Temelsiz bina, köksüz ağaç, ruhsuz beden düşünülemez. Yirmi Üçüncü Söz’de belirtildiği gibi bütün hakiki ilimlerin temeli, madeni, ruhu ve nuru da marifetullah, yani Allah’ı tanıma, onun temeli de Allah’a imandır.1
Dünya ve ahiret mutluluğunu temel taşı olan iman, taklidden tahkike ulaştığında dünya da Cennete döner.
Her türlü belâ, şer ve azabın dinimizi iyi bilmemekten, tahkikî iman nuru ve feyzinden uzak kalmaktan, cehalet karanlıklarından geldiğini belirten merhum Zübeyir Gündüzalp, “Her nevî saadetler, her çeşit selâmetler, ferah ve neşeler, umum huzur ve sükûnlar, her sınıf güzellikler, tahkikî iman ilmi ile tenevvür etmekten, aydınlanmaktan ileri gelir”2 der.
Kur’ân’ın seçkin ve güçlü bir tefsiri olan Risâle-i Nurların bir tahkikî iman hazinesi olduğunu biliyoruz. Taklidî imanı tahkileştiren, şeytanın dahi sökemeyeceği kadar kalp ve zerrelere kökleştiren, kâinatı bir kitabın sayfa ve satırları gibi okutturan Nurları, yine merhum Gündüzalp’ın, “İman hakikatlerini tetebbu ve mütalaaya bilhassa çok muhtacım”3 dediği gibi gerçekten son derece muhtacız. Bu sayede ruh ve zevkimizi yükseltmiş, fikrimizi geliştirmiş, aklımızı inkişaf ve hissiyatımızı tatmin etmiş oluruz.
Evet, bu hakikatleri inceleme ve araştırmaya son derece muhtacız. Çünkü Üstadın ifadesiyle Risâle-i Nur iman hakikatlerinin izahı olduğu için onunla meşguliyet hem ilim, hem marifetullah, hem ibadettir.4
Yine Üstadın ifadesiyle bu eserleri anlayarak ve kabul ederek bir sene okuyan bu zamanın mühim ve hakikatli bir âlimi olabilir.5
Sonra Risâle-i Nur’un hakikatleri gıda, hava ve su hükmünde olduğundan akıl, ruh, kalp, nefis ve dugygular gıdalarını alır, rahata ererler.
Evet, Risâle-i Nur nice tecrübelerle sabit olmuştur ki kalbe ferah, ruha rahat, rızka bereket ve vücuda sıhhat kazandırmaktadır.
Böylesine önemli, ince sır ve hikmetlerle dolu bir hazineyi satır satır, altını çize çize, ruha, kalbe, duygulara sindirerek okumaktan başka akıl için yol yok.
Geçen hafta Adana ve Mersin’e gittiğimde nice Nur talebesinde Risâle-i Nurlarla haşir neşir olma iştiyakını gördüm. Adana’dan bizi Mersin’e arabasıyla götüren Muzaffer Beyle yol boyunca ve daha sonraki süre içerisinde Nurlardaki bir kısım konuları mütalaa etme fırsatı bulduk. Nurlara eğilen Muzaffer Bey o engin hazinenin inceliklerini kavrama konusunda bayağı gayret sarf etmiş. Leziz ve feyizli bir sohbetle Adana Mersin yolunun nasıl bittiğini fark edememiştik.
Böylesine maddî ve manevî kazançları bulunan tetebbuata, mütalaaya ne kadar muhtacız.
Dipnotlar: 1- Sözler, s. 286. 2- Altın Prensipler, s. 17. 3- A.g.e., s. 18. 4- Tarihçe-i Hayat, s. 447. 5- Lem’alar, s. 171.
09.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|