Baharlar vardır...
Sevinçle neşeyle gelir.
Yeni günlerin ve yeni ümitlerin
müjdesini verirler.
Her şeye yeni bir başlangıç olan..
beyazlarına kavuşan bir gelin gibi,
yeni bir dünyanın
hazırlığıyla kuşanan
çiçeklenen... tomurcuklanan...
meyveye duran
Baharlar vardır...
Geleceğe, öteye kapı olan..
o kapının eşiği olan...
Gerçek bir âlemin
ebedî âlemin başlangıcı olan
her yeni doğuş
her yeni başlangıç
Gerçekten bir bahar değil midir?
dünyanın ölü mevsiminden,
yeniden dirilmesine kadar
geçen zaman gibi.
Bu müddet içerisinde tomurcuk ve filizler yeni umutlarla büyüyüp
gelişmeyecek midir?
Bir de bunun ötesi olan bahar vardır.
Geçiş, yeniden doğuş olan bir bahar.
Oraya, bahardaki gibi coşkun
ve neşeli doğabilmek için ise,
her dem taze, her dem zinde bir hayatın sahibi olmak gerekir.
Çünkü; ebedî mutluluğun asıl mekânı orasıdır ve gerçek baharı yaşayan o bahçelerde canlar Cânına kavuşulacaktır.
“Dün dünle beraber gitti cancağızım. Bugün yeni şeyler söylemek lâzım”
diyen Mevlânâ Hazretleri de bizi böyle bir gençliğe ve tazeliğe dâvet ediyor...
Peki ya ölü doğuşlar! Ana rahminde ölen ve bu geniş âleme kavuşamayan
bebekler gibi..
Bu tür bir doğuş da mümkün değil mi?
Elbette mümkün ve üstelik kişinin elinde olan bir şey.
Fakat böyle bir doğuşta bahar, bahar olmaktan çıkar. Ümit ve neşe kaynağı olma vasfını kaybeder.
Çünkü öz ölmüş, sadece kabuk kalmıştır.
Artık, geniş bir âleme çıksa dahi, o âlemin nimetlerinden faydalanamayacak ve sadece kabuktan ibaret kaldığı için, yanmaya ve sürünmeye mahkûm kalacaktır.
Kısacası gerçek baharlara, devamlı bir gençliğe ulaşabilmek elimizdedir.
Ne mutlu bu kısa ömürde, o ebedî gençliği kazananlara..
...
ÇOCUKLUĞUM
Çocukluğum, çocukluğum...
Uzakta kalan bahçeler
O sabahlar, o geceler,
Gelmez günler çocukluğum.
Çocukluğum, çocukluğum...
Gözümde tüten memleket.
Artık bana sonsuz hasret,
Sonsuz keder çocukluğum.
Çocukluğum, çocukluğum...
Habersiz ölen kardeşim,
Mezarı bilinmez eşim,
Her bir şeyim çocukluğum.
Çocukluğum, çocukluğum...
Bir çekmede unutulmuş,
Senelerle rengi solmuş,
Bir tek resim çocukluğum...
(Ziya Osman Saba)
18.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|