İsrail Devleti Filistin ile ilgili siyasetinde her zaman iki yüzlü davranıyor. Bir yandan barış masasına oturduğu zaman, bir de bakıyorsunuz ki öte yandan acımasızca saldırabiliyor. Bunu da hep haklı gerekçelere dayandırıyor. Uluslar arası kamuoyundan ve de uluslar arası kuruluşlardan yeterli baskıyı görmediği için, baskı yerine bilakis destek aldığı için de hep yaptıkları yanına kâr kalıyor.
Şimdilerde İsrail Devleti birinci ağızdan Filistin ile “iki devletli çözüm” için masaya oturabileceğini açıklıyor. Bunun için bazen İsrail’in bir Yahudi devleti olduğunun kabul edilmesinin şart olduğu açıklamaları gelirken, bazen bu açıklamalar yalanlanıyor. Ancak bütün bunlar olup biterken de İsrail’in asıl yaptığı ve asla görmezden gelinmemesi gereken bir şey var ki, gelecekte iki devletli bir çözümün gerçekleşmesi halinde bu durum çok mühim bir tıkanma noktası olacaktır. İsrail’in yaptığı şey, 1967 yılında 6 gün savaşları sonrasında işgal ettiği Doğu Kudüs’ü tamamen Araplardan arındırma çalışmalarıdır. Bunun için çok acımasız bir iskân politikası devreye soktu İsrail. Uzunca bir süredir de Kudüs’ü ama özellikle de Doğu Kudüs’ü Araplardan arındırmaya çalışıyor.
Bunun için Arapların evlerine sürekli olarak yasa dışı yıkım tebligatları çıkartılıyor ve evler bir bir yıkılıyor. Asla bir Arap kökenliye ev satışına izin verilmezken, Yahudilerin ev ve arsa satın almaları ise kolaylaştırılıyor.
Son olarak Birleşmiş Milletler de Doğu Kudüs’te böylesi bir zulmün yaşandığını doğruladı. Birleşmiş Milletler, İsrail’e, Doğu Kudüs’te Filistinlilerin evlerinin yıkılması uygulamasını dondurmasını istedi.
BM uyarısına rağmen İsrail tarafı her zaman yaptığı gibi mazeretler üretiyor. İsrail, söz konusu evler için ruhsatsız olduğu gerekçesiyle yıkım tebligatları çıkardığını söylerken, Filistinliler ise Kudüs Belediyesinin Doğu Kudüs’teki evlere bilerek ruhsat vermediğini belirtiyor. BM İnsani İşler Ofisince yayımlanan raporda da Filistinliler’in dile getirdikleri şikâyetler doğrulanmış oldu. Rapor, Filistinlilerin yasal olarak inşaat yapmakta ciddî engellerle karşı karşıya olduklarını; Doğu Kudüs’te Filistinlilerin inşaatlarının ancak yüzde 13’lük bir pay aldığını belirtirken; Yahudi yerleşimlerin inşaatlarının yüzde 35’e ulaştığını ifade ediyor. Raporda, “Filistinlileri yasa dışı inşaatlara zorlayan, inşaatların yasal olarak yapılmasının önündeki güçlüklerdir” şeklinde bir ifade de yer aldı.
Yine rapora göre, Doğu Kudüs’te yaşayan 225 bin Filistinliden yaklaşık 60 bininin evleri yıkım tehdidi altında. Bugüne kadar verilen yıkım tebligatlarının sayısı ise 1500 dolayında. Bu yıkımların yapılması durumunda yaklaşık yarısı çocuk 9 bin dolayında Filistinli evsiz kalacak. Raporda, Doğu Kudüs’teki Filistinlilerin evlerinin yüzde 28’inin belediyeden verilen yasal ruhsatlarının bulunmadığı ifade edilirken, “Sonuçta, 225 bin Filistinlinin en az 60 bininin evleri İsrailli otoritelerce yıkım tehdidi altında” denildi. Rapora göre, 1967 yılından bu yana Filistinlilere ait binlerce ev İsrail tarafından yıkıldı. Resmi verilere göre, 2000-2008 yılları arasında yine Doğu Kudüs’te 670 ev, yasal izinleri bulunmadığı gerekçesiyle yıkıma uğradı, bunların yüzde 90’ının yıkımı geçen yıl oldu. Raporda, ev yıkımlarının normal Filistinli vatandaşlara zarar verdiği, şehirde tansiyonu yükselttiği, (İsrail ve Filistinliler arasındaki) güven inşası ve görüşmelerin sürdürülmesi çabalarını sekteye uğrattığı, ayrıca uluslararası yasalarla ve İsrail’in verdiği yükümlülüklere de aykırı olduğu vurgulandı. Ayrıca, planlama ve yatırım eksikliği, Filistin mahallelerinin aşırı kabalalık olmasına ve altyapıda yetersizliğe yol açıyor.
Kudüs’ün etrafına inşa edilen ayırma duvarlarının doğusunda yaşayan Filistinlilerin çoğunun, şehirle bağlantılarının kesilmemesi amacıyla Doğu Kudüs’e taşınmalarının da, son birkaç yıldır bu bölgedeki durumu daha da kötüleştirdiği ifade edildi. Ev yıkımları, sadece Doğu Kudüs ile sınırlı kalmıyor. Rapora göre, İsrail Batı Şeria’da da yasa dışı olarak inşa edilen, Filistinlilere ait yüzlerce evi yıkıyor.
Batı Şeria’daki faaliyetlerden sorumlu Sivil Yönetim, 2000-2007 yılları arasında, Filistinlilerin inşaat izin başvurularının yüzde 94’ünü geri çevirmiş bulunuyor.
Peki İsrail bütün bunları neden yapıyor?
Cevabı oldukça basit. Eğer “iki devletli” bir çözüm gündeme gelirse yeni kurulacak Filistin Devleti’nin elbette başkenti Kudüs olacaktır. Bunun için de Doğu Kudüs tercih edilecektir. İşte İsrail’in özellikle Doğu Kudüs’ü Filistinlilerden arındırma planlarının ardında yatan asıl sebep budur.
Kudüs’ü “ebedi ve değişmez başkenti” olarak ilan etmiş bulunan İsrail barış masasına işte bu faaliyetlerin gölgesinde oturacaktır. Ancak unutmaması gereken şey şudur ki; dünyanın ekseriyeti, Kudüs’ün İsrail’in “ebedi ve değişmez başkenti” olduğunu kabul etmemektedir ve bunu tanımamaktadır. Eğer Kudüs bir ülkenin başkenti olacaksa bu elbette asıl sahipleri olan Filistinlilere daha yakındır. Filistinlilerin Kudüs’ten vazgeçmeyeceği ise gün gibi ortadadır.
03.05.2009
E-Posta:
[email protected]
|