkiye gazetemiz Yeni Asya vasıtasıyla olayları birinci ağızdan öğrenmiş oldu. Bunun da benim vesilemle olması beni mutlu etmişti.
Hayatınızda Yeni Asya ve Risâle-i Nurlar
olmasaydı nasıl bir hayatınız olurdu?
Hayatımda Yeni Asya ve Risâle-i Nurlar olmasaydı arayışlarım ve araştırmalarım sürecekti. Siyasî yönden ve cemiyetteki hareketlerim açısından hep kararsızlık içinde olacaktım büyük ihtimalle. Benim Yeni Asya’yı tanımam bu kararsızlıkları ortadan kaldırmıştır. Yeni Asya’yı tanıdığım için ne kadar şükretsem azdır. Benim Yeni Asya’yı tanımamam demek, kendimi adeta meçhule atmam demektir.
|