Seçim hayhuyundan Türkiye’nin birçok iç ve dış gündemi yeterince tartışılmıyor. Başta merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopteri “kazası” hakkında hergün bir yenisi eklenen şâibeler olmak üzere, ülkenin birçok meselesi gürültüye getiriliyor.
Ne küresel ekonomik krize karşı Londra’daki G-20 toplantısı, ne Peygamberimize hakarete yeltenen menhus karikatürü “basın özgürlüğü” olarak gören “Danimarkalı Kovboy” ve Bush’un yakın dostu Danimarka Başbakanı Rasmussen’in Almanya’nın Baden-Baden şehrindeki NATO zirvesinde “ittifak”ın genel sekreterliğine seçilmesi için “güvence” verip Ankara’yı “ikna” eden Amerikan Başkanı Barack Obama’nın Türkiye’den talepleri…
Hiçbiri doğru dürüst ele alınmıyor. Yeni Amerikan Başkanı’nın gelişi, önceden kargo uçaklarıyla gönderdiği sekiz tır dolusu özel eşyaları, ikiyüzü özel ve yakın koruma olmak üzere içinde kendisiyle aynı kan grubunu taşıyan personelin, doktorların ve aşçıların bulunduğu sayıları 500’ü bulan Beyaz Saray görevlilerinin günler öncesinde Ankara ve İstanbul’a yerleşmesi benzeri magazine boğduruluyor…
Aslında Obama’nın Türkiye - Amerikan ilişkilerini düzelteceği beklentileri had safhada. Ancak, buna mukabil, çantasında hangi projelerle geldiği de merak ve endişe konusu…
AKP HÜKÛMETİ, “ABD’NİN
TERCİHİ”NE TEŞNE…
Belli ki bu hususta da Ankara emr-i vakilerle karşı karşıya. Seçim sürecinde fazla telâffuz edilmeyip kamuoyunun nazarından kaçırılsa da Irak’ı işgal edip iki milyona yakın insanı katleden 140 bin Amerikan askerinin, ağır silâhlarının, tank ve toplarının, askerî araçların Türkiye üzerinden nakli ABD’nin istekleri başında geliyor.
Aslında altı buçuk yıldır AKP hükûmeti “stratejik müttefik” diye tanımladığı ABD’nin hiçbir isteğini geri çevirmedi. 1 Mart 2003’te Irak’ı işgale giden 65 bin Amerikan askerinin Türkiye toprakları üzerinden geçişini öngören “hükûmet tezkeresi”nin TBMM’den reddedilmesi üzerine bu kez Meclis’i by pass ederek ABD’ye destek sağladı.
Yine Amerikan yönetimi istemediği halde Meclis’ten Mehmetçiğin Irak’a gönderilmesi kararını çıkardı; fakat başta ABD olmak üzere Barzani ve Talabani’nin kabul etmemesi üzerine bu teşebbüs akim kaldı.
Ardından Bakanlar Kurulu kararıyla İncirlik Üssü’nün de içinde bulunduğu Türkiye’nin hava ve deniz limanlarını conilerin her türlü silâh ve savaş malzemesinin nakil ve dağıtımına açtı; bizzat Millî Savunma Bakanı Gönül’ün ikrarıyla bir tek İncirlik Üssünden –üç sene önceki rakamlarla- Müslüman komşu Irak üzerine 2995 sorti yapıldı.
Gelinen noktada her ne kadar Irak’taki güçlerini Kuveyt ve Ürdün üzerinden tahliyeyi test etse de, ABD’nin daha az masraflı olmasından sonuçta Türkiye’yi “tercih” edeceği ve hükûmetin bu “tercih”e teşne olduğu görülmekte…
Doğrusu her ne kadar Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un geçtiğimiz ay Ankara’ya altı saatlik uğrayışında “Daha çekilmenin başındayız; nasıl çekileceğimizi Türkiye ile istişâre ettik” deyip “çekilme plânı”nı bildirmezse de yapılan açıklamalar, hükûmetin peşinen kabulünü gösteriyor.
Dışişleri Bakanı Babacan’ın, “Bunu memnuniyetle karşılıyoruz” sözü ve Washington’dan henüz resmî bir istek gelmemesine rağmen Başbakan Erdoğan’ın haftalar öncesinden “bunu değerlendireceklerini” söylemesi, bunun ifâdesi…
ANKARA, “İSTEKLER”İN NE KADARINI
KABUL EDECEK?
Ne var ki ABD’nin AKP iktidarından talepleri bununla bitmiyor. Dahası, bu talep diğerleri yanında en hafifi kalıyor…
Zira Washington’un terör örgütünün “silâh bırakması”na karşılık Türkiye’nin Kuzey Irak’ın “federatif sistem” ve “bölgesel yönetim” maskesiyle “otonomi” perdesinde Irak’tan koparılmasıyla ülkenin bölünüp parçalanmasını kabulü bekleniyor. “Kerkük’ün değiştirilen statüsü”nü onaylaması isteniyor.
Keza NATO şemsiyesi altında Afganistan’a ilâve muharip askerî birlik gönderilmesi, Türkiye’nin İsrail’le ilişkileri ve işbirliğini derinleştirmesi, “Obama’nın çantasındaki başlıklar”dan olduğu belirtiliyor. Ayrıca H. Clinton’un teklifini getirdiği; Gürcistan - Rusya krizinde bir düzine büyük tonajlı dev savaş gemilerini Montrö Sözleşmesine aykırı olarak Boğazlardan geçirip Karadeniz’e yollayan ABD’nin, bölgeyi bütünüyle kontrol amacıyla Sinop’tan başlanarak yeni askerî üsler kurulmasının da “Obama’nın ajandası”nda olduğu iddia ediliyor…
Anlaşılan o ki ABD, sözü edilen “stratejik ortaklığı” ve “dostluğu” pek pahalıya satıyor. Egemenliği ve çıkarları hesabına neo-conların hazırladığı ve Bush’un dayattığı “Amerika’nın Türkiye’den istekleri”ni Obama aracılığıyla “değişik bir üslûp”la yine Ankara’nın önüne koyuyor.
Bakalım Ankara bu “istekler”in ne kadarını hangi “bedeller”le kabul edecek?
06.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|