Kırk yıllık Yeni Asya dostlarının hatırdan çıkmayan hatıralarını gazetemizde okumaya devam ediyoruz. Çok ilginç hikâyeler, çok değerli hatıralar ortaya çıkıyor. Hemen her okuyucuya sorulan “Yeni Asya size ve ailenize neler kazandırdı?” sorusuna verilen cevaplardan, Yeni Asya’nın ne kadar zengin bir hazine olduğu anlaşılıyor. Ben de aynı soruyu kendime sordum ve Yeni Asya’nın 39 yıl boynunca bana verdiklerinin bir dökümünü yapmaya çalıştım. Ne kadar çok şey verdiğini gördüm ve hayret ettim.
Ortaokul yıllarımda okumaya başladığım gazetem öncelikle okuma alışkanlığıma kuvvet verdi. Okul derslerimin haricinde dini, edebi ve içtimai dersler verdi. Böylece pek çok duygu ve lâtifelerimin farkına vardım. Fıtratımda çeşitli istidatların mevcut olduğunu, bunları inkişaf ettirebilecek bir şekilde yaratıldığımı anladım. Böylece şiir yazmaya başladım. İşte bu noktada da Yeni Asya bana ilham verdi. Sonra şevk ve gayret verdi. En önemlisi de, Risale-i Nur’un yolunu gösteren bir pusula verdi.
Gençlik dönemim “yetmiş kuşağı” denilen çok çetrefilli, çatışmalı ve çekişmeli bir siyasal ortamda geçti. Kafaların karıştığı, zihinlerin bulandığı, karışık ve karmaşık fikir akımlarının zihinleri istilâ ettiği bir dönem geçiriyorduk. Ülkenin siyasi durumu çalkantıya düştüğü, gençler arasındaki fikir ayrılıklarının çatışmaya dönüştüğü bir dönemde bulunuyorduk. İşte bu kaos ortamında Yeni Asya duruşuma istikrar, düşünceme istikamet verdi. Müspet hareket dairesinde kalmanın yolunu gösterdi. Gençlik hastalıklarından korunmam için şifalı reçeteler verdi.
Ruhumdaki ve zihnimdeki boşlukları doldurmak için durmadan okumak istiyordum. Ama o devirde kitapçı dükkânlarını ve okul kütüphanelerini dolduran kitapların çoğu sol ideolojiyi telkin eden, dini duyguları ve manevi değerleri aşağılayan eserlerden meydana geliyordu. Ortaokul ikinci sınıfta benim çok kitap okuma isteğimin farkına varan Türkçe öğretmenim bana ödül olarak kitaplar hediye ediyordu. Aldığım ilk hediye kitap ise, Fakir Baykurt’un “Yılanların Öcü” adlı eseriydi. Daha sonra Yaşar Kemâl’in “ İnce Memed” romanını hediye etti. Birkaç tane daha aynı ideolojideki eserlerden verdi. Güya benim zihnimi ‘sol düşünceye’ kanalize etmeye çalışıyordu. Ama Yeni Asya beni bu tür menfi etkilerden muhafaza etti, doğru bir istikamet verdi.
Kırk yıllık mütevazi kütüphaneme bakıyorum, çok değerli eserlerin pek çoğunda Yeni Asya damgasını görüyorum. Başka gazeteler okuyucularına tabak-tencere verirken, Yeni Asya bana kitap verdi. Böylece küçük raflarda büyük bir hazine birikti. Özellikle Risale-i Nur’ları hediye olarak vermesi, Yeni Asya’nın ne kadar cömert olduğunu gösterdi. Ben de bu hediyelerden bazılarını başka muhtaçlara hediye olarak verdim. Böylece sadece bana değil, dostlarıma da bir şeyler vermiş oldu.
Kırkıncı yılına geldiğinde, kırk yıllık okuyucularına hizmet beratı verdi. Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz eliyle bana da kırk yıllık hizmet beratı verdi. Yeni Asya’nın verdikleri bununla da bitmedi, beni şaşırtan ve sevindiren bir jest daha yaptı. Gazetede yayınlanan ilk şiirlerimden 1970 yıllara ait üç adet şiirimi arşivden bularak bir çerçeve içinde bana takdim etti. Mehmet Kutlular Abimizin elinden almış olduğum bu müstesna hatıra, Yeni Asya’dan aldığın en anlamlı hediyelerden birisi oldu.
Yeni Asya’nın bana kırk yılda verdiklerinin bir kısmını burada yazmaya çalıştım. Ondan sonra da “kırk yılda ben Yeni Asya’ya ne verdim” diye kendime bir soru yönelttim. Sonra da mahçup bir şekilde başımı önüme eğdim. Çünkü haftada bir yazı veya şiir yazmaktan başka elimden bir şey gelmiyordu. O yazı ve şiirlerin ilhamını da yine bana Yeni Asya veriyordu. Ben de çoban armağanı çam sakızı olarak onları gazeteme takdim etmeye çalıştım. Ama aldıklarım karşılığında verdiklerim, devede kulak bile değildi.
Yeni Asya’ya olan borcumu ödemek için elimde hiçbir sermayem yok. Ancak ömür boyu samimiyet ve sadakatimi taahhüd ederek gazetemden helallik almak istiyorum.
Yeni Asyam, bana hakkını helâl eder misin?
03.05.2009
E-Posta:
[email protected]
|