Risâletü’n-Nur’a kanaat etmeniz lâzımdır
Risâle-i Nur Talebelerinin hasları olan sahip ve vârisleri ve haslarının hasları olan erkân ve esasları olan kardeşlerime bugünlerde vuku bulan bir hadise münasebetiyle beyan ediyorum ki, Risâletü’n-Nur hakaik-i İslâmiyeye dair ihtiyaçlara kâfî geliyor, başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor. Kat’î ve çok tecrübelerle anlaşılmış ki, imanı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkikî yapmanın en kısa ve en kolay yolu Risâletü’n-Nur’dadır. Evet, on beş sene yerine on beş haftada Risâletü’n-Nur o yolu kestirir, iman-ı hakikîye isal eder.
Bu fakir kardeşiniz yirmi seneden evvel kesret-i mütalâayla bazan bir günde bir cilt kitabı anlayarak mütalâa ederken, yirmi seneye yakındır ki Kur’ân ve Kur’ân’dan gelen Resâilü’n-Nur bana kâfi geliyorlardı. Birtek kitaba muhtaç olmadım, başka kitapları yanımda bulundurmadım. Risâletü’n-Nur çok mütenevvî hakaike dair olduğu halde, telifi zamanında, yirmi seneden beri ben muhtaç olmadım. Elbette siz, yirmi derece daha ziyade muhtaç olmamak lâzım gelir.
Hem madem ben sizlere kanaat ettim ve edi-yorum, başkalara bakmıyorum, meşgul olmuyorum; siz dahi Risâletü’n-Nur’a kanaat etmeniz lâzımdır, belki bu zamanda elzemdir.
Kastamonu Lâhikası, s. 52,
(yeni tanzim, s. 97)
***
Madem Risâle-i Nur o mû'cize-i kübranın elinde bir elmas kılınç hükmünde hizmetini göstermiş ve en muannid düşmanları teslime mecbur etmiş; hem kalbi, hem ruhu, hatta hissiyâtı tam tenvir edecek ve ilâçlarını verecek bir tarzda hazine-i Kur’âniyenin dellâllığını yapan ve ondan başka mehaz ve mercii olmayan bir mû'cize-i maneviyesi bulunan Risâle-i Nur o vazifeyi yapıyor ve aleyhinde dehşetli propagandalara ve gayet muannid zındıklara tam galebe çalmış ve dalâletin en sert ve kuvvetli kalası olan tabiatı, Tabiat Risâlesiyle parça parça etmiş ve gafletin en kalın ve boğucu ve geniş daire-i afakında ve fennin en geniş perdelerinde Asa-yı Musa’daki Meyvenin Altıncı Meselesi ve Birinci, İkinci, Üçüncü ve Sekizinci Hüccetleriyle gayet parlak bir tarzda gafleti dağıtıp nur-u Tevhidi göstermiş; elbette bizlere lâzım ve millete elzem, şimdi resmen izin verilen din tedrisatı için hususî dershaneler açılmış, izin verilmesine binaen Nur Şakirdleri mümkün olduğu kadar her yerde küçücük “Dershane-i Nuriye” açmak lâzımdır.
Gerçi herkes kendi kendine bir derece istifade eder, fakat herkes herbir meselesini tam anlamaz. Hem iman hakikatlarının izahı olduğu için, hem ilim, hem mârifet, hem ibadettir. Eski medreselerde beş on seneye mukabil, İnşaallah Nur Medreseleri beş on haftada aynı neticeyi temin edecek ve yirmi senedir ediyor. Ve hem, hükûmet ve millet ve vatan, hem hayat-ı dünyeviyesine ve siyasîyesine ve uhrevîyesine pek çok faydası bulunan bu Kur’ân lemeâtlarına ve dellâlı bulunan Risale-i Nur’a değil ilişmek, tamamıyla terviç ve neşrine çalışmaları elzemdir ki, geçen dehşetli günahlara kefaret ve gelecek müthiş belâlara ve anarşistliğe bir sed olabilsin.
Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9,
(yeni tanzim, s. 16)
LÜGATÇE:
hakaik-i İslâmiye: İslâmî hakikatler.
tahkikî: Sağlam, araştırılarak doğrulanmış.
iman-ı hakikî: Gerçek, hakikî iman.
isal: Ulaştırma.
kesret-i mütalâa: Çok okuma.
elzem: En lüzumlu, çok lüzumlu.
|