Merhum Zübeyir Gündüzalp Gençlik Rehberi’ni okuyunca ruh, kalp ve aklında büyük bir inkılâp hissetmişti.
Allah için olmayan maddî zenginliğin, paranın-pulun ve zevklerin de bitme tükenme bilmeyen, zehirli boş hülyalar olduğunu görmüştü. Asıl zenginlik gönül zenginliği; iman ve Kur’ân hakikatleriyle, mânevî hazinelerle dolmaktı. Önceden peşinden koştuğu maddî zenginliği, “O erişemediğim ve eriştiğim takdirde dahi beni hayatta mes’ud edemeyeceğini sonradan anladığım o neticesiz hayaller, o kupkuru tasavvurlar!” diye nitelemiş, kendi kendine, “Ben neyim? Niçin Yaşıyorum? Nereden geldim? Nereye gideceğim?” diye sormaya başlamış; hayvanlar gibi olamayağını, insan olduğu için insan gibi yaşaması gerektiğini, namaza koştuğu için takdir ettiği bir arkadaşına imrendiğini, ondan ilk defa Gençlik Rehberi’ni dinlediğinde aradan iki saat geçtiği halde dikkat kesildiğini, ruhunda bir kıpırdanış, bir başkalık hissettiğini belirtir. Bu hâli, “Allah Allah! Ne olmuştum? Bir sihre mi tutulmuştum? Yoksa bir mıknatısiyet beni kendine mi çekmişti?” diye anlatır.
Devam eder merhum Zübeyir Gündüzalp: “Ayıldım. Fakat benim aklımda, fikrimde şunlar yer etmişti. Yoksa akıl, fikir ve ruhî varlığımı istilâ mı etmişti? Yoksa kalp ve dimağıma silinmez bir yazı ile mi yazılmıştı, ne olmuştu? Ne olmuşsa olmuştu. Evet, şu cümleler dimağımda çınlıyordu, aklımı dimağımı kaplıyordu: ‘Gençlik muhakkak gidecek!’”
Gündüzalp, eserin o kadar etkisi altında kalmıştı ki, arkadaşından okumak için istemiş ve gece geç vakitlere kadar okumuş, bir kısım yerlerini anlamasa da zevkine kapılıp bırakamamış; içinde bir inkılâp, ruhunda bir sükûn, kalbinde bir sevinç ve derin bir etki hissetmişti. Bunu, “İşte Risâle-i Nur’dan bir Gençlik Rehberi, o da başta sadece bir kısmını okumakla, beni nasıl İlâhî bir inkılâp, böyle insanca, Müslümanca yaşayışa doğru götüren bir kuvvet meydana getirmiş ve beni nasıl etkilemişti” diye anlatır.
Küçük Sözler ve Gençlik Rehberi’nden sonra Asa-yı Musa’ya dalmış, işte bundan sonra şirketlerdeki paylarını bir bir devretmiş, “Risâle-i Nur’u okuyunca oradaki hakikatler dünyaya ait emellerimi bıçak gibi kesti” demişti.
Artık Risâle-i Nurlar onun hava gibi, su gibi, gıda gibi vazgeçilmez ihtiyaçlarından olmuştu. Günde insan on dört saat kitap okuyabilir mi? O okuyordu. Önceden okuduğu kitaplar da zirvelere tırmanmakta birer vasıta oluyordu.
03.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|