"Gerçekten" haber verir 17 Nisan 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Ahmet ÖZDEMİR

O’nun (asm) gelişiyle dünya nura gark oldu



Her gün sabah güneş doğuyordu, dünyayı aydınlatmak için.

Kalbler kapkaranlıktı…

Kalbleri aydınlatacak manevî güneş, asırlar oldu doğmamıştı.

İnsanlık kurtuluş yolunu arıyordu…

Rehber kabul ettiği rehberleri, yolunu şaşırmıştı…

Babalar kızlarını diri diri toprağa gömecek kadar vahşileşmişti.

İnsanlar vahşileşmiş, cehalet ve dalâlet bataklığında boğulmaya yüz tutmuşlardı. İnsanlar birbirlerini yemekte aslanları, sırtlanları bile geçmişti.

Zalimin zulüm kamçısı altında mazlûm inim inim inliyordu. Zulümlerin çeşitlerini saymaya zamanımız da yok, yerimiz de.

Dünyayı manevî bir karanlık kaplamıştı. Zifiri bir karanlıktı, göz gözü görmeyecek kadar.

Varlıklar, insanlığın işlediği zulüm ve vahşetten mâteme bürünmüştü. Gözyaşları kurumuş, artık kalbler ve ruhlar ağlıyordu. Kalblerin ve ruhların üzüntülerine dünyalar da ortak olmuştu. Dünya bir mâtemhâne olmuştu adeta.

İnsanlık dünyaya gönderiliş gayesinden; “Allah’ı tanımak ve ibadet etmek”ten uzaklaşmıştı.

“Tevhid” inancından mahrum olan insanlık adeta küfür ve şirk derelerinde at koşturuyordu. Gönüllere, kalblere “iman nuru” yerine, sayısız putlar dolmuştu.

İnsanlık hakikî sahibini arıyordu…

Kâinatı yoktan var eden, varlığından haberdar eden Zat elbette bunlara bir çare bulacaktı. Çünkü O sonsuz merhamet sahibiydi. Küfür devam etse de zulüm devam edemezdi.

O, yolunu şaşıran insanlığa bir rehber göndermeyi ihmal etmeyecektir. Belki mehil veriyordu.

Kararan gecelerin nurlu sabahı yakındı elbette.

Nurlu sabahlar güzel günlerin müjdecisiydi.

İşte, insanlığın asırlardır beklediği o zât geliyordu. Zira O’nun (asm) ismi göklerde Ahmed, yerde Muhammed’di. Âlemler onun yüzü suyu hürmetine yaratılmıştı.

O geliyor, O…

O, Allah’ın son peygamberi ve bütün insanlığın peygamberi olacaktı.

O, beraberinde getirdiği nur ile dünyanın manevî şeklini değiştirecek eşsiz insandı.

O, cinlere ve insanlara ebedî mutluluğun yollarını gösterecekti.

O, gönüllerin efendisi, kalblerin sevgilisi, akılların öğretmeni, nefislerin terbiyecisi ve ruhların sultanı Hz. Muhammed Mustafa (a.s.m.) idi.

Âlemler hürmet ve heyecan içinde efendisini beklemekteydi. Her varlık kendine mahsus dilleriyle, hâl ve hareketleriyle bu eşsiz insana “Hoş geldin! Safa geldin!” demek üzere sevinç ve neşe içinde hazır bekliyordu.

O’nunla dünya tarihinde yeni ve bembeyaz bir sayfa açılıyordu…

Dünya Fil Yılını yaşıyordu.

Meşhur Fil olayından 52 gün sonra…

Aylardan 12 Rebiülevvel…

Milâdî takvimler 571 yılını gösterirken…

20 Nisan…

Günlerden Pazartesi gecesi…

Sabaha karşı, seher vakti, Mekke’nin doğusunda bulunan “Hâşimoğulları Mahallesi”nde, babasından kendisine mirâs kalan evde…

Bu mütevazî ev ve eşsiz vakitte muazzam bir olay gerçekleşti: Kâinatın Efendisi Hz. Muhammed Mustafa (a.s.m.) dünyaya teşrif etti.

Bununla birlikte âlem, asırların elemini unutarak sevinçlere gark oldu. Karanlıklar yırtıldı, her yer nurla doldu.

Kâinat sevincinden adeta Süleyman Çelebi gibi:

“Âmine Hatun Muhammed annesi

Ol sadeften doğdu ol dürdanesi

Çünkü Abdullah’tan oldu hâmile,

Vakt erişti hefte vü eyyam ile.

Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn,

Çok alâmetler belirdi gelmedin.

……………………..

Bu gece şadan olur erbab-ı dil,

Bu geceye can verir ashab-ı dil.

Rahmeten lilâlemindir Mustafa,

Hem şefiu’l-müznibindir Mustafa.

Vasfını bu resme tertip ettiler,

Ol mübarek nuru tergib ettiler.

……………

Geldi bir ak kuş kanadıyla revan,

Arkamı sıvadı kuvvetli heman.

Doğdu ol saatte, ol Sultan-ı Dîn

Nura gark oldu semâvât u zemîn.”

diye haykırıyordu.

İbn-i Abbas der ki:

“Peygamber (a.s.m.) Pazartesi günü doğdu. Pazartesi günü peygamber oldu. Pazartesi günü vefat etti. Mekke’den Medine’ye hicret için Pazartesi günü çıktı. Medine’ye Pazartesi günü geldi. Hacerü’l-Esved’i Pazartesi günü kaldırdı.”1

Peygamber Efendimiz’in (a.s.m.) annesi Âmine, amcası Vüheyb’in evinde doğum yaptı. Doğduğu yerde bugün bir kütüphane bulunmaktadır. Bugün hacılardan birçoğu Resul-i Ekrem’in (a.s.m.) doğumuna şahitlik eden bu evi ziyaret ederler.

Kutlu doğum olayı daha sonra İslâm tarihinde “Mevlid” olarak yâd edilecek, bu gece kandiller zincirine takılacak ve “Mevlid Kandili” olarak ihya edilecektir. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) hayatını ele alan manzum eserlere de “mevlid” adı verilecektir.

Buradan hareketle Müslümanlar bu manzumeleri okumak veya okutmak suretiyle, başta Peygamber Efendimiz (a.s.m.) olmak üzere okunan mevlidin sevabını âhirete göç etmiş yakınlarına hediye edeceklerdir.

Üstad Said Nursî Mevlid-i Nebevî ve yazarı için, “gayet nâfi ve güzel âdettir ve müstahsen bir âdet-i İslâmiyedir. Belki hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyenin gayet lâtîf ve parlak ve tatlı bir medar-ı sohbetidir. Belki, hakaik-i imaniyenin ihtarı için en hoş ve şirin bir derstir. Belki, imanın envârını ve muhabbetullah ve aşk-ı Nebevîyi göstermeye ve tahrike en müheyyiç ve müessir bir vasıtadır. Cenâb-ı Hak bu âdeti ebede kadar devam ettirsin. Ve Süleyman Efendi gibi Mevlid yazanlara Cenâb-ı Hak rahmet etsin, yerlerini Cennetü’l-Firdevs yapsın. Âmin.”2 der.

Dipnotlar:

1- Köksal, Hz. Muhammed (a.s.m.) ve İslâmiyet, s. 48

2- Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, s. 517.

17.04.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (24.03.2009) - BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ'NİN VASİYETİ

  (25.02.2009) - “Kırk”ların hikmetine bir kırk daha eklendi

  (05.02.2009) - “Kırklar”ın hikmeti -2

  (04.02.2009) - “Kırklar”ın hikmeti -1

  (01.02.2009) - İstanbul seyahatinden notlar

  (20.01.2009) - “Aklen Hulusi, kalben Sabri, vicdânen Hüsrev hükmünde olan Refet Bey”

  (01.01.2009) - Risâle-i Nurlar usandırmaz

  (26.12.2008) - Şeair-i İslâmiye toplumsal şuurdur

  (30.11.2008) - İslâm’ın sembolleri ve biz

  (18.11.2008) - Hac: Müslümanların kongresi

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır

Kurumsal Linkler:
Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl

Reklam Linkleri:
Risale Yorum- Risale Çocuk- Oktay Usta - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Ahmet Maranki- Cevşen - Yeni Asya Barla - Makdis