Tok açın halinden anlamaz. Ne kadar dil dökse nafile. Hele bir eli yağda bir eli balda olanların bir kulağından girer öbür kulağından çıkar.
Tamam.
Aynı derecede hissetmesini bekleyemeyiz, ateş düştüğü yeri yakar, doğrudur ama...
Karşısındakinin ıztırabını, derdini dindirecek imkânı varken elini kolunu bağlayıp “durumu iyi” demek de olmaz.
Bu, teselli etmek veya moral vermek değil, sorumluluktan kaçmak, acıyı hafife almak demektir.
Maalesef ülkemizde sorunlara yaklaşım tarzı böyledir.
Sorun karşısında ilk reaksiyon; sorunu yok saymak, saklanamayacak boyuta gelince de küçük göstermek için çaba sarf etmek adeta genlerimize işlemiş bir özelliğimiz .
Tıpkı şu günlerde yaşadıklarımız gibi.
Bütün ekonomik göstergeler tepe taklak olmuş;
İşsizlikte ve küçülmede rekor üstüne rekor kırarken, sanayi üretimi dibe vurmuşken, işyerleri kapanırken gazete manşetlerine taşınan bir beyanat:
“Hane halkının durumu iyi.”
Kim buyurmuş?
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek.
“Krizin Türkiye’ye teğet geçeceği” lâfının değişik versiyonu.
Bazen sözün bittiği yer olur. Ne söyleyeceğinizi bilemezsiniz.
Biraz soluklanıp kendimizi toparladıktan sonra şu soruyu soralım:
“Durumu iyi” derken kimi kastettiniz?
Eğer hane halkı;
Geçim sıkıntısı çekmiyorsa, parasını gönlünce harcıyorsa, borcu harcı yoksa, tasarruf edebiliyorsa “durumu iyi” demektir.
Peki, bizim haneler böyle mi?
Emekli, memur, işçi hanelerinin halini hepimiz biliyoruz.
Aldıkları belli.
Kira, yiyecek, içecek, yakacak...hepsi para. Hangi birine yetecek.
Ya diğer haneler?
Esnaf ve sanatkârlar sinek avlıyor, kepenkler iniyor.
İş adamları fabrikalarına kilit vuruyor.
Çiftçi zaten yoksul.
Ekonomik sıkıntıdan yılda 100.000 çift boşanıyor, haneler dağılıyor.
Kısaca halkın durumu iyi falan değil, berbat.
Hal böyleyken nasıl oluyor da “Hane halkının durumu iyi” denebiliyor?
Moral vermek içinse yararı yok.
Espriyse; insanlar perişanken yakışık almamıştır. Acaba hane halkı derken “İngilizler” mi kastedilmiştir?
Belki bu ihtimallerden hiçbiri değildir.
Bir ihtimal daha var;
Sayın Bakan “başka hanelerden” bahsetmiş olabilir mi?
O zaman haklıdır. Haksız yere Bakana yüklenmeyelim.
Kimdir “o hanelerde” yaşayanlar?
l Mısır ticareti yapanlar,
l Gemi taşımacılığı işi ile uğraşanlar,
l Kamu ihalesini kazanan şanslılar.
Bunların durumları gerçekten iyidir. İyi demek yetmez olağanüstüdür, göz kamaştırıcıdır.
Kısa zamanda ve çocuk yaşta uluslar arası iş adamları kervanına katılmışlar, lüks villaların, pahalı ciplerin sahibi olmuşlar, çok yıldızlı otellerde dünya evine girmişler.
Gurur duymalıyız.
Yazımızın başında, “Tok açın halinden anlamaz” dedik, ama yine de “Çıkmayan candan ümit kesilmez” umuduyla sesleniyoruz:
Birazda yarı aç yarı tok gezen milyonlarca ailenin yaşadığı “hanelerin durumunu” düşünün.
“Durumumuz” her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Uyanın ve görün artık, komşu açken tok yatılmaz.
21.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|