Avrupa’yı saran bir başka tehlike de, âile hayatının dağılmasıdır. İnsanın dünyadaki en müşfik ve sağlam sığınağı ailedir. Batılılar o kaleyi de yerlebir etti! Avrupa’da son 10 yıl içinde boşanmalarda büyük artış kaydedildiği görülüyor.
Avrupalıların eskisi gibi “tabular ve sorumluluklar uğruna ömürlerini ziyan etmediklerini” ve “bilinçsizce evli kalmayı reddettiklerini” bildiren uzmanlar, AB vatandaşlarının yüzde 57’sinin, “huzursuz bir çiftin boşanması gerektiğine inandığını” vurguladı!
Araştırmada, 10 yıl öncesine kadar, daha az çalışan ve maddî açıdan daha bağımlı olan Avrupalı kadının artık ‘boyun eğmek’ alışkanlığını da kaybettiği ve “özgürlükten yana olduğu” belirtiliyor.
“Evlilik meselesinin itibarını yitirdiğini ve bir tabu olmaktan çıktığını” savunan toplumbilimciler, eskiden genellikle zengin ve varlıklı ailelerde kaydedilen yüksek boşanma oranının, bugün fakir kesimde de aynı düzeye eriştiğini not ediyorlar.
Araştırmaya göre, Avrupa’da yüksek oranda boşanmalar sırasıyla Fransa, İngiltere, Almanya ve Danimarka gibi ülkelerde gerçekleşiyor. Evlenme oranının ise bütün AB ülkelerinde düştüğü, çiftlerin birlikte yaşamak ve nikâh defterini imzalamaktan kaçındıkları dikkat çekiyor.
İngiltere’de boşanma oranı her bin kişide 2.9 olarak verilirken, ikinci sıradaki Danimarka ile üçüncü Belçika’da bu oranların 2.5 ve 2.2 olduğu belirtildi. En az boşanma ise 0.6 oranıyla Yunanistan ve İspanya’da görülüyor.
Gayr-i meşrû çocuk oranı sıralamasında Danimarka başı çekiyor. Buna göre, Danimarka’da doğumların yüzde 45.5’u evlilik dışı ilişkilerden meydana geliyor. Danimarka’yı yüzde 31.8 oranıyla Fransa ve yüzde 30.8’le İngiltere izliyor.
Hemen hemen bütün Avrupa ülkelerini bu salgın hastalık sarmış durumda. Çiftlerden herhangi biri, fiilen “Boş ol!” diyor ve eşini boşuyor. İşte size, Avrupa’nın küçük bir nümûnesi olan Yunanistan’daki istatistikî rakamlar:
Atina’da yapılan evliliklerin üçte birinin boşanma ile sonuçlandığı belirlendi. Atina Başpiskoposluğu tarafından verilen rakamlarda ülkede son 12 yıl içinde kiliselerde yapılan düğün törenlerinin sayısının da 13.350’den 6.469’a düştüğü belirtildi. 1980 yılından bu yana sadece Atina’da 37 bin çiftin boşandığı belirtilen bir araştırmaya bakılırsa, 1992 yılında gerçekleştirilen 6.469 evlilikten 2.127’si boşanma ile sonuçlandı.
Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından verilen rakamlara göre de, 1991 yılında ülke çapında kıyılan nikâhın 6.500’ü boşanma ile sonuçlandı. Bu rakamlara göre, Yunanistan’da boşanma oranı ülke çapında yüzde 10’a, başşehir Atina’da ise yüzde 20’ye ulaştı. Aynı istatistiklere göre, son 12 yıl içinde boşanma oranındaki artışla ters orantılı olarak evlenme sayısında da hissedilir bir azalma meydana geldi. 1981 yılında 71.178 çiftin evlendiği belirtilen istatistiklerde 1991 yılı içinde evlenenlerin sayısı ise 65.568 olarak verildi.
İngiliz ilim adamlarından Sir Michael Rutter ile Prof. David Smith’in, Mayıs 1995 tarihinde yaptığı araştırmaya göre, gelişmiş ülkelerin gençleri arasında suç işleme, depresyon, intihar, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı da giderek artıyor...
Yine ABD’de yapılan bir araştırmada, zengin ülkeler kadar, gelişmekte olan ülkelerde de geleneksel aile yapısının bozulduğu ve bunun en önemli etkenlerinin, “boşanmaların ve kadınların maddî gücünün artması” olduğu ortaya çıktı... Geleneksel aile yapısına karşı olan çevrelerin örnek gösterdikleri Batı toplumlarının içine düştükleri sosyal çıkmaz, rakamlarla şöyle ifâde ediliyor: ABD’de her 100 çiftten 60’ı bugün boşanmış durumda... Fransa ve Danimarka’da da 1990’ın sonuna doğru evli olan her yüz çiftten 35’i ya da 45’i bugün artık ayrı yaşıyorlar...
Bu arada bir başka problem de evlilik dışı çocukların durumu... Kuzey Avrupa ve ABD’deki çocukların üçte biri evlilik dışı... “The Population Council” adlı kurum tarafından yapılan ve New York’ta yayınlanan araştırmada, boşanmaların ve evlilik dışı çocukların, “tek ebeveynli” âilelerin artmasına sebep olduğu da belirtiliyor... Bunun sonucu da, yarım aileler, sahipsiz gençler, eğitimsiz çocuklar ve bunalımlar...
Boşanmaların artması, gençliğin sahipsiz kalması, mânevî bir boşluk içinde bulunması, eğitilmemesi ve problemlerin kucağına itilmesiyle eşanlamlı. İlim adamlarının bu problemlere gösterdikleri gerekçeler, “bireycilik, hayattan beklenenlerin çok fazla artması, evlilik dışı hayat, aşırı cinsel özgürlük” şeklinde özetleniyor... Bunun açıklaması şudur: Batı felsefesinin unsurları, nefsî arzuların, hevâ ve hevesin tatmini, alkol ve uyuşturucu dahil kötü alışkanlıklar; müstehcenlik, kıskançlık ve benzeri menfî hasletlerin dizginlenememesi...
13.04.2009
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|