Samuel P.Huntington (18.4.1927-24.12.2008), 1993’te Amerikan Foreign Affairs dergisinde yayınlanan “Medeniyetler Çatışması” adlı meşhur makalesinde; “kültürel bir varlık” olarak tanımladığı medeniyetlerin yedi veya sekiz grupta toplandığını öne sürüyor. Bunlar: Anglo-Sakson kökenli Batı Medeniyeti, Hint, Konfüçyüs, Japon, İslâm, Slav-Ortodoks, Latin Amerika ve muhtemelen Afrika medeniyetleridir.
Huntington’a göre, küreselleşme sürecinde dünyada yeni bir düzen kurulmaktadır.
Ve kurulmakta olan bu yeni düzende; uluslar arası ihtilâf veya ittifakı belirleyici tek unsur medeniyetler olacaktır. Yani ideolojik veya ekonomik çatışmalar dönemi son bulacak; yerini medeniyetler arasında bulunan kültürel çatışmaya bırakacaktır.
“Neden böyle olacak?” sorusuna cevap veren Huntington, medeniyetler arasında meydana gelecek olan kültürel çatışmayı hazırlayan sebepleri de açıklıyor. Öne sürdüğü bu sebepleri kısaca şu şekilde özetleyebiliriz:
Birbirlerinden tarih, dil, kültür, gelenek ve din olarak farklı olan medeniyetler; Yaratıcı-insan, devlet-millet, ebeveyn-çocuklar, insan hak ve sorumlulukları konusunda derin fikir ayrılıklarına sahiptirler. Yüzyılların ürünü olan bu farklılıklar, yeraltında bulunan fay hatları gibidirler. Dolayısıyla, milletler arasındaki siyasî ve ideolojik farklılıklardan daha derindir ve kısa zamanda kaybolmayacaktır.
Gittikçe küçülen dünyada, insanlar arasındaki etkileşim hızla artmaktadır.
Bu etkileşim neticesinde, medeniyetler kendi özelliklerinin yanı sıra diğer medeniyetlerle aralarında bulunan farklılıkları da keşfetmektedir.
Sınıf ve ideolojilerdeki anahtar soru “Sen hangi taraftasın?” idi. Medeniyetler arasındaki çatışmada ise bu soru “Sen nesin?”şeklinde olacaktır.
Dünya çapında görülen sosyo-ekonomik değişme ulus devletleri zayıflatmaktadır. Buna bağlı olarak, dünya sekülarizasyondan (laikleşme) uzaklaşmakta ve din olgusu millî sınırları aşan bir kimlik olarak doğmaktadır.
Ekonomide bölgesel ticaret önemini arttırmaktadır. Buna bağlı olarak, bölgesel ekonomik bloklar teşkil edilecektir. Bu da, ortak bir kültürün içinden çıktığında başarılı olabilecektir. Avrupa Birliğinin, Avrupa kültürü ve Batı Hıristiyanlığına, Kuzey Amerika Serbest Ticaret bölgesinin Amerika, Kanada ve Meksika kültürlerine dayandığı gibi...
“Dünya, soğuk savaş sonrasında Birinci, İkinci ve Üçüncü dünyalara bölünmüştü. Bu bölünmeler artık geçersiz kalıyor. Şimdiki halde ülkeleri, siyasî ve ekonomik sistemleri veya ekonomik gelişme düzeylerini anlatan terimlerle değil, kültür ve medeniyetlerle gruplandırmak çok daha anlamlı olacaktır”1 diyen Huntington’a göre, ideolojik temel üzerine ittifak kurma imkânı azaldıkça, insanlar; kimliklerini etnik ve dinî terimlerle tanımlamaya, farklı din ve kültüre sahip insanlarla kendileri arasında “biz” ve “onlar” diye bir sınıflandırma yapmaya başlayacaklardır...
Medeniyetler arasındaki farkların ciddî ve önemli olduğunu vurgulayan Huntington, “Medeniyet bilinci artıyor; medeniyetler arası mücadele, hâkim mücadele tarzı olarak ideolojik ve diğer mücadele biçimlerinin yerine geçecek; tarihî olarak Batı medeniyeti içinde oynanıp bitmiş bir oyun olan uluslar arası ilişkiler artan bir biçimde Batılılaşmaktan çıkacak ve Batılı olmayan medeniyetlerin basit objeleri değil, aktörleri olduğu bir oyun haline gelecek; uluslar arası sahada başarılı siyaset, güvenlik ve ekonomi kurumları medeniyetler arası olmaktan çok, muhtemelen medeniyetler içinde gelişecek; farklı medeniyetlere mensup gruplar arasındaki mücadeleler, aynı medeniyete mensup gruplar arasındaki mücadelelerden daha sık, daha kuvvetli ve daha şiddetli olacak; farklı medeniyetlere mensup gruplar arasındaki şiddetli çatışmalar global savaşlara yol açabilecek en muhtemel ve en tehlikeli tahrik kaynağıdır” diyor ve dünya siyaset ekseninin “Batı ile geri kalanlar” arasındaki ilişkiler olacağını öne sürüyor.2
Yayınlandığı tarihten bu yana 16 yıl geçmesine rağmen, Huntington’un “Medeniyetler çatışması” adlı makalesinde sergilemiş olduğu tezler, sosyologların ve siyaset bilimcilerin ilgisini çekmeye devam ediyor. Huntington’un düşüncelerine katılanlar olduğu gibi, mantıksız bulup çürütmeye çalışanlar da var tabiî.
İspanya ve Türkiye, “Medeniyetler çatışması” tezine karşılık “Medeniyetler ittifakı” adlı ortak bir proje başlatmışlardır. 2005 yılında başlatılan bu projenin maksadı, ülkeler arasında bulunan siyasî tartışmaların tırmanmasına engel olmak, yenilerini tetikleyebilecek olan kültürel farklılıkları inceleyip, karşılıklı güven ve saygı inşa etmek ve bu çerçevede eğitim, gençlik, medya ve göç projelerine destek olmaktır.
BM tarafından da desteklenen bu projenin başına Portekiz eski Cumhurbaşkanı Jorge Sampaio getirilmiştir. Proje kapsamında, geçen yıl 15-16 Ocak tarihlerinde İspanya’nın Madrid şehrinde “Alliance of Civilization” (Medeniyetler İttifakı) adlı bir konferans yapılmıştır. Bu konferansın ikincisi, 6-7 Nisan tarihlerinde İstanbul Çırağan Sarayında yapılacak. BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, İspanya Başbakanı J. L Rodriguez Zapatero’nun yanı sıra siyaset, iş dünyası, sivil toplum kuruluşu, gençlik örgütleri ve medya alanlarından çok sayıda liderin katılacağı konferansta, çok kültürlü dünyada birlikte yaşama yolları, dinler ve kültürler arası diyologlar görüşülecek.
Medeniyetler İttifakı Konferansının, insanlığı hem maddî, hem de manevî buhranlara sürüklemiş olan ahlâkî çöküntüye çare bulmaya yönelik önemli bir adım olduğuna inanıyoruz. Zira farklı kültürlerdeki insanlar ne kadar çok bir araya gelirlerse, o kadar çok ortak payda bulma oranları çoğalacaktır. Böylece, Huntington’un iddia ettiği “medeniyetler çatışması”nın önüne geçilecektir.
İnsanları birbirleriyle tanışıp kaynaşmaya dâvet eden Cenâb-ı Hak,
“Ey insanlar, gerçekten Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır” (Hucurat Sûresi, 13) diye buyuruyor.
Âyete göre, mutlak hüküm sahibi olan Yaratıcımız, insanoğlunu Huntington’un ayırdığı gibi “Batılılar ve Batılı olmayanlar” diye medeniyetlere ayırmamıştır. Rabbimize göre, bir erkek ve bir dişiden yaratılan insan, her işini Allah adına yaptığı sürece dünya ve ahirette yükselir ve “medenî" olur. Aksi takdirde; hem dünyada, hem de ahirette alçalmaya müstehak olup “denî” olur.
Dipnotlar:
1. Samuel P.Huntington “ Medeniyetler Çatışması” makalesi, sh:4 (1 Numara Hearst Yayıncılık) 2. age. sh: 22.
06.04.2009
E-Posta:
[email protected]@hotmail.com
|