Risâle-i Nur ve Yeni Asya vasıtasıyla İslâmiyeti şuurlu bir şekilde yaşayabiliyoruz
Kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Şevki Demirtaş. 1939 yılında Sinop/Ayancık’a bağlı bir köyde doğmuşum. 9-10 yaşlarında babamla birlikte İzmit’te geldik. 1952 yılında İzmit Necati Bey İlkokulundan mezun oldum.
Risâle-i Nurları ne zaman ve nasıl tanıdınız?
Risâle-i Nurları ve Üstad Said Nursî’yi gazetelerden duyuyorduk, ama mahiyetinden herhangi bir malûmatımız, bilgimiz yoktu. 1960’lı yıllarda askerliğim ve Hollanda’ya gitmem, bu konulardan beni daha da uzaklaştırdı. Hollanda’da iken o zamanlar arkadaş olduğumuz rahmetli Fahrettin Uçkun, bana risâlelerden vecizeler olan kartpostallar gönderirdi. 1967’de Hollanda’dan döndüm ve rahmetli Fahrettin Uçkun vasıtasıyla risâlelerle tanıştım, Allah’a şükür.
Yeni Asya’yı nasıl ve ne zaman tanıdınız?
İlk çıktığı günden itibaren almaya başladım ve halen bir tiryakisi ve müdakkik bir okuyucusu olarak devam ediyorum.
Yeni Asya’yı tanıdıktan sonra sizde ve aile
hayatınızda nasıl bir farklılık oluştu?
Çok şey değişti. Dini, imanı, dik duruş gibi vasıfları fazla önemsemezdik. Bu tür davranışlarımız ve vasıflarımız ortaya çıkmaya başladı. Farklı bir şahsiyet kazandırdı. Öyle bir şahsiyet ki; sonu yok! Neticede, Yeni Asya ve özellikle Risâle-i Nurların bize kazandırdıkları tartışılmaz.
Yeni Asya’yı anlatan en belirgin özellik, sizce
nedir?
Üstad’dan aldığı, beslendiği fikirlerle hiç susmadan, şaşırmadan yoluna devam etmesi.
Yeni Asya okuyucusu olmanız dolayısıyla
başınızdan geçen bir olayı anlatır mısınız?
İzmit’te gazete bürosu bir ara bir pasaj içindeydi. Görevli olarak Turan Arslantürk vardı. Bir gün, rahmetli F. Uçkun’la büroya gittik. Büroda otururken 3-4 genç geldi. Duruş ve bakışlarından kötü niyetle geldikleri anlaşılıyordu. Biz de, ona göre vaziyet aldık. Bu arada enteresandır; gençlerden birisi bizim mahalleden komşumuz olan, şu anda bazı TV programlarına çıkan Kerem Çamurcu idi. Komşu olmamız dolayısıyla o günkü olabilecek tatsız olay başlamadan bitmişti. O gençlerin o zamanki fikriyatı İran’daki idareyi benimsemiş göründükleriydi.
Hayatınızda Yeni Asya olmasaydı neler değişirdi?
Böyle istikametli bir hayatımız olmazdı. (Şimdi düşünüyorum da, Hollanda’daki o imkânlarla Risâleleri tanımış olsaydım çok daha farklı hizmet çeşidi olabilirdi.) Hem sosyal hem de dinî hayatımızı düzene soktu. Böylece Yeni Asya ve Risâle-i Nur vasıtasıyla İslâmiyeti şuurlu bir şekilde yaşayabiliyoruz.
|