Önümüzdeki Çarşamba günü Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ gündeme ilişkin bir toplantısı yapacak. Millî Güvenlik Kurulu toplantısından bir gün sonra yapılacak toplantı İstanbul’daki toplantının bir benzeri mi olacak, yoksa Başbuğ bu sefer soruları da cevaplandıracak mı? Henüz belli değil.
Malûmunuz bir kaç kez yazdık. Yeni Asya ile birlikte 4 gazete daha Genelkurmay’a akredite olmadığından yine (muhtemelen) davet edilmeyeceğiz. “Orada olunsa ne sorulabilirdi?” şeklinde bir düşünceden hareketle şu soruları çıkarttık:
Öncelikle bazı basın-yayın kuruluşlarına uygulanan akreditenin sebepleri nelerdir? Bu çerçevede ‘dağdaki akreditasyon’ olarak medyaya yansıyan haberler konusunda bir inceleme yaptınız mı? İnceleme sonucunda kusurlu bulunursa o komutan hakkında bir işlem yapacak mısınız?
Artık asker darbe yapar mı ya da plânlar mı? Ergenekon olayına nasıl bakıyorsunuz? Eski Genelkurmay başkanlarından Hilmi Özkök’ün “Artık darbeler dönemi kapandı” tesbitine katılıyor musunuz?
Anayasanın tamamıyla değiştirilmesi konusunda görüşünüz nedir? Bu kapsamda YAŞ kararlarına yargı yolunun açılması gerekir mi?
“Peygamber ocağı” dediğiniz askerî birliklerdeki yemin törenlerine bundan böyle başörtülü eş, anne ve yakınları alınacak mı?
Bu soruları akredite olan meslektaşlarımız sorar mı bilmeyiz, ama ilk anda aklımıza gelen sorular bunlar. Bakarsınız, akredite olan meslektaşlarımız bu soruları sorarlar veya Org. Başbuğ bu sorulara fırsat vermeden bu konulardaki görüşlerini açıklar.
* * *
KİVİ Mİ, MUZ MU?
Resmî tatillerin çok olduğu hep tartışılırdı, şimdi bir tatilimiz daha oldu.
TBMM Genel Kurulunda, Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanununda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı kabul edilerek yasalaştı. Böylece, kanunla, tatil günlerine, “Emek ve Dayanışma Günü” adıyla, 1 Mayıs da eklenmiş oldu.
Kanunun Meclis’teki görüşmelerinde ilginç tartışmalardan birisi dikkatimizi çekti.
AKP’nin sendikacı kökenli milletvekili Agâh Kafkas’ın konuşması sırasında CHP ve DTP milletvekillerinden çokça sataşma yaşandı. Kafkas’ın, “Önce demokrasi ve demokratik zemin içerisinde mücadele yapmayı öğrenelim. Yani hem demokrasinin kodları konusunda sıkıntımız olacak, hem demokrasi hem terör diyeceksiniz, bu ikisinin bir arada oluyor olma şansı yok. Ve gelin, artık Türkiye bir muz cumhuriyeti değil, Türkiye demokratik, laik, sosyal hukuk devleti...” sözlerine CHP Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı’nın cevabı gerçekten ilginçti: “Sizin döneminizde kivi cumhuriyeti oldu; muz cumhuriyeti değil, kivi cumhuriyeti!”
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarından bir gün önce yapılan bu “kivi mi, muz mu?” tartışması bize ilginç geldi.
* * *
“KAMUSAL ALAN”… O DA NE?
Kanunsuz başörtüsü yasağı hem üniversitelerde hem de kamu da devam ediyor. Bu yasağı protesto etmek amacıyla “İnanç özgürlüğü platformları” Türkiye’nin bazı illerinde yasağın kalkması için eylemlerine aralıksız devam ediyor.
Dün itibarıyla Kocaeli’nde 210, Van’da 138, Ankara’da ise 169. eylemler yapıldı. Yılmadan, kar, kış, yağmur demeden haftalardır bu yasağın kalkması için seslerini duyurmaya çalışıyorlar.
Gazetemizde yayınlanan bir haber dikkatinizi çekmiştir. ABD’nin yeni başkanı Barack Obama, danışmanlığa bir bayan atadı. Gallup Müslüman Araştırmaları Merkezi’nde çalışan Mısır asıllı Dalia Mogahed, Obama’ya “Müslümanların karşılaştıkları önyargı ve yaşadıkları sorunlar” konusunda danışmanlık yapacak. Mogahed, dinin emri olan başörtüsünü taktığı için hemen dikkat çekti. Obama, Bush yönetiminin imajı silmek amacıyla bu atamayı yapmış olabilir ama “burası kamusal alan” gibi bir şey söylemeden sadece bayan Mogahed’in beynindeki fikirlerine baktığını ortaya koymuş oldu.
Ankara’daki inanç özgürlüğü platformunun geçen haftaki eyleminde bu konu gündeme gelirken, bu gelişmenin “ümit verici” olduğunu vurgulandı. Açıklamada nüfusunun yüzde 99’ı Müslüman olan Türkiye ile ABD’deki bu atama karşılaştırıldı ve “Bizler bu zihniyeti hiç anlayamadık!” denildi. Zaten kimse bu yasağın kanunsuz nasıl devam ettiğini anlayamıyor…
26.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|