Aylar değil, yıllardır devam eden ‘kabine değişikliği’ beklentisi nihayet gerçekleşti. Değişiklik öncesi bakan isimleri konusunda tahminlerde bulunanlar pek de isabet kaydedemedi. Yeni kabinede sürpriz sayılacak isimler var.
Hükümetlerde bakan değişikliği yapılması tabiidir. Yeni bakanlarla yeni sayfalar açılması prensip olarak mümkündür, ama bunun yapılıp yapılmayacağını zaman gösterecek.
Yenilenen kabine, Türkiye’nin ihtiyaçları konusunda bir ‘öncelik listesi’ yapmalıdır. Elbette ekonomik kriz, gündemin öncelikli maddelerinden biri olabilir; ama başka ihtiyaçlar da unutulmamalı. Bilindiği gibi son yıllarda ihmal edilen konuların başında Avrupa Birliği çalışmaları geliyor. AB’ye uyum konusunda atılacak her adım, şu şartlarda Türkiye’nin menfaatine olduğu anlaşılıyor. Gerek siyasete yapılan dış müdahaleler ve gerekse milletin taleplerinin yerine getirilmesi noktasındaki gecikme, hep bu ihmallerin neticesidir. Bu nokta bilinmediği sürece, Türkiye’nin menfaatlerine olacak adımları atmak kolay görünmüyor.
Dış politikayla ilgili bu konuların dışında, iç politikayla ilgili konularda da atılması gereken acil adımlar vardır. Hak ve hürriyetler konusundaki ihmal, telâfisi mümkün olmayacak birikimlere sebep oluyor. Bu yöndeki haklı taleplerin sürekli ertelenmesi acaba nasıl izah edilebilir?
Bakınız, önümüzdeki ay okullar yaz tatiline girecek. Şu an gündemde olmayan bir yasakla o gün karşı karşıya kalacağız. Kur’ân öğrenmek isteyen çocuklarımız ‘yaş engeli’yle karşılaşacak. 28 Şubat süreci günlerinde alınan bir kararla ilköğretim 5. sınıfı bitirmeyen çocuklarımızın Kur’ân öğrenmesi yasak! Bu haksız karardan sonra bunca yıl geçtiği halde bu yanlış niçin düzeltilmez?
Şöyle bir düşünce akla gelebilir: “Kâğıt üstünde böyle bir yasak var, ama bu yasak uygulanmıyor ki!”
Bu bakış açısı sadece insanın kendisini aldatmasına sebep olur. ‘Fiilen böyle bir yasak yok’ denilse de kâğıt üstünde böyle bir yasağın olması bile itirazı hak ediyor. Niçin böyle bir yasak olsun ki? Post modern bir darbe olan 28 Şubat’ın aldığı bu haksız karar, bunca yıl sonra niçin değiştirilmesin?
Benzer yanlışlıklar başka konularda da oluyor. Meselâ bir okulda iki öğrenci namaz kılsa, hemen manşet oluyor ve Türkiye’yi ‘idare edenler’ de hemen bu konuda soruşturma açıyor. Açılan soruşturmalar neticesinde, ‘takipsizlik kararı’ verilmiş olsa bile, soruşturma açılmış olması yanlıştır. Böyle talepler karşısında, en başta “Burası Türkiye’dir. İki ya da ikiyüz öğrenci olsun fark etmez, namaz kılınmasını ‘suç’ olarak görmek mümkün değildir” denilebilmelidir.
Bu konular yeni kabine ile birlikte gündeme gelirse ne âlâ. Yok, “Bu konular bizim gündemimizde yok” denilirse Türkiye’ye yazık olur.
“Dünya ekonomik krizi”ne çare ararken, “iç dünya”da yaşadığımız krizleri görmezden gelerek bir yere varamayacağımızı görmeliyiz...
04.05.2009
E-Posta:
[email protected]
|