Son zamanlarda artan suç oranları özellikle İstanbul gibi büyükşehirlerde yaşayan insanların korkulu rüyası haline geldi. Gün geçmiyor ki, canice işlenmiş bir cinayet, organize olarak düzenlenmiş hırsızlık ve gasp olayları ya da saatlerce süren sokak çatışmalarına dönüşen terör olayları yaşanmasın. Artık bu türden olaylar adeta gündemin rutini haline geldi ne yazık ki...
İnsanlar huzur ve güvenlik içinde yaşamayı özledi. Ebeveynler çocuklarının güvenliğinden emin değil. İnsanlar birbirine karşı oldukça güvensiz.. Bunun sosyolojik ve ahlâkî sebepleri hakkında saatlerce konuşulup, yazılabilir. Ancak sadece konuşmakla değil icraatlerle olaya çözüm bulmak gerekiyor.
Ancak kimse kendi işini yapmıyor ki!
Son günlerde ülkemizde de tartışılan bir konu oldu bu. Ülkenin asayişinden sorumlu insanların “ahlâk bekçiliğine” soyunmaları bazı kesimler tarafından oldukça eleştirildi. Herkesin mâlûmudur. Bilmeyenler için hatırlatalım. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Etiler’de hunharca öldürülmüş bir şekilde bir çöp konteynerinde cesedi bulunan Münevver Karabulut’un ailesini suçlayan nitelikte, “Kızlarını takip etselermiş” sadedinde, “Sizin kızınız olsa, kaçta eve gelmesini istersiniz? Gece erkek arkadaşının evinde geç saatlere kadar kalmasına izin verir misiniz?” şeklinde sözler sarf etmişti.
Elbette asayişten birinci derecede sorumlu bir insanın kendi görev ve sorumluluklarını unutup bu şekilde beyanatlar vermesi temsil ettiği makam açısından doğru değildi.
Sorumluluk makamında olan insanların sadece konuşmakla yetinmesi, hatta kendi görev ve sorumluluk alanlarının dışında bütün meselelerde ahkâm kesmesi aslında Türkiye için pek de alışılmadık bir durum değil. Zira daha geçtiğimiz gün Genelkurmay başkanının bile görev ve yetki alanına girmeyen konularda saatlerce canlı yayında konuştuğuna hep birlikte şahit olduk.
Emniyet Müdürü Cerrah’ın söyledikleri her ne kadar temsil ettiği makam açısından tasvip edilmese de, elbette ebeveynlerin görevleri ve sorumlulukları arasında çocuklarını kontrol altına almak ve onların hangi saatlerde nerelerde olduklarını en azından baliğ ve reşid olana dek bilmek de vardır. Hele ki sözkonusu 18 yaşından küçük bir kız çocuğu olduğunda bu durum daha da önem kazanır.
Bu türden olaylar tabiî ki sadece bizim ülkemizde yaşanmıyor. Asayiş problemi dünyanın genel bir sorunu. Bazı ülkeler de kendilerince bir takım icraatlerle bu soruna çözüm arıyorlar. Bunun son örneği Rusya’da yaşandı. Normalde sefahat ve eğlence hayatıyla bilinen Rusya gibi bir ülkede, Devlet Başkanı Medvedev, 18 yaşından küçük çocukların saat 22.00’den sonra evden yanlarında bir yetişkin olmadan tek başlarına çıkmasını yasaklayan bir yasa tasarısını onayladı. Kremlin’den bu konuda yapılan açıklamada, Medvedev’in onaylamasıyla yürürlüğe giren yasada, 18 yaşından küçüklerin tek başlarına belirli yerlere girmesinin de yasaklandığı belirtilerek, “Örneğin saat 06.00 ve 22.00 dışındaki saatlerde 18 yaşından küçüklerin sokaklarda dolaşması, stadyuma, parklara, meydanlara, internet kafelere gitmeleri ve toplu ulaşım araçlarına binmeleri yasaklanıyor” denildi. Çocuk haklarıyla ilgili bu yasaya göre, 18 yaşından küçüklerin gece kulüplerine, barlara, restoranlara ve içki satılan diğer yerlerin yanı sıra cinsel içerikli yerlere girişi de yasaklanıyor. Yasa yetkililere, çocukların “fiziksel, ruh ve ahlâkî gelişimini olumsuz etkileyecek yerlerin” tesbitini yapma imkânını da sağlıyor. Yasada ayrıca, 18 yaşından küçük çocuklarını 22.00’den sonra evde tutamayan ebeveynlere ceza verilmesi öngörülüyor.
Çok enteresan değil mi? Acaba benzeri bir yasa tasarısı Türkiye’de kabul edilse, hatta kabul edilmeyi bir tarafa bırakın gündeme bile getirilse kıyamet kopmaz mıydı?
02.05.2009
E-Posta:
[email protected]
|