‘Zamanın ruhu’nu yakalamak için
Başkan Obama geldi gitti. Güzel, verimli, dolu dolu bir ziyaret yaptı. Türkiye’yi dünya medyasının manşetlerine taşıdı. Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir sayfa açtı.
Bir de şu söylenebilir:
Başkan Obama, Türkiye için genel hatlarıyla bir yol haritası da çizdi. Bu haritaya zamanın ruhu (zeitgeist) denebilir.
Şimdi soru ve sorunumuz bu.
Zamanın ruhu yakalanabilecek mi?
Başkan Obama, Ankara ve İstanbul konuşmalarında ‘zamanın ruhu’nu çok yalın bir dille anlattı.
Demokrasi, hukukun üstünlüğü...
Laiklik ve demokrasi...
Farklılıklara saygı...
Herkesin kendisi olabilmesi...
Değişim, değişebilmek...
Etnik ve dini azınlıkların bir bütünün özgür parçalarını oluşturması...
İnanç özgürlüğü...
İfade özgürlüğü...
Geçmişin tutsağı olmamak...
Ama geçmişle yüzleşmek...
Geçmişle barışabilmek...
Ve geleceğe odaklanmak...
Daha fazla barış...
Daha fazla refah...
İşte bütün bu konu başlıkları, Türkiye açısından ‘zamanın ruhu’nu ya da Frenkçe deyişle ‘zeitgeist’ın çerçevesini çiziyor.
Yakalayabilecek miyiz?
Türkiye’nin güncelliğini hiç yitirmeyen soru ve sorunu burada düğümleniyor.
Çözebilecek miyiz bu düğümü?
Çözmek zorundayız.
‘Zamanın ruhu’nu yakalamak için demokrasi ve hukuk yolunda reformcu atılımlara ihtiyacımız var.
Dini ve etnik farklılıkların ülkemizde çatışma ve düşmanlığa yol açmasını önlemek için yasa ve zihniyet değişimleri şart. “Ya sev ya terk et!” kafasıyla zamanın ruhu yakalanamaz çünkü...
‘Zamanın ruhu’nu yakalamak için bu ülkede ‘Kürt sorunu’nu demokratik çözüm rayına oturtmamız lazım. PKK’yı dağdan indirecek, dağın yolunu kesecek düzenlemeler yapmamız gerekiyor.
Irak Kürtleri’yle Türkiye ilişkilerinin geliştirilmesi de bu ülkede barış ve demokrasiyi ilgilendiren bir konu.
Ermeni meselesi ve Ermenistan’la ilişkilerin normalleşmesi için geçmişin ve önyargıların tutsağı olmadan(...) yol almaktan başka çaremiz yok, eğer ‘zamanın ruhu’nu yakalamak istiyorsak...
Yine bunun için dini azınlıklarımızın sorunlarını, dertlerini bir an önce hukukun ve insan haklarının çerçevesinde çözerken, Heybeliada Ruhban Okulu’nu da açmamız şart.
AB yolunu ilgilendiren reformcu adımları atarken, elbette Kıbrıs’ta çözüm konusunu ciddi biçimde gündeme almak zorundayız.
Aş ve iş sorununu çözmek, zamanın ruhu içinde yer alan bir başka öncelikli konu. Bunun için de ekonomide IMF ve reformlar çoktandır bizi bekliyor.
Sözü uzatmak yersiz.
Türkiye 2003, 2004, 2005, 2006 yıllarında ‘zamanın ruhu’nu yakalama yolunda mesafe kat etmişti.
Bu sayede bir yandan Türkiye’nin demokratikleşme yelpazesi genişlemiş, öte yandan AB ile üyelik müzakereleri başlarken, aş ve iş sorunu hafiflemeye, Türkiye büyüyüp zenginleşmeye başlamıştı.
Bu süreç sonra durdu.
Üstüne bir de küresel kriz geldi.
Kaç yıldır yerimizde sayıyoruz.
Yeniden yola çıkılacak mı?
Zeitgeist yakalanacak mı?
Soru ve sorunumuz bu.
Türkiye bu sorunu çözebilir. Daha fazla demokrasi, daha fazla refah ve barış hayal değil bizim için de.
Yeter ki o siyasal kararlılık gösterilebilsin, yeter ki iktidar gibi muhalefet de bu tarihi çabaya el verebilsin.
Milliyet, 9 Nisan 2009
|