Çocuklarım, Yeni Asya sayesinde çizgilerini muhafaza ettiler
Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
1958 yılında Diyarbakır’ın Çermik ilçesinde doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Çermik’te, İmam Hatip Lisesini Diyarbakır’a bitirdim. Bu arada Açık Öğretim'de Sosyal Bilimleri okudum. 2005'de emekli olduktan sonra Mersin’e yerleştim. Şimdi ise, arkadaşlarımızın kararıyla iki yıldır Yeni Asya Mersin Temsilciliği Bürosunda elimden geldiğince neşriyat hizmetinin bir ucundan tutmaya çalışıyorum.
Yeni Asya’yı nerede ve ne zaman tanıdınız?
1970 yıllarında ilkokul beşinci sınıfta okurken öğretmenim Bahattin Çelenk’in beni Ali Akgündüz ve İbrahim Güneş’in görev yaptığı, adeta bir 'medrese' havasının hakim olduğu Hanbaşı Camiine yönlendirmesiyle tanıdım. O zamanlar, o iki hoca efendinin 200 talebesi vardı. Kabiliyetli olanları dershaneye yönlendiriyorlardı. Orada ilk defa Risâle-i Nur’dan ”Din hayatın hayatı, hem nuru, hem esası” diye devam eden vecizeyi ezberledim. Bu benim hayatımın dönüm noktası olmuştu. Orada diğer talebelerle birlikte Kur’ân'ın lâfzı yanında onlarca vecizeyi de ezberliyorduk. İkindi namazlarına müteakip dersler yapılır akabinde muhakkak gazeteden de bir makale okunurdu. Ve ben o gün bugündür Yeni Asya’ma bağlandım. Gazetemi alır, okur ve okuturum.
Yeni Asya’nın size ve ailenize kazandırdığı en
önemli kazanımlar neler olmuştur?
Ben kendim görev yaptığım 25 yıl boyunca camilerde okuduğum hutbeleri ve yaptığım vaazları hep Yeni Asya’dan istifade ederek hazırladım. Her vaazımda, kürsüye Risâle-i Nur’ları koyarak konuştum. Ben değil “Asrın imamı anlatıyor" derdim. Allah’a çok şükür hiçbir zarar da görmedim. Yeni Asya sayesinde çocuklarım demokrat çizgisini muhafaza ettiler. Geçenlerde büyük oğlum: “Baba beni de abone defterine yaz. İş yerimde masamda Yeni Asya dursun, yanıma gelenler benim fikrimi, zikrimi bilsinler, beni rahatsız etmesinler” deyince, ne kadar sevindiğimi anlatmam mümkün değil.
Yeni Asya ile ilgili yaşadığınız bir hatırayı bizimle paylaşır mısınız?
Anlatacak bir çok hatıralar var, çünkü on beş yıl Yeni Asya’nın elden dağıtımını yaptım. 1976-78 yıllarında, her yerde olduğu gibi, Diyarbakır’da da her gün insanlar öldürülüyor, okullarda anarşistler terör estiriyordu.
Bir gün gazetemi cebime koymuş durakta otobüs bekliyorum. Yanıma yaklaşan beş kişi cebimdeki gazeteyi çekip aldı ve ”Bu faşist gazeteyi niye okuyorsun?“ dedi. O zamanlar kendilerinden olmayanları faşist olarak görürlerdi. Hepsi silâhlı kişilerdi. Gazetemi oracıkta yırttılar. Beni de tartaklayarak gelen otobüse binmeme engel olmaya çalıştılar. Ancak Rabbimin inayetiyle ellerinden kurtulup kendimi otobüsün içine attım.
İkinci bir hatıra olarak: Bir dönem hiçbir gazete Diyarbakır’a bir yıl kadar sokulmadı. Sadece Yeni Asya ve Zaman gazetesi geliyordu, onlar da gizlice ve elden dağıtılıyordu. Diyarbakır’da büroya o zaman Abdullah Haksever Ağabey bakıyordu. Bizim Çermik'in gazetelerini kamuflaj yaparak, aynı zamanda amcamın oğlu olan otobüs şoförü ile gönderir, o da bana teslim ederdi. Ben de dağıtımı yapardım. Bir gün, bana gazeteyi tanıtan eski ağabeylerden biri: ”Cuma sen daha bu gazeteyi mi okuyorsun?” dedi. Ben de ona şu karşılığı verdim: Eğer bu gazeteyi okumak günah ise, bunun günahı sizindir. Çünkü beni bu gazeteye siz alıştırdınız."
Son olarak, daha nice 40 yıllara diyorum.
|