80’lerin sonunda dağılan Sovyetler Birliği’nin mirası, Putin’le birlikte yeniden toparlanmaya başlamıştı. Putin, devlet başkanlığı döneminde Rusya’yı uluslar arası sermayenin elinden kurtardığı gibi, enerji kaynaklarını da iyi kullanarak güçlü bir politikacı portresi çizdi. Putin yönetimi Rusya’daki enerji şirketleri içindeki payını arttırmaya ve bölgesel enerji hatları üzerindeki kontrolünü arttırmaya başladı.
Bir yandan da uluslar arası destek arayışına girdi. BM Güvenlik Konseyinde Amerika ve İngiltere’nin getirdiği kararları veto ederek Batı karşıtı ülkelerin desteğini kazandı. İran’a karşı uygulanan tedbirleri Buşehr nükleer enerji tesisine uranyum sağlayarak deldi. Kuzey Kore ve Sudan’ı BM yaptırımlarına karşı korumaya başladı. Amerika’nın her hareketine karşılık verdi: ABD’nin Kosova’nın bağımsızlığını tanımasına karşı Gürcistan’dan ayrılmak isteyen Güney Osetya ve Abhazya’yı tanımakla tehdit etti.
ABD, Rusya’yı Azerbaycan petrolünden dışlamak için planlar yaparken, o şimdi Azerbaycan’la enerji anlaşması yaptı. Amerika’nın Kırgızistan’daki üssünün kapatılmasını sağladı.
Bu arada içeride de yeni bir polis devleti kurma çabasına girişti. Bir zamanların KGB’sinden daha güçlü bir güvenlik ve istihbarat örgütü kurdu: FSB. Yönetimin her kademesini eski FSB/KGB ajanlarıyla doldurdu. Halen ülkenin yönetim kadrolarında görevli yetkililerin yüzde 78’si eski FSB ya da KGB’li. Rus istihbarat örgütlerinin yetkisi tarihteki en yüksek düzeyine ulaştı. Üstelik Rusya’daki bütün büyük şirketlerin yönetim kurullarına, şirketin Kremlin’in çıkarlarına uygun çalıştığını kontrol altında tutacak güvenlik servis görevlileri atamaları zorunluluğu getirildi. Şirketler artık önemli kararlarını Kremlin’e danışmadan alamıyor. Bu aynı zamanda şirketlerin devletle olan ilişkilerini kolaylaştırıyor, bürokrasiyi de azaltmak gibi bir yarar sağlıyor. Böylelikle aslında daha önce Mafya’nın yaptığı koruma işini üstlenmiş oluyorlar.
Aynı polis devleti yapısı içinde, sesini yükselten muhalifler suikastlarla susturulmaya başlandı. Suikastların failleri bulunmadı, şüpheliler yargılanmadı.
Putin asıl gücünü, Amerika ve Avrupa Birliğine güvenerek sesini yükselten Gürcistan Devlet Başkanı Saakaşvili’ye karşı gösterdi. Güney Osetya’ya giren Gürcü birliklerini birkaç günde püskürtüp, isterse Gürcistan’ın tamamını ele geçirebileceğini gösterdi. ABD ve AB seyretmekle ve uzaktan protesto etmekle yetindiler. Şimdi de Saakaşvili’ye yönelik kalabalık protesto gösterileri düzenlenmesini sağlıyor Putin. Bu şekilde kendisi bulaşmadan, onu iktidardan indirmeyi hedefliyor. Adeta eski günlerine döndü Rusya. Ukrayna, Polonya gibi eski uydularını da tehdit eder hâle geldi.
Putin’i yavaşlatan tek unsur küresel kriz oldu. Asıl gelir kaynakları arasında yer alan petrolün fiyatının yükselişiyle hızla zenginleşen Rusya, petrol fiyatlarındaki çöküşle birlikte büyük bir krize girdi. Uluslar arası para örgütlerine para verirken, şimdi borçlanmak zorunda kalacak hâle geldi.
Putin şimdi kara kara düşünüyor. “Bu kriz uzun süre daha devam edecek, boyutları çok büyük” diyor. 325 milyar rublelik (11,7 milyar dolar) kurtarma paketi henüz etkisini göstermedi. Bu yıl ihracatın yüzde 45 oranında düşmesi bekleniyor.
Kriz şimdilik Putin’i yavaşlatmış gibi görünüyor. Biraz güç bulduğunda yeniden eski imparatorluk hayallerini gerçekleştirmeye koşup koşmayacağını zaman gösterecek.
22.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|