Vesayet rejimi
Genelkurmay Başkanının vesayet rejimini sürdürmeye yönelik başlattığı yeni bilgilendirme yöntemi, bir yandan darbelerin kapandığını açıkça gösterirken öte yandan çağdaş demokrasiye geçişin önünü de tıkayan bir izlenim bıraktı.
Siyasilerin yetki alanına giren konularda da tam bir başbakan gibi fikir beyan eden, hatta konuşmasının bir yerinde başbakanın açıklamasına katılıyoruz diyerek TSK’nın devlet içinde hükümetin de üstünde güce sahip ayrı bir kurum olduğunu ima eden Başbuğ, siyaset üzerindeki ağırlığını kaybetmek istemeyen bir genel kurmay başkanı izlenimi bıraktı..
Bence genelkurmay başkanı haddi aşmış değil. Yasalara uygun davranıyor. Çünkü bu gücü ona mevcut sistem yani anayasa ve yasalar veriyor!
Bu itibarla ben genelkurmay başkanını değil sistemi eleştirmemiz gerektiğine inanıyorum.
Çünkü AB kriterlerine göre Milli Savunma Bakanlığına bağlı olması gereken genel kurmay, bırakınız MSB’ye bağlı olmayı, mevcut sistem sayesinde başbakanı bile hesaba çekme gücüne sahiptir.
Evet anayasa ve yasalar ona bu hakkı veriyor. YAŞ’da ve MGK’da askerler başbakanla aynı oranda temsil edilebiliyorlar ve özellikle MGK’da hükümeti hesaba bile çekebiliyorlar!
Bu onların anayasal hakkı!
Başbuğun bağlılığını ilan ettiği demokrasi mevcut yasalarla çerçevesi çizilmiş olan bu demokrasimizdir!
İşte tam da bu noktada demokrasimizi ve anayasamızı tartışmak gerekiyor. “Anayasamız çağdaş demokrasiye uygun mudur ya da ne kadar uygundur?” sorusunun cevabını aramamız gerekiyor.
Ve işte tam da bu noktada anayasa değişikliği önem kazanıyor.
1961 vesayet sistemi askerin denetimini sağlamak için MGK’yı ve anayasa mahkemesini ihdas etmişti. Ve asker bu iki kurum sayesinde siyaset üzerindeki vesayetini devam ettirdi hala da ettiriyor.
MGK bir tavsiye mercii olduğu için güçlü hükümetleri çok fazla etkilemiyor. Anayasa Mahkemesi öyle değil. Anayasa Mahkemesi müeyyide uygulama gücüne sahip olduğu için bu konuda yapılacak değişiklik önemlidir. Çağdaş demokrasiye geçiş için fevkalade önemlidir.
Bizim mahkemelerimiz millet adına karar verir ama mahkemelerde milleti temsil eden jüri yoktur. Yani aslında mahkemelerimiz millet adına değil devlet adına karar vermektedir.
Anayasa Mahkemesi de öyle.
Anayasa Mahkemesinin çağdaş demokrasilerde olduğu gibi toplum denetimine açık olması gerekir. Sadece cumhurbaşkanlarının tercihiyle oluşan mahkeme, maalesef her zaman tarafsız adil bir mahkeme olamıyor. Bilhassa siyasi konularda 367 gibi akla ziyan kararlar verebiliyor.
Bu mahkemeyi hukuk mahkemesi yapmak için mahkeme oluşumunu ve işleyişini adalete yakışır şekle sokmak gerekiyor.
“Efendim şimdi Abdullah Gül cumhurbaşkanıdır nasıl olsa iki sene içinde onun atayacağı üyelerle eski denge bozulur.” yorumları partizanca yorumlardır, nalıncı keserini hatırlatır. Hukukta taraftar partizan değil adil olmayı tercih etmeliyiz.
Adalet herkese lazımdır.
Bu durumdan mahkemenin kendisi de rahatsızdı. Aslında mahkeme üyelerinin seçimini ve görev sürelerini belirleyen bir teklifi 2005 yılında bizzat Anayasa Mahkemesinin kendisi hazırlamıştı. Teklif üyelerinin bir kısmının meclis tarafından seçilmesini de içeriyordu. O dönemde ben milletvekiliydim ve AK Parti’nin grup toplantısında bu teklifin mutlaka değerlendirilmesini talep eden bir konuşma yapmıştım. O teklif mahkeme tarafından hem başbakana hem de CHP genel başkanına sunulmuştu. Maalesef ne iktidar ne de ana muhalefet bu teklifi o zaman değerlendirmediler.
Hata ettiler.
Hatanın neresinden dönülürse kârdır.
Bugünlerde tartışılan anayasa değişikliği bağlamında en önemli değişiklik bence meclisi vesayet altına alan Anayasa Mahkemesiyle ilgili olana değişikliklerdir.
Sistemin demokratikleşmesi Anayasa Mahkemesi’nin demokratikleşmesinden geçer!
Üyelerin bir kısmının meclis tarafından seçilmesi, görev sürelerinin 9 yıl ile sınırlandırılması gibi düzenlemeler bence fevkalade isabetlidir.
Çağdaş demokrasiye geçiş için gereklidir. 367 kararından sonra da yazdım tekrar ediyorum, meclis vesayet altındadır, bir an önce bu vesayeti ortadan kaldıracak değişikliği yapmalı ve milli iradeyi egemen kılmalıdır!
Engeller çıkarsa -ki temenni etmiyoruz- yeni bir kurucu meclis ile anayasa esastan değiştirilmelidir!
Yeni Şafak, 2.5.2009
|