"Gerçekten" haber verir 02 Mayıs 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

S. Bahattin YAŞAR

Her insan, üzerinde ‘dersler’ taşır



Lütfen görüşme hakkımıza müdahale etmeyin!

Görüştüğümüz her insan beraberinde birtakım dersler taşır. Yeniden görüşmelerimiz, oluşan çağrışımların ve derslerin yenilenmesi, tazelenmesi anlamına gelir. Yani bu, Peygamberimizin (asm) sohbetinde bulunan sahabelerin, onun (asm) nuru ile nurlanması gibi bir şeydir.

Kıymetli ilahiyatçı Şahinalp Hocama, “Hocam, ne zamandır görüşemiyoruz, yani ehl-i iman kardeşlerin, birbirleri üzerindeki haklarından birisinin de, ‘birbirleriyle görüşme hakkı’ olduğunu söyleyebilir miyiz? Bunu da haftalık sohbetlerimiz olarak kabul edebilir miyiz? Dolayısıyla bir iman kardeşimiz bu sohbetleri ihmal ederse, ona gidip, ‘Kardeşim benim hakkıma giriyorsun, ben sizinle, hiç değilse haftada bir de olsa konuşmak, görüşmek istiyorum. Ama sen buna mani oluyorsun. Bak, eğer hakkımı helâl etmezsem işin zor, onun için ne yap-et, haftalık görüşme hakkımızı iade et…’ diyebilir miyiz?” diyorum. Hocam, tebessüm ediyor ve hakkı teslim ediyor.

İman kardeşliği sorumluluk da yüklüyor

İnsanın nefis taşıdığını, nefsin, her şeyi kendi menfaatine bakan yönüyle değerlendirdiğini, onun için zaman zaman muhataplarının hak ve hukukuna müdahaleler yapabildiğini karşılıklı mütalâa ediyoruz. Yine ehl-i imanın birbirini arayıp sormasını; başında bir sıkıntı varsa onu gidermek için kendisine düşeni yerine getirmesini de bir sorumluluk sadedinde konuşuyoruz.

Kardeşlik kolay değil diyoruz ve sorumluluğu üzerinde duruyoruz. Gerçi bir iman kardeşimizin îmanî sohbetlerden, hizmetlerden uzaklaşması; ya da daha başka maddî ve manevî sıkıntılar içerisinde olması karşısında, kardeşlere düşen, oluşan veya oluşacak durumları seyretmek, kuru kuru ‘ah, vah’ etmek değildir. Böyle bir durum, o kardeşin maneviyatına gelen darbelere seyirci olmak anlamına gelir.

İşte kavlî ve fiilî duâlar böyle zamanlar için vardır.

Kardeşleri nefislerinin eline terk etmemek lâzımdır

İman kardeşimiz üzerinde; nefis etkinlik yapıyor, her türlü azabı kendisine ve çevresine çektiriyor ve hayatın tadını tuzunu kaçırıyor da, biz kardeş olarak bu duruma seyirci kalıyor ve yapılması gerekenleri yapmıyorsak, bu kardeşlik, ‘kardeşlik’ olmasa gerektir.

Nefis ve hevanın, kalp üzerinde baskı kurması ve akıl ve kalbe galebe etmesi, çok da hakikati bilmemekten değildir. İnsan bazen yanlışı ve doğruyu bildiği, kazanç ve kaybı anladığı halde; bile bile ve isteyerek batılı hakka, yanlışı doğruya tercih edebiliyor. O zaman yapılması gereken, akıl, kalp ve vicdanı geliştirecek adımlara destek vermek, böyle ortamlara kardeşimizi çekmek ve nefsi zayıflatan ve kalbi güçlendiren faaliyetlerin içerisinde yer almaktır.

Nefis böyle cezalardan anlar

Bu aynı zamanda nefsi cezalandırmak anlamına gelir. Yani nefis, yaptığı yanlışlar karşısında kumandanları olan akıl ve kalp tarafından bir ciddî cezalandırma ile karşılaşsa, bu ceza onun için caydırıcı olacaktır. Nefis, ceza almak istemiyor. Örnek olarak, bir sabah namazına kalkmamış nefse, yirmi vakit sabah namazı kazası kıldırmak, nefsi ciddî sarsacak ve ona ders olacaktır.

Kardeşlerimizi nefis ve şeytanın oyuncağı olmaktan kurtarmak ve onlarla ilgili her türlü maddî ve manevî fedakârlık örnekleri içeren adımlar atmak bir görevdir. Akıl ve kalbine, bir ağabey veya kardeş olarak destekçi olmak, nefsin firavuniyetini kıracaktır. Bu da sahabe mesleği mesabesindeki Risâle-i Nur hizmetine yakışandır.

Görüşmek değil, hatırlamak bile bir derstir

Mü’min kardeşlerle her görüşmenin elbette ki niteliği farklıdır. Caddede karşılaşıldığında, bir tebessüm de bir görüşmektir. Güzel bir mekânda, ciddî alâkalarla sohbet etmek, dertleşmek de bir görüşmektir. Barla Lâhikasında, Nurları dinlemeye gelen ve evhama (vehim, kuruntu) düşmüş insanların, evham zulümatlarını nasıl dağıttığı, bizzat yaşanmış örneklerle anlatılmaktadır.

Şahinalp Hoca, konuyla ilgili,—mealen—bir hadis-i şerifi nakletti: “Görüştüğünüz kişi, ilk anda size Allah’ı hatırlatıyorsa, onunla görüşmeye devam edin, onunla arkadaşlık kurun. Ama görüştüğünüz kişi size şeytanı hatırlatıyorsa, ondan da uzak durun, onunla arkadaşlık etmeyin” demek, görüştüğümüz insanlara bu ölçüyle bakmalıyız. Tabiî önce, kendimiz, Hakkı hatırlatan olmalıyız.

Görüştüğümüz insanlar, bizi dünyaya, dünyalıklara, nefsin istek ve arzularına, kötülüklere dâvet ediyor ve böyle durumlardan bizi esirgemiyorsa, burada hakikî anlamda bir dostluktan bahsedilemez.

Ama görüştüğümüz kişi, bize Allah’ı (c.c), Kur’ân’ı, Hazret-i Peygamberi (asm), büyük zatları, imanı, dürüstlüğü hatırlatıyorsa, böyle insanlar varlıklarıyla gittikleri yerlere pek çok dersler götürüyor demektir.

Nitekim konuşmalar, görüştüğümüz kişinin taşıdıklarına göre şekilleniyor. Hakikî iman ehlinin bırakın konuşmasını, yolda yürümesi, oturup kalkması bile bir edeb dersi niteliğindedir. Çünkü iç dışa yansır. Hazret-i Peygambere (asm), ‘Bu yüzde yalan yoktur’ diyen nasipli, için dışa yansımasını okumuştur.

Görüşmek bir derstir

Doğrusu, ‘görüşmekte, konuşmakta, birbirinizle olan irtibatta aşırıya gidin’ mesajını, yani ‘müfritane irtibatı’ ben böyle anlıyorum. Her iman kardeşim, her Nur kardeşim üzerinde pek çok îmanî ders taşıyan birer levha gibidir. Onun için böyle iman sahipleriyle görüşmek (bırakın oturup dertleşmeyi)—caddede uzaktan uzağa selâmlaşmak bile—derince etkiler bırakabiliyor. Bir takva ehli ile görüştüğümüzde, onun üzerimizdeki etkisi epeyce bir devam etmektedir.

Görüşünce ondaki dersleri biz, bizdekileri o okur. Böylece, mü’min, mü’minin aynası olmuş olur. Anlaşılan, her insan üzerinde dersler taşır.

02.05.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (25.04.2009) - Çocuklar keyif içinde keyif yaşıyorlar

  (18.04.2009) - Tefekkür bir terapidir

  (11.04.2009) - Lütfen dışarı çıkın; bu bir ödevdir!

  (04.04.2009) - Mertebe katetmeyen, mertebe kaybedecektir

  (28.03.2009) - Nefis, bir ‘nefis’ dersi

  (15.03.2009) - Ehl-i imana kurulan tuzak: Derd-i maişet

  (07.03.2009) - Hamuru sevgi ile yoğrulanın, diline nefret yakışmıyor

  (02.03.2009) - Dergâh’ta bir sabah namazı ve insan libası giymiş melekler

  (21.02.2009) - 40. yıl muhasebesi

  (14.02.2009) - Yaramaz öğrenci yoktur; ne işe yaradığını bilmeyen eğitimci vardır

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır

Kurumsal Linkler:
Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl

Reklam Linkleri:
Risale Yorum- Risale Çocuk- Oktay Usta - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Ahmet Maranki- Cevşen - Yeni Asya Barla - Makdis