Evimizdeki besinleri toplasak kaç günlük yemek çıkar dersiniz? Belki bir çoğumuzun evinde en azından bir ay yetecek kadar gıda vardır. Allah Resûlü’nün (asm) evinde üç gün peşpeşe ocak yanmadığını, bazan birkaç hurma veya suyla karınlarını doyurduklarını biliyoruz. İstese Mekke’nin dağları, vadileri altın olarak peşinden gelebilecek Allah’ın en sevgili bir kulu, gün oluyor karnını doyurabilecek bir kaç lokma yiyecek bile bulamıyor.
Ama aslâ şikâyet etmiyor; daima şükür ve hamd hâlinde.
Ya biz? İstiklâl Savaşında yiyecek ekmek bulamayıp ot yemeye talim eden bir neslin torunları olarak onca bolluk içinde bulunduğumuz halde hâlimize şükretmesini biliyor muyuz?
Oysa biz kimbilir ne kadar zenginiz! Peygamberimizin (asm) bir günlük yiyeceği bulunan bir kimsenin zenginliğini anlatırken şöyle bir örnek veriyor: “Bir kimse Müslüman, sağlığı yerinde, emniyet içinde ve bir günlük de yiyeceği olduğu halde sabahlarsa sanki ona bütün dünya verilmiş gibidir”1 buyuruyorlar.
Nimetin kadrini tam bilmek için de hakkını vermek gerekir. Hakkı her şeyden önce Nimeti Vereni düşünüp şükretmektir. Başta Besmele çekmek, sonunda Elhamdülillah demek ve o nimeti yerken de Cenâb-ı Hakk’ın bir hediyesi, ikramı ve mû'cizesi olduğunu düşünmektir.
Yerken, içerken bir kısım esaslara da dikkat etmek nimetin hakkını vermeye girer. “Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz; çünkü Allah israf edenleri sevmez” 2 emri gereğince aslâ israfa girmemek gerekir. “Vücudunun senin üzerinde hakkı vardır”3 buyuran Allah Resûlü (asm) insanoğlunun karnından daha zararlı bir kap doldurmadığını4 bildirmiş, belini doğrultacak kadar yemesinin yeterli olduğunu; yediğinde üçte birini yemeğe, üçte birini içmeye ayırmasını, üçte birini de boş bırakmasını öğütlemiştir.5
Asr-ı Saadet’te bir hükümdar, Sahabeyi tedavi için bir doktor göndermiş, doktor uzun süre kaldığı halde çok az bir hastayla muhatap olmuş, ayrılmak isterken de Efendimize (asm) sebebini sormuştu. Efendimiz de (asm): “Benim Ashabım iyice acıkmadıkça yemek yemezler. Yediklerinde de iyice doymadan kalkarlar”6 buyurmuşlardı. Sağlığın şartı buydu.
Emanet edilen her şeyi kullanımda da ölçü aynıdır: Hiçbir şey israf edilmeyecektir. “Evinizin önünden bir nehir aksa, abdest bile alacak olsanız suyu ihtiyaçtan fazla kullanmayın” fermanı gereği insan mal-mülk ne kadar fazla da olsa onu ihtiyaçtan fazla kullanamaz.
Dipnotlar:
1- Tirmizî, Zühd: 14; İbni Mace, Zühd: 9.
2- A’raf Sûresi: 31.
3- Tirmizî, Et’ıme: H. 1827.
4- İbni Mace, Et’ıme: 50.
5- Müslim, Eşribe: H. 2060.
6- Milaslı İsmail Hakkı, Tıbb-ı Nebevî, s. 22.
17.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|