Hayatı bir mücadeleden ibaret gören Darwin ve tâbileri kuvvetlilerin zayıfları yok ettiklerini söylerler.
Oysa aradan asırlar geçtiği halde zayıf varlıkların ayakta kalışları bu teorinin yanlışlığını ortaya koymaya yeter.
Doğrusu kâinatta mücadele değil yardımlaşma kanunu hükmeder. Güneş bütün canlıların, bulutlar yeryüzünün, bitkiler hayvanların, hayvanlar insanların yardımına koşup durur ve bu yardımlaşma sayesinde hayat devam eder.
Aynı kanunun kâinatın küçük bir şekli ve modeli olan insanlar arasında da ulgulanmasını emreder İslâm. Peygamberimizin (asm) Medine’ye gider gitmez ilk olarak yaptığı işlerden biri bu kanunu hayata geçirmesi olmuştur. Önce Mekke’den Medine’ye hicret eden Mekkeli Müslümanlarla, yani Muhacirlerle, onlara kucak açan yardımcılar anlamına gelen Ensarı kardeş yapmıştı. Bu kardeşlik tarihte ikinci bir benzerine rastlanmayacak derecede harikaydı. Kardeşler birbirlerine vâris bile olacaklardı. İki evi olan Ensar birini, arazisi olan yarısını kardeşine vermekte tereddüt etmemişti.
Mü’min kendisi için istediğini diğer bir mü’min kardeşi için de istiyordu. İstemek zorundaydı da. Yoksa tam inanmış olamazdı. Hz. Peygamber (asm) buyurmuştu ki: “Sizlerden hiçbir kimse kendi nefsi için istediğini diğer bir mü’min kardeşi için de istemedikçe tam inanmış olmaz.”1
Yine Allah Resûlünün talimatları ışığında mü’minler sevgide, şefkatte bir vücudun azaları gibi oluyorlardı. Çünkü Allah Resûlü (asm) buyurmuşlardı ki: “Mü’minler sevgide, şefkatte bir vücudun organları gibidirler. Biri uykusuz kaldığında bütün vücut bunu hisseder, yardımına koşar, o acıyı dindirir.”2 Yine buyurmuşlardı ki: “Mü’min mü’mine karşı bir binanın kenetlenmiş taşları gibidir.”3
Bu durumda mü’minin mü’min kardeşi için feda edemeyeceği ne olabilir ki?
Dipnotlar:
1- Buharî, İman: 13; Neseî, İman: 33; Müslim, İman: 71.
2- Buharî, Edeb: 37; Müslim, Birr: 66.
3- Ebû Davud, Edeb: 47.
20.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|