Nefisler şaşırsa da, ümitler üzüntülere inkılâb etse de, kalpler aydınlıktan mahrum kalıp hüzne boğulsa da, akıllar divane olup sahralarda serserice at koştursa da İlâhî kanun eksiksiz bir şekilde varlığını devam ettirecektir. Harika işleyiş insanın başıbozukluğundan etkilenmemekte, yağmurlar yağmakta, nazlı kar taneleri arzı beyaz kefene bürümekte ve her şeye rağmen nazlı güneş bulutların arasından kendini varlıklara göstermektedir.
Soğuk ve dondurucu soğuklar vazifelerini bitirince yerlerini baharın nazlı rüzgârlarına bırakacak, kupkuru dallar baharla birlikte yeşil hullelerini giymeye başlayacak, çiçekler binbir türlü nimetlerden haber verecektir. Biz üzülsek de, yolumuzu bulamasak da, dünya bize dar gelse de İlâhî güzellikler bütün mükemmellikleriyle varlıklarını devam ettirecektir.
Biz kendimize mâlik olduğumuzu düşünsek de acizliğimiz son bulmayacak, fakirliğimiz hep var olmaya devam edecektir. Bizler kendimizi tanımadıkça var olmayacağız. Kalbimize iman aydınlığı yerleşmediği müddetçe, aklımız Yaratıcıya götürecek yolu bulmadığı sürece hayatın mânâsı bizden gizlenecek ve bizler kendimizin olmayacağız.
Rabbim bize ne nimetler sunmuştur... Rabbim bize ne yol göstericiler göndermiştir... Rabbim bütün âlemleri Hz. Muhammed’in (asm) nuru ile kaplamıştır. Kur’ân hakikatleri âlemlere rahmet saçmaktadır. Rabbim gerçekleri görmemiz için bize akıl ve şuur vermiş, İlâhî muhabbetten faydalanmamız için bize kalp sandukçasını hediye etmiştir. Paha biçilmez gözler, hiçbir varlıkta bulunmayan duygular bahşedilmiştir biz insanlara...
Bizleri asiler sınıfına dahil etmek isteyen şeytanlara rağmen yol gösterici kandiller yakılmıştır yollarımızda. Rabb-i Rahim, şefkatli bir çobanın koyunlarını tehlikeli yerlerden uzaklaştırdığı gibi, biz kullarını himaye etmekte, yollarımıza konulan tuzaklara düşmememiz için bizleri ikaz etmektedir.
Nefse sesleniyor ve diyoruz ki:
“Merayı tecavüz eden koyun sürüsünü çevirmek için çobanın attığı taşlara musab olan bir koyun, lisan-ı hâliyle ‘Biz çobanın emri altındayız. O bizden daha fazla faydamızı düşünür. Madem onun rızası yoktur’ diye kendisi döner, sürü de döner.”
“Ey nefis, sen koyun gibi de mi tehlikeyi göremiyorsun? Kaderden sana atılan bir musibet taşına maruz kaldığın zaman ‘Allah’tan geldik ve O’na döneceğiz’ diyemeyecek kadar gafil olmamalısın... Ey nefis, sen kendi kendini idare edemezsin, ihtiyaçlarını tedarik edemezsin. Kendi idareni aciz ve zaif beline yükleme. Mülkü sahibine teslim et. Çünkü seni senden daha iyi düşünür, daha iyi idare eder, daha güzel bir şekilde rızıklandırır...”
Nefsi ikna edebilsek, şeytanların tuzaklarından kurtulabilsek, Hâlık-ı Kerîm’e yöneleceğiz. O’nun bize gönderdiği yüce Rehber’in yolunu takip edeceğiz. Hayatın muammasını çözebilsek Kur’ân sayfaları arasında huzur arama yolculuğuna çıkacağız. Arayışımız bizi “âlemlere rahmet olarak” gönderilen Resûl’e (asm) kavuşturacaktır. Bundan sonrasında hep yolumuzu aydınlatan yıldızlarla ilerleyeceğiz.
İnsan olmak ne güzel? İnsan olarak yaratılmanın sırrını kavramak ne güzel? İçtenlikle “Rabbim” demek, Rabb-i Rahim’i tanımak, O’na ilticâ etmek, O’na yönelmek her şeyden daha güzel... Herkesten çok övülmeyi hak eden Habibullah’a (asm) ümmet olma şerefine nail olmak, ona “Peygamberim, rehberim, önderim, gözümün nuru” diyebilmek ne büyük mazhariyet! O Resûl-i Kibriya’nın (asm) yolunun yolcusu olmak, ebedî saadete vasıl olmanın yegâne yoludur. Onun nurunun olmadığı yollarda binbir türlü tehlikeler bulunmaktadır.
Evet yollar çoktur, ama insanlık için, huzur için, saadet için Allah’a giden yollar gibisi yoktur. İnsanlık âleminde çok sahte önderler ortaya çıkmış, birçok rehber insanlığı felâketlere sürüklemiş, hiçbiri insanlara insan olmanın gerçek yolunu gösterememiş. Çünkü insanı Yaratan ancak ona faydalı olanı bilir, ona huzura götüren rehberler tayin edebilir.
Rabbim bizlere, rızasına uygun yolu göstersin, bizleri Kur’ân’ın hakikatlerinden ve Hz. Muhammed’in (asm) sünnet-i seniyyesinden gereği gibi istifade edenlerden etsin...
20.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|