Dünkü yazımızda, hayat görüşleri açısından Batı’yı ikiye ayırmış, birinci Batı’dan örnekleriyle bahsetmiş, bugün ‘İkinci Batı’ya değineceğimizi söylemiştik. İkincisi Batı, aslı değişmiş Hıristiyanlık, eski materyalist Yunan felsefesinin tâlimiyle, beşerî akıl ve düşünce ile yola çıkan; sefahet ve rezâleti terviç eden, insanın süflî duygularını, hevâ ve hevesini besleyen ve dünyayı fesada verip kirleten Batı’dır. İşte bizim tenkit edip hücum ettiğimiz, Batı’nın bu çirkin yüzüdür.
Batı felsefesi ile değiştirilmiş Hıristiyanlık; insanı ve hayatı, yalnız maddî ve nefsî arzular yönünden, daha doğrusu beşerî bir akıl, mantık ve sistemle ele alıyor. Halbuki, beşerin, ömrü gibi aklı ve fikri de kısadır. Nazarı istikbâli ihata edemediğinden, insanı bütün yönleriyle göremiyor; tanıyamıyor; ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Dolayısıyla, ortaya koyduğu ahlâkî prensipler, cezâî müeyyideler veya kanûnî tedbirler kısa zamanda çürüyor; geçerliliğini yitiriyor.
Bir başka husus: Hz. İsâ (as) sadece dinin esaslarını va’z etmiş. Bu dinin içini, azizler ve felsefeciler doldurmuştur. Efsaneler, hurafeler, tahrifatlar, indî ve beşerî yorumlar girince, bütün bütün özünden uzaklaşmıştır. Bu noktadan da bakıldığında beşeriyet kokar.
Yunan ve Roma felsefesinin Hıristiyanlığa hulûl ettiğini de biliyoruz. Eşyanın ve hayatın sırrını çözmeye çalışan ilk Yunanlı filozoflar, maddeci bir dil kullanır. Helen düşüncesi efsanevî ve hayâlî bir yapıdadır. Bu filozoflar, eşyanın menşeini unsurlar ile açıklarlar. Tales’e göre ilk unsur “su”, Anaksimenes’e göre “hava”, Örfikler’e göre “aşk ve sevgi”, Empedokles’e göre ise var olan her şeyin anası ve sultanı “savaş ve kavga”dır. Hepsi de “maddede” yâni materyalizmde buluşmaktadır.
Grek’in ilk filozoflarından Lösip ile Demokrites, materyalist olduklarını açıkça ilân etmişlerdir. Onlara göre dünya, çok küçük parça ve moleküllere bölünen atomdan meydana gelmiştir. Önce cisimler, sonra da akıl veya ruh, bu hareketli atom parçalarından oluşmuş. Hattâ “tanrılar” da atomlardan yapılmıştır.
***
Bu arada, Yahudîliğin de Hıristiyanlığa “açık Hıristiyan, gizli Yahûdî”lerin vasıtasıyla sızdığını da belirtelim. Çünkü Yahûdîler, dağıldıkları Avrupa’da tutunabilmek için—toprağa bağlı olmadıklarından, daha doğrusu olamadıklarından—teşkilâtlanıyor, ticârete el atıyor, çeşitli oyun ve dolaplar çeviriyor, fitne ve fesat çıkarıyorlardı. Bunun üzerine, Avrupa’da ya tartaklanıyor veya kovuluyorlardı. Mal ve servetlerini kurtarmak, sürgüne gitmemek için de “takıyye” yapıp Hıristiyan olduklarını söylüyorlardı. Fakat, gerçekte gizli birer Mûsevî idiler. Böylece fikirlerini, Hıristiyanlığa mal ettiler. Maarifin himmetiyle taassup ve cehâlet, gün be gün eridi. Hıristiyanlık akla, düşünceye, keşif ve îcadlara karşı takındığı sert tavırdan dolayı eleştirildi. Materyalizm, “muharref ve nesh edilmiş Hıristiyanlığa” karşı üst üste zaferler kazanmaya başladı. Gün geçtikçe kuvvet buldu. “Bâtıl” fikirlere “Hıristiyanlıktır” diye karşı çıkıldı. Bu defa da ayırım yapılmaksızın, “din” ve dinî görüşler “aforoz” edilmeye başladı. Böylece ateist pozitivizm, tabiat ilimlerinin, keşif ve îcadların da yardımıyla yayılma fırsatı buldu.
19 ve 20. yüzyıl fizikçileri, maddenin sonsuz olarak parçalanamayacağı ve maddenin asıl olduğu düşüncesini Demokrites’ten alarak materyalizmi tekrar hortlattılar. Ancak, atomun da parçalanabileceği fikri, 1940-45’li yıllarda, atom bombasının îcadıyla ispatlandı. Buna paralel olarak materyalizmin gerilemesi ve tekrar dinî hayata yöneliş süreci başlamış oldu. Ancak, asırlar süren yoğrulma, kavga ve mâceralardan sonra, teşekkül eden Batı medeniyeti ve kültürünün tahribatları, Batılıların dem ve damarlarına işleyerek kültürlerini oluşturdu. Bugün Batı toplumu, bu maddeci felsefesinin hastalıklarıyla pençeleşmekte, çalkalanmaktadır. Onlardan kurtulmak için çaresizlik içinde kıvranıyor ve kıvrandıkça da batıyor.
Dipnot:
1. Prof. Dr. Bünyamin Duran, Yeni Asya, 11.03.2008.
15.04.2009
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|