“De ki: Cinlerden bir topluluğun Kur’ân’ı dinleyerek şöyle dedikleri bana vahyolundu: ‘Biz doğru yola ileten harikulâde bir Kur’ân dinledik ve ona iman ettik. Biz Rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayacağız.’”
Cin Sûresinin bu bir ve ikinci âyetleri Nusaybin cinlerinin ilk defa Kur’ân’ı dinlediklerinde nasıl hayrete düştüklerini yanlarına gittiklerinde arkadaşlarına anlattıkları ifadeler. Birbirleri üzerine üşüşerek merakla dinledikleri; güzel ifadesi, ince ve derin mânâsıyla, özlü ve veciz hâliyle hiçbir insan sözüne benzemeyen bu harikulâde ve hayret verici bu İlâhî kelâm cinleri imana sevk etmeye yetmişti.
Fıtratı, vicdanı bozulmamış, az çok güzel sözden, ilimden nasibi olan her akıl sahibini hayrete sevk edecek özellikte şüphesiz Allah kelâmı. Cenâb-ı Hakkın “Eğer Biz bu Kur’ân’ı bir dağa indirseydik, onun Allah korkusundan baş eğerek parça parça olduğunu görürdün”1 buyurduğu bu yüce kelâm inanmadıkları halde Mekke müşriklerini bile az mı hayrete sevk etmişti? Bazan bir âyeti işittiklerinde inanmadıkları halde âyetin fesahat ve belâgatı karşısında secdeye kapananlar olurdu. Hz. Ebû Bekir’in öyle yanık sesle bir Kur’ân okuyuşu vardı ki, müşrikler halk etkilenir diye onun açıktan Kur’ân okumasına engel olmuşlar, o da evinde yüksek sesle okumaya devam etmişti.
Hele hele Allah Resûlünün (asm) öyle bir Kur’ân okuyuşu vardı ki müşrik ileri gelenleri bile inanmadıkları halde dinlemekten kendilerini alamazlardı. Bir gece Kureyş ileri gelenlerinden Ebû Süfyan, Ebû Cehil ve Ahnes bin Şerik birbirlerinden habersiz Peyamberimizin (a.s.m.) evinin bir köşesine sessizce çekilip tanyeri ağarıncaya kadar Kur’ân dinlemişlerdi. Ayrılırken birbiriyle karşılaşmışlar, “Bir daha böyle yapmayalım” diye sözleşmişler, halkın kendilerini görürlerse imana gireceklerinden endişelerini belirtmişlerdi. Bu hal tam üç gece peşpeşe gerçekleşmiş, aynı sözlerle bir daha gelmemek üzere sözleşmişlerdi.
Ahnef bin Şerik ertesi gün önce Ebû Süfyan’ın sonra da Ebû Cehil’in yanına uğramış, dinledikleri Kur’ân’la ilgili görüşlerini sormuştu. Ebû Cehil’in verdiği cevapta niçin Peygamberimize (a.s.m.) muhalefet ettiğinin sebebi açıkça görülüyordu. Ebû Cehil açıkça Peygamberimizin soyu olan Abd-i Menaf oğullarıyla kendi sülâlesi arasında ötedenberi her konuda bir yarış olduğunu, onlardan bir peygamber gelişi sebebiyle onlara yetişemeyeceklerini belirtiyor, “Biz, bunun dengini nereden bulabilir, onlara yetişebiliriz?” diye soruyor kanaatini de, “Vallahi, biz aslâ ona inanmaz, onu tasdik etmeyiz”2 cümleleriyle dile getiriyordu.
Ne yazık ki Ebû Cehil’in kör inadı, kıskançlık ve rekabet duygusu dünya ve ahiretin mutluluğunun temel taşı olan büyük bir hazineye kavuşmaktan onu engelliyordu.
Dipnotlar:
1- Haşir Sûresi: 21.
2- İbn-I İshak, Sire, I:337-338.
05.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|