Sani-i Zülcelâl Hakim isminin gereği olarak kâinatı yaratırken her şeyde en hafif sureti, en kısa yolu, en kolay tarzı, en faydalı şekli takip etmiş; israf, abesiyet ve faydasızlığa yer vermemiş, her şeyde itidal ve istikameti gözetmiştir.
Kâinatın küçültülmüş bir şekli olan insanın da bu düzene ayak uydurmaktan başka yapabileceği birşey olamaz. İşte insanlık adına Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm en mutedil ve en mükemmel bir surette yaratılırken, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol”1 emrine uyarak bütün hareket ve davranışlarında itidal ve istikameti muhafaza etmekle de bu İlâhî emre uymuş ve insanlığa en güzel model ve örnek olmuştur.
Meselâ aklın aşırı derecesi olan hakkı batıl, batılı hak gösteren cerbezeden, geri derecesi olan iyi ve kötüyü fark edemeyen gabavetten uzak, faydalı şeyleri celbetme, zararlı şeylerden sakınma anlamındaki hikmet üzerinde bir ömür sürmüştür.
Öfkenin aşırı derecesi olan vurup kırma, yakıp yıkma, zulmetmeye sebep olan tehevvürden, geri derecesi olan cebanet anlamındaki korkaklıktan uzak; orta derecesi olan hakkı, hukuku, namusu ve kutsal değerleri savunmada aslan kesilme anlamındaki şecaati esas almıştır.
Yine ömrü boyunca şehvet duygusunun ifratı olan, haram helâl tanımayan fücurdan, tefriti olan ne helâle ne de harama arzu duymayan humuddan uzak, helâle arzu duyup haramdan uzak kalma anlamındaki iffet üzerinde tutmuştu. Bunun gibi Resûl-i Ekrem (a.s.m.) hayatının her anında istikameti tercih etmiş; zulümden, israf ve aşırılıklardan, hatta konuşmada, yeme içmede bile iktisadı seçip, israftan, savurganlıktan uzak kalmıştır.
Çünkü insanın vücudu olduğu gibi, sahip olduğu bütün nimetler kendi eseri değildir. Tamamen ihsan-ı İlâhîdir. Onun için de istediği gibi tasarrufta bulunamaz. Asıl mülk sahibi Allah’ın izni ve rızası dairesinde kullanmakla yükümlüdür. “Evet, bir misafir, ev sahibinin iznine ve rızasına muvafık olmayacak derecede, yemeklerde ve sair şeylerde israf edemez.”2
İşte Resûl-i Ekremin (a.s.m.) hayatında tek ölçü buydu: Allah’ın rızası çerçevesinde ömür sürmek. Bunun için de hiçbir hususta itidal, istikamet, iktisat, şükür ve kanaatten ayrılmamıştır.
Dipnotlar:
1. Hud Sûresi: 112. , 2. Mesnevî-i Nuriye, s. 92-93.
15.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|